Arda, nefes alamadığını fark etti. Ne diyeceğini bilemiyor, sadece ürkek şekilde Nalan'a bakıyordu. Nalan, okyanuslar kadar mavi gözlerini Arda'ya dikerek cevap beklemekteydi. Arda, güçlükle yutkunarak sordu;
-Kim?
Nalan, kendisiyle alay edildiğini düşünerek cevapladı;
-Ne kim? Şaka falan mı yapıyorsun bana?
-Yani kim değil, kime yani nereye ve ne zaman?
-İstersen çizelge çıkartıp öyle anlatayım.
-Çizelge mi? Olmaz ki yani...
Nalan, iyice sinirlenmişti ki sipariş ettiği kahvesi geldi. Kahvenin gelmesiyle kokusunu içine çekti ve bir yudum alarak sakinleşti. Nalan'ın bir parça sakinleşmiş olduğunu gören Arda, durumu açıklamak istercesine titreyen sesiyle konuştu;
-Ben ne yaptım ki?
Nalan, bu soru karşısında tekrar öfkelenerek cevapladı;
-Ne mi yaptın? Saatlerdir oturuyorsun burada.
-Oturmak suç mu?
-Benim masama evet.
-Ama senin olduğuna dair bir ibare göremiyorum.
-Göremiyor olabilirsin fakat bir insan bu kadar uzun süre aynı yerde oturmaz.
-Sen kaç saattir burada oturuyorsun? Hem bana bu masada oturduğum için mi kızgınsın? Asıl sen şaka yapıyor olmalısın!
Nalan, aklı biraz karışmışçasına zihnini toplayarak kahvesinden bir yudum daha aldı ve açıklamaya başladı;
-Bak ben her pazar akşamı bu mekânda bu masaya oturarak orta şekerli közde kahve içerim ve haftanın bitişini kutlarım. Bana uğur getiriyor. Buna inanıp ya da inanmaman umurumda değil. Bu akşam geldiğimdeyse seni masamda otururken gördüm. Çoğu zaman dolu olur zaten o yüzden kalkmanı bekledim ama neredeyse gece yarısı oldu. Sen ise kalkmadın. Tiyatroya gidecektim biletim vardı ve aylardır beklediğim oyunu izlemek istiyordum ama senin sayende gidemedim ve gecemin içine ettin.
Arda, biraz gücenmiş şekilde kaşlarını çatarak söylenenlere cevap vermeye başladı;
-Bir kafede kimseye ait olmayan ve üstünde hiçbir isim yazmayan masaya oturup kahve içtiğim için, hiç tanımadığım bir kız tarafından azarlanıyorum. Kendisi gelip masama oturuyor ve neden kalkmadın diye de hesap soruyor. Tüm bunlara rağmen gecesi mahvolan sen oluyorsun öyle mi?
Nalan, biraz kabalık yaptığını düşünerek elini uzattı ve ''Ben Nalan'' dedi. Arda'nın ağzından neredeyse ''Biliyorum'' sözcükleri çıkacaktı fakat ''B'' harfini söylediğini fark ettiğinde durumu kurtarmak için öksürmeye başlayıp ''Biraz su alabilir miyim'' diyerek öksürüğünü bitirdi. Ardından Nalan'ın havada kalan elini sıkarak ''Arda'' diyebildi. Nalan'ın yumuşadığını gören Arda, sevgililik hakkında hiçbir fikri olmadığından biraz daha üste çıkmanın hiçbir sakıncası olmadığını düşünerek ''Bu masaya oturan tanımadığınız her erkeğin masasına böyle oturur musunuz?'' dedi. Nalan'ın yüzü sinirle kızardı ve masadaki çantasını alarak ayağı kalktı. Tam gidecekti ki öfkesine yenik düşerek Arda'ya dönüp ''Ukala pislik'' deyip ayağıyla Arda'nın ayakkabısına basarak sokaktan uzaklaştı. Arda, derin düşünceler arasında kaybolurken Nalan'ın sokaktan uzaklaşmasını ve uzaklaşırken her bir saç tanesinin sağa sola dağılmasını izlemekten başka bir şey yapamadı. Söylediğinin yanlış olup olmadığı düşüncesi içini kemiriyordu fakat şimdi Nalan'dan da önemli bir şey varsa üstündeki kıyafetleri temizlemesi gerektiğiydi. Saat neredeyse 12'ye geliyordu ve elbiseyi sabaha hazırlamalıydı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İKİ KÜÇÜK KOL DÜĞMESİ
RomansaÜzgün sokaklar, evsiz bir genç, iki küçük kol düğmesi. Yarım kalmış bir sigara ve hayallere dokunan gemiler. Arda'nın hayat öyküsünü hayalinizden çıkartıp gerçekliğin kendisi yapıyoruz! Bir smokin ve bir isli mum. Eğer yetişebilirse şimdi balonun ta...