Selamlar güzellerim 🧚🏼♀️
Umarım çok severek okuyacağınız bir bölüm olmuştur,
benim çok içime sindi çünkü yazarken 🥺
Hadi gelin, sizinle küçük Koko ve Jimi'yi ziyaret edelim!!
Bakalım neler yapıyorlarmış 🙈꧔
Her insan, bir zamanlar açılmış ama üzerinden yıllar geçmesine rağmen kapanmamış bir yara taşır içinde. Kiminin çocukluğunda, kiminin gençliğinde açılmış bir yara... Ve hatırladıkça, o yaranın sızısını hisseder hep. Geçmez bu yaraların acıları, yıllar yıllar geçse dâhi. Silinmez bu yaraların izleri, bir ömür geçip gitse dâhi..
"O yüzden kimsenin ruhunu yaralamayın" diyor şair. Çünkü bunun telâfisi, bir ömür alıyormuş..
Jungkook yaralı bir çocuk değildi.
Paramparçaydı çünkü..Yaralı olamayacak kadar kırık ve parça parçaydı ruhu. Bu onun kendisini acındırmak için söyledikleri değildi, yanlış anlamayın. Jungkook gerçekten kırıklarla dolu bir çocuktu, adam oldu..
Mesela uzun bir süre, kendi ismini bilmiyordu. Kimse seslenmiyordu ki ona, unutmuştu 'Jungkook' olduğunu..
Öyle küçük yaşta düşmüştü ki o hastane sanılan bataklığa, yavaş yavaş tüm benliğini unutturmuşlardı ona. Öyle bir bataklıktaydı ki, sanki çırpındıkça, çıkmaya kaçmaya çalıştıkça dibe çekiliyordu. Sonra vazgeçti o da, bıraktı kendini ve o bataklıkta ölmeyi bekledi. Karanlık odasının onu öldürmesini bekledi eski ayıcıklı yatağında. Baktı olmuyor, çıkamayacak burdan ve kimse çıkması için bir el uzatmayacak ona, kapattı gözlerini ve sonun gelmesini bekledi o da.Fakat sonra küçük bir el gördü, ona uzatılan..
Turuncu ojelerin süslediği küçük tırnaklar, ince ve kısa zarif parmaklar ve sevimli tombul eller..
Onu kurtaracak olan buydu işte, ona uzatılan ilk eldi bu..Garip saç tokalarına ve pespembe kıyafetlere sahip küçük bir çocuktu onu bataklığından çekip çıkaran. Tavşanlı şortlar giyen ve kısa saçlarını ören, küçük bir erkek çocuğuydu onu karanlığından kurtaran..
Bu öyle güzel ve öylesine eşsiz bir çocuktu ki, Jungkook uzun bir süre onun gerçek olmadığını düşündü. Kendi hâyâl ürünü olduğunu, aslında öyle birinin olmadığını düşündü. Küçük çocuk öyle eşsiz bir güzelliğe sahipti ki, gerçek olamayacağını düşündü. Kimsenin onu görmediğini, sadece kendisinin gördüğünü, kendisinin konuştuğunu..
O kadar yalnızdı ki, bilinçaltının ona çocukça bir oyun oynadığını düşünüyordu. Hayalî bir arkadaş yaratmıştı kendine, yapayalnız kaldığı için.. Tek başına öleceğini düşünürken, bir anda siyahlıklarına karışan bu gökkuşağı çocuk yaşatacaktı onu. Küçük çocuğu ilk gördüğü an anlamıştı bunu..
Ona sevmeyi ve sevilmeyi, ağlamayı ve gülümsemeyi, öfkeyi ve kıskançlığı, hüznü ve pişmanlığı öğretecekti bu küçük oğlan. Ona insan olmayı öğretecek, insan gibi hissetmeyi tattıracaktı..
"Ben seni karanlığında da severim, seni o koca karanlıklarda da severim" diyecek, ona nefes olacaktı bu çocuk, o gün anlamıştı bunu. Onu gördüğü ilk gün, siyah odasına yıllar sonra giren güneş ışıklarıyla tanışacaktı....
Uzun süredir izlediği boş duvardan bakışlarını çekti ve kapattı yorgun gözlerini Jungkook. Nadiren göz kapakları aralanıyor, buğulu bakışları sessiz odasını turluyor ve sonra tekrar gömülüyordu karanlığa. Değişen birşey yoktu, tıpkı diğer günler gibi yine aynı şeyleri tekrarlıyordu alışagelmiş hareketleriyle. Sonu olmayan bir döngüye girmişti sanki, ucu görünmeyen karanlık bir tünelden farksızdı çünkü yaşadığı hayat.