0.1

468 40 14
                                    

0.1

Öncelikle merhaba, bu kitabın benim için çok farklı bir yeri var ve çok özel. Umarım okurken keyif alırsınız. Lütfen kitabı okurken bölümlere dikkat edin çünkü sırası karışmış. Hikayeyi daha iyi alayabilneniz için bölümler çok önemli. İyi okumalar.

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

.

..

Kapatın gözlerinizi ve bir gezegen düşünün ;

Barış ve sevginin hüküm sürdüğü,

Savaşların olmadığı,

Herkesin birbirine saygı duyduğu,

Dört elementin yarattığı,

Dünya'dan çook uzakta başka bir gerçeklikteki,

Masallardan fırlamış bir gezegen ;

°°°

Jung Hoseok aynı uçurumun kenarında oturmuş ayı seyrediyordu, tıpkı çocukluğundan beri her gece yaptığı gibi. Çocukluğundan bu yana değişen tek şey artık tek başına izlememesiydi.

Çünkü artık 'o' da vardı yanında, sarılamıyor, elini tutamıyor, yaklaşamıyor, dokunamıyordu ama yanındaydı sonuçta, dokunamasada yanında oturuyordu, gecenin sessizliğinde fısıladadığı şarkıyı dinlerken dizlerinde uyuyamasa da varlığını hissediyordu ve bu onun için yeterliydi, zira aynı şeyleri 'o' da hissediyordu.

Hisleri, düşünceleri, sevgileri, ruhları aynıydı fakat kaderleri...

Tüm ipler orada kesilmişti.

Kader Jung'a su elementini vermişken, Min'e ateş elementini layık görmüştü.

Ruhları aynı olan bu iki genç elementleri yüzünden ayrı düşmüşlerdi. Çünkü su, ateş'i söndürür ve geriye ise sadece küller kalır...

...

Jung yıllar önce arkadaşlarının uyarılarına rağmen Min ile görüşmeye devam etmişti, tam bir yıl boyunca uçurumda buluşmuşlardı, sarılma işini kollarından gözlerine taşımışlardı, buluştuklarında gözleriyle sararlardı birbirlerini...

Ne kadar canlarını acıtsada, ne kadar içlerini parçalasada dokunamamak, sadece gözlerine bakmak zorunda kalırlardı...

Aslında büyük annesi hep gözlerin kalbi yansıttığını söylerdi, Min'in gözlerine her baktığında parladığını görürdü Jung, her baktığında göz bebeklerinin büyüdüğünü fark ederdi, öyle ki bu söz gerçekse Min'in yüreği gerçekten Jung için çarpıyordu...
Ve bu ihtimal bile Jung'u mutlu etmeye, geceleri onu düşünmekten gözlerine uyku girmemesine yetiyor da artıyordu bile..

...

Min'de dinlememişti arkadaşlarını ama pişmandı.

Korkuyordu...

Hem de çok korkuyordu...

Fakat korkusu kendi için değildi Jung içindi, jung çok temiz seviyordu ve çok da saftı.

Çok güzel seviyordu ve bir zaman sonra kalbine yetmeyecekti sadece gözlerine bakmak, ellerini tutmak, sarılmak isteyecekti Min'e...

Ama yapamayacaktı, belki de bu yüzden bırakıp gidecekti...

En çok da Jung'un kendisini bırakıp gitmesinden korkuyordu Min...

...

Hoseok Çiçekleri ~ SopeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin