-Leila-
Gecenin saat 2'yi geçiyor.Hala uyuyamamıştım.Demek ki beni de kendileri gibi yapmaya çalışıyor...
Sırtımı mutfak penceresinin yanında duvara yasladım.Biraz soğuk alıp içerken hem de bahçeye bakıyordum.Rem uyuyordu..."Neden geldin?"-sordum.Evet...hiss etmiştim.Oysa bir insan şeytanı nasıl hiss eder ki?Arkamı döndüm ve kapıdan bana bakan Jungwon kollarını çarpazlayıp bana bakıyordu.
Ona döndüğümde beni süzüp sırıttı:"Beni görmen güzel ha..?Oysa daha görünür hale gelmemiştim."-yanıma geldi ve tam önümde durdu.
Kulağıma yaklaştı ve sıcak nefesi boynuma yayılırken fısıldadı:"Ölümsüzlüğü hiss etmek... istermisin?"
Güldüm:"Pfff...hayır."-bunu beklemiyormuş gibi kulağımdan çekildi.Burun buruna dururken gözleri dudaklarıma geldi.Yaklaştı ve aniden öpmüştü.Yakıcı sıcaklıktaydı ve bu şeytan için doğaldı.
Çekildiğinde aramızda sadece 1 milli mesafe bırakıp yüzüme fısıldadı:"Ruhun çok temiz... cennet bile bunu hakk etmeyecek kadar fazla temiz.."
"O zaman neden kirletiyorsun..?"-
sorumla duruksadı.Gözlerime bakıyordu.Anlamıştı bildiğimi.
"Neden yapıyorsun..?"-tekrar sorduğumda aramızdaki o kısa mesafeyi koruyarak nefes veriyordu."İnsanlar yaşlanıyor...onlar ölüyor. Er ya da geç..."-elini yanağıma koydu ve baş parmağı dudaklarımı hafifce okşarken devam etti:"..Sen ölünce peki..?"
"Sıradan bir insan olarak öleceğim--"--dediğimde sözümü kesti:"Ben bunu kaldıramam."
Susup sadece onu dinlediğimde gözleriyle tüm yüzümü inceledi:"..Seni seviyorum Leila."
Git gide yine dudaklarıma yaklaşıyorken gözlerimi sıktım."Leila?"-Winwinin sesiyle gözlerimi iri açtım.Jungwon yok olmuştu...
Winwin ise dağınık dalgalı saçlarını karıştırıp bana baktı gülerek:"Kiminle konuşuyordun tatlım?"-gelip buz dolabından su aldı.Nefesimi düzeltip kızaran kulaklarımı saçlarımın altında saklıyordum.
Yanıma geldi ve:"Hala uyumamışsın hem?"-kahküllerimi düzeltip gülümsedi."Buradan gitmelisiniz..."-söylediğimde duruksadı.Devam ettim:"Bu ev lanetli..rahat olmayacaksınız..."
Güldü:"Pffahahahah,tatlım? Kabusmu gördün?"-sarıldı bana.Hala endişeli bakan gözlerim dolarken göğüs kafesine sardı beni:"Ah güzelim~^^ hadi git uyu.Kabuslar,şeytanlar ve karabasanlar gerçek değildir."
-Razia-
"Burada ne yapıyorsun cadıcık?"-yine...peşimi bırakmayacaktı.Sadece gecenin bu saatine kadar uyuyamadığım için yukarı kata,evin çatısında oturmuştum.Dizlerimi karnıma büküp sadece ormanı ve karanlıkta parlayan yıldızlarla ayı izliyordum..
"Git başımdan...sırf şeytanımsın diye peşime düşmekmi?Sinir bozucu.."-yanıma oturdu.Dediklerimi takmıyorfu bile.Bana baktı ve oturduğum gibi o da dizlerini karnına büktü.Sanki bir çocuk ve yeni şeyler keşf ediyordu...
"Ama ben sadece şeytanın olmak istemiyorum ki."-dedi.Onu takmadan konuyu değiştirdim:"Leila hakkında düşünüyorum...o gerçekten bir şeytanmı oluyor..?"
Bana baktı.Birçeyler söylememesi beni daha sessiz yapıyordu.Sadece boş boş bana baktı.Benim de ona baktığım gibi.Sordum:"Jisung'un bana taktığı kolye..hani senin odandaydı."
"O annemizindi.Ben onun yeşil gözlerini çok severdim."-konuştukca gülümsedi.Karşılık olarak gülümsediğimde devam etti:"Ama veremedim çünkü artık o ölmüştü.Hastalığı ağırdı..."
"Bunu takmam bir sorun değildir umarım?"-dediğimde bana döndü
"Değil tabii ki.Sorun olan Jisung^^"-diyip gülümsediğinde koluna hafifce vurdum.
"Hey!O masum ve tatlı bir çocuk.Sence de yakışıklı değilmi?"-sordum sırıtarak.
Gözdevirdi:"Neden sanki ben senin en yakın arkadaşınmışım gibi soruyorsun?"
"Arkadaş değilmiyiz?Yani benim şeytanımsan...biz yakın ikili olmalıyız."-dedim boş boş bakarken.
"Çeneni kapatırmısın?Beni üzüyorsun.."-diyip dizlerine yasladı yanağını.Yüzünü diğer tarafa dönderdi ve bana bakmıyordu.
"Peki..sen bilirsin.O zaman arkadaş olmayalım--"--ona döndüğümde yanımdan yok olmuştu...kırıcı birşey söylemedim.Ya da onu üzecek birşey..
Ama galiba o yanımda olunca kendimi garip şekilde mutlu hiss ediyordum.