1

45 9 5
                                    

Bu sabah, yine dünün aynısıyla yavaşca gözümü aralamıştım.

Hayata dair yaşama sevinci olmayan birisiydim. Her gün aynı geliyordu, duygusuz pek bir şey hissetmeyen, her şeye hayrı diyebilen birisi için yeterince yorgun bir ruhum vardı...

Telefonuma düşen bir bildirimle komodinde olan telefona uzanıp şifreyi açtım.

Gelen mesaj Melis'tendi. Akşam yemeği için çağrıyordu...

Her ne kadar gitmek istemesem de, Melis'e "hayır" diyebilmek zor geliyordu.

Akşam geleceğimi söyleyip yataktan kalkıp banyoya doğru gideceğim sırada zilin çalmadı sinirle nefes vermeme sebep oldu.

Sabah sabah kimdi bu dengesiz?!
İnsanda hiç mi utanma arlanma olmaz? Daha saat 12:30 ayıp denilen bir şey var!

Benim için oldukça erken olan bu saatte gelen kişiye içimden ettiğim küfürlerle karşılamaya gittim.

Kapıyı açıp kimin geldiğine baktığımda ev sahibinin olduğunu gördüğümde endişeyle titrek bir nefes almıştım.

Uykulu sesimle ilk kelimem ortaya döktüm.

"Mehmet Amca? Hayırdır, ne oldu?"

Mehmet amca, her zaman ki gibi tüm öfkesini yüzüme kusmaya başlamıştı bile.

"Ne demek ne oldu Sara? 2 aydır vermediğin evin kirasını almaya geldim kızım. Ya verirsin şu kirayı artık ya da defolup gidersin evimden. Ben senin keyfini bekleyemem, benim de kendime göre hesabım kitâbım var!"

Endişeyle karşılık verdim;

"Mehmet Amca, durumunu biliyorsun. Annem hasta çalıştığım işin parasının yarısı da annemin ilaçlarına gitti 2 aydır ama bundan sonra düzenli ödeyeceğim bana müddet ver sa_."

Cümlemi bitirmeme izin vemeden o çok korktuğum kelimeleri söyledi.

"Ben onu bunu anlamam. Yarın evimi bomboş görmek istiyorum. Eğer görmezsem senin için işler değişir Sara, ona göre ayarla kendini."

Diyip gittikten sonra gözlerimi kapatıp derince nefes aldım. Kapıyı sertçe kapattım.

"Adama bak! Sanki para basıyorum ben!"

Ne yapacağımı bilmez durumdayken hemen Melis'i arayı akşam müsait olup olmadıklarını sordum.

En azından bir kaç gün onlarda kalırsam ev kiralamak için fırsatım olabilirdi.

* **

"Melis."

-Görüldü-

              "Efendim Sara?"

-Görüldü-

"Bora'yla sana da uygunsa
bir kaç gün siz de kalabilir miyim?"

-Görüldü-

Utanarak yazdığım kelimeleri gördüğü zaman aslında ne kadar acınası bir halde olduğumu fark etmemem çokta zamanımı almamıştı...

Melis beni seve seve ağırlayacaklarını yazdığında tebessüm edip bavulumu hazırlamaya koyuldum.

Az bir kıyafetim olduğu için işim hemen bitmişti.
Salona gelip göz gezdirdiğimde Mehmet Amca'yanbşr hediye bırakmak istiyordum.

Banyoya gidip musluğu kırdıktan hemen sonra salona geçip duvara büyük harflerle küfür yazıp anahtarı masanın üzerine bıraktım.

Yaptığım çirkeflikten sonra evi terk edip çalıştığım kafeye gittim. Burnuma kahvenin o yoğun kokusu geldiğinde yaptığım tek şey koca bir gülümseme oldu.

Sanırım kahveyi dert ortağım olarak görmekten asla vazgeçmeyevektim.

Bavulumu içeri bırakırken önlüğümü giyecektim ki patron gelip zehir gibi geçen günüme neşe katmasaydı...

"Sara ne yaz_."

Elimle cümlesinin bitirmesine izin vermeden durmasını işaret ettim. Ne söyleyeceğini bildiğim için patronun elindeki parayı alıp  cebime koyup kafeyi terk ettim.

Şuan da ne sinirliydim, ne üzgün...
Sadece uyumak istiyordum.

Sebebi belli değil ama ne zaman başıma kötü bir olaya gelse sadece uyumak istiyordum.

Daha fazla dayanamayıp Melis'lerin evine doğru yürümeye başladım. Evleri çok uzlaştı ama paramı taksi yada otobüse vermek istemiyordum.

Öğlenin sıcağında elimde koca bir bavulla taban teperken gözlerimin birden kararmasını umursamıyordum.

Ta ki karşıdan karşıya geçerken arabanın bana çarpmasını anlayana dek...

Karanlığımdaki Sara Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin