Bölüm şarkısı: Black Label Society- Bridge to Cross
Telaş gitgide vücudumda daha çok hüküm sürerken, bedenim sanki duvarın içine girip saklanabilecekmişim gibi yaslanıyordu duvara ancak ne yazık ki mümkün değildi. Belki sadece iki dakika sonra kim olduğumu ve neden burada olduğumu bilmeden, bilmediğim ama genç olduğum bir yaşta hayattan kopacaktım. Hiçbir hikayem olmayacak, bir sevenimin olup olmadığını bilmeyecektim. Biri benim için üzülür müydü ya da birileri beni arıyor muydu?
Adımların ürkütücü sesini daha yakından hissetmeye başladığımda sesli bir şekilde yutkundum, dizlerim titriyor, cılız parmaklarımın ucundaki keskin tırnaklarım avuç içime kanatacak kadar baskı uyguluyordu.
Artık beklemem gereken bir şey yoktu çünkü kapının kilidinin açılma sesi çınlatıyordu kulaklarımı. Gözlerimi yumdum ve derin nefesler alıp vererek kapının açılmasını bekledim.
Tanrım nasıl biri olduğumu hatırlamıyorum ancak sen beni yaşadığım her şey için bağışla ve zavallı ruhuma merhametle yaklaş, çünkü ilk değildir belki ancak sonuncusu bu olabilir.
Zihnim çeşitli ölüm sahneleriyle hayal dünyamı süslerken demir kapı gıcırdayarak yavaşça hareket etmeye başladı. Az önce üşümekten titreyen zayıf bedenim şimdi ise korkudan ter dökmeye başlamıştı.
Lütfen bir şeyler hatırlamadan ölmeme izin vermeyin, sadece sevdiğim bir anıyı veya insanı tekrar görüp ona bakarken aynı hisleri yaşamak istiyorum. Bilinci olmayan, ne hissetmesi gerektiğini bilmeyen biri insanlardan ne isteyebilirdi ki?
Kapı sonunda arasındakileri görebileceğim kadar açıldı ve üç silüet göz bebeklerime yansıdı. İki tanesi aralarında tekerlekli bir hasta bakım yatağı tutuyordu, bunu farketmemle kaşlarım çatılırken ağzım hafifçe aralandı.
Burada neler oluyordu?
Diğer adam ise o ikisinin arkasında doğrudan gözlerimin içine bakıyordu fakat ne bir merhamet ne acıma vardı mavi gözlerinin içinde, hatta kötü bir kıvılcım bile yoktu sadece donuktu.
Üçü de hareket etmiyordu ve beni izliyorlardı, bana bu bakışma anı uzun bir zaman gibi gelmiş olsa da muhtemelen bir kaç saniye sonra öndeki ikisi; biri biraz kilolu kısa bir adam ve yanındaki uzun boylu kadın aralarındaki hasta yatağını yavaşça yaklaştırmaya başladılar. Tekerleklerin zeminde çıkardığı kasvetli ses boğuluyormuş gibi çıkan nefes seslerime karışıyordu.
Bunları hak edecek ne yaptığımı bilmiyordum, gözlerimi açıp kapadığımda bir kabustan uyanmış olmayı o kadar istiyordum ki ancak tüm bunlar kabus olamayacak kadar gerçek gibiydi. Tekerlek sesleri, bedenimdeki donuk bakışlar, vücudumdaki tüm yaralar.. hepsi gerçekti.
Hasta yatağını biraz ilerlettikten sonra onu bırakıp kadın ve kilolu adam üstüme gelmeye başladıklarında sonunda biraz kendimi toplayıp ağlamaklı sesimle konuşmayı denedim.
"Benden ne istiyorsunuz?"
Üçü de sessiz kalmak dışında bir şey yapmasa da gözlerinin içine beklentiyle baktım, kadının göz bebeklerinden saliselik geçen acıma hissini farkettiğimde kendi halime ben de acıdım. Gözümden bir damla yaş akarken bu defa sesim çok daha kısık ve güçsüzdü, sorduğum soru onlardan çok kendime yöneliyormuş gibi bu defa onların gözlerine bakmadım, başım biraz aşağı düşerken "Kimim ki ben?" döküldü dudaklarımdan. Göz yaşım çeneme ulaşmış boğazıma akıyordu. Ruhum sanki boğazımdan bir ip bağlanarak ışıksız boşlukta sallandırılıyordu ama ölemiyordum, etrafimda beni etkileyen bir şeyler yaşansa da hiçbirine müdahale edemiyor sadece izleyebiliyordum, ölü olmasam da yaşamak adına yaptığım tek şey nefes almaktı.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
KOD:0906
Misteri / ThrillerBir varmış bir yokmuş, kendi hafızaları olmayan insanlar karanlıkta yaşar; Saat 00:00 dan sonraki her hikâye başa sararmış. "Anneciğim ben bir tiyatro sahnesinde hiç durmadan rol yaparım, ne izlersin ne alkışlar; Babacığım sen bir senaristsin ama...