❝Güzel şeyler zaman ister❞

118 15 144
                                    

Hey! Selam güzellerim 🐥

Küçük bir sorum olacak sizlere;
Sizce küçük Koko ve Mini için daha fazla bölümler olsun mu?
  Yoksa ara sıra bir-iki bölüm olarak mı olsun?

Cevaplarsanız çok sevinirim,
epey kararsızım çünkü bu konuda 😞

Keyifli okumalarrr 😚🌸




Daha önce huzur denileni, mutluluğu, hiç görmediği bir çocuğun gözlerinde ve sesinde bulacağını düşünmemişti hayatı boyunca Jungkook. Daha önce bir çocuktan ziyade, bir insanın bu kadar olağanüstü bir güzelliğe sahip olacağı da aklının ucundan dâhi geçmezdi. Hiç tahmin etmezdi ilk defa hissedeceği duyguları, hiç tanımadığı, yabancı, rengarenk bir çocukta tadacağını..

Bu ana kadar hiç kafa yormamıştı gerçi, birşeyler hissedeceği ve insan olma umuduna dair.. Çokta önemli değildi çünkü, böyle doğmuş ve böyle ölecekti. Son nefesini perdeleri kapalı, siyahların kuşattığı odasında verecekti, tüm gelecek planı buydu onun. Yaşadığı hayattan(!) hiçbir beklentisi yoktu, tüm bunların sona ermesini bekliyordu sadece.
Çünkü ölüm, onun tek kurtuluşuydu.
Herşeyin sonu..

Tabi böyle bir başlangıcı, her iki çocukta beklemiyordu.
Dedik ya, tamamen tesadüftü..

Ne küçük Mini resim çizebilmek için kağıt ararken, resimler kadar güzel olan bu yaralı çocuğu, ne de ölüden bir farkı olmayan Koko, herşeyin sonunun gelmesini beklerken herşeyin başlangıcı olacak küçük oğlanı bulacağından bihaberdi..

Oda bir anda soğuk bir sessizliğe büründü ürkütücü bir şekilde. Duyulan tek şey küçük Jiminin nefes alıp verme sesleriydi, Jungkook onu bile yapamıyordu korkusundan. Koridorda dolanan hemşirelerin ayak sesleri, diğer odalardan yükselen çığlıklar ve acı haykırışlar yerini tamamen sükûnete bırakmış, cızırdayıp duran Jungkook'un nefret ettiği makine bile, büyük bir sessizliğe gömülmüştü.

İki çocukta büyük bir dikkat ve şaşkınlıkla birbirini izliyordu. Tabi birinin gözleri yeni bir arkadaş bulmanın heyecanını taşırken, diğeri koca koca açılmış korku ve endişeyle bürünmüştü.

İşte Jungkook, korku denen duyguyu ilk kez o zaman hissetmişti. Üstelik küçük, zararsız ve melek gibi bir çocuk için..

Şaşkınlığından sıyrılan ilk kişi Jimin olmuş, büyük bir heyecan ve merakla fısıldamıştı:

"Sen canlı mısın?"

Jungkook yönetilen sorudan çok, çocuğun o meleksi ince sesine odaklanmış ve içi bir anda tarif edilemez bir huzurla dolmuştu. Sorunun saçmalığına takılmadan bilinçsizce aşağı yukarı doğru salladı kafasını, ne sorduğunu bile unutmuştu oysa. Tabi o tarif edilemez huzuru, az sonra büyük bir korkuyla dağılacaktı. Çünkü Jimin küçük ve saklı odada bulduğu bu güzel çocuğun canlı olduğunu öğrenince, büyük bir heyecan ve neşeyle çığlık atarcasına bağırmıştı:

"HEY! CANLI OLMANA ÇOK SEVİNDİM!"

Jungkook Jiminin ince ve gürültülü çığlığıyla olduğu yerde sıçramış, vücudu büyük bir korkuya yenik düşerek sertçe titremeye başlamıştı. Bedeni ilk defa bir tepki verdiğinden, bunun ne olduğunu ve nasıl geçeceğini bilmiyor ve bu durum onu daha da korkutuyordu. O belli bile olmayan solukları hızlanmış, küçük göğsü sertçe inip kalkmaya başlamıştı. Parmak uçları bir anda buz kesmiş, morarmış dudakları ince ince titriyordu.

➳The me insideHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin