-4-

216 27 51
                                    

Okulda bayıldığı günün ardından 3 gün geçmişti, hafta sonu boyunca da rahatça dinlenmişti. Ama nedensizce okula geldiklerinde hala fazlasıyla zayıf hissettiğini fark etti Minho. Genel olarak güçlü bir vücudu yoktu ve bayıldığında daha da bitkinleşiyordu ama uzunca bir süre dinlenme ile eski haline dönebiliyordu hep. Evdeyken daha iyiydim diye geçirdi içinden. Belki de tüm hafta sonu yatmak onu rahatlığa alıştırmıştı. Okula kadar yürümek bu yüzden yormuş olabilirdi. Bunun kafasına fazla takmaması gereken birşey olduğu kanısına varınca, aklını karıştıran diğer düşünceler doldurdu kafasını.Bugün o gün. Bugün yeni gelen çocuklarla tanışacağız. Bunu düşünmek onu garip bir şekilde heyecanlandırıyordu. Bu zamana kadar hiç ilişki meraklısı olmamıştı ama zamanının azaldığını biliyordu. Hayatta herşeyi, her duyguyu tatmadan ölmek istemiyordu. Yıllardır okuduğu romanlar ve izlediği filmlerdeki 'aşk' da buna dahildi elbette. Hep o ilk öpücüğün nasıl hissettireceğini merak etmişti. Kalbini delicesine hızlandıran şeyin bir kez olsun hastalığı olmamasını istiyordu. Basit bir hoşlantı istemedi hiç. Doruklarında yaşayacağı gerçek bir aşk, kimseye söylemediği minik hayaliydi ve asla aşkı bulamadan ölmek onu belki de en çok korkutan şeydi şu sıralar. Saçmalamasana Minho. Daha tanışmadığın çocukla ilgili neler düşünüyorsun.Acınasısın. Ardından zil çaldı. Minho'nun tek kelimesini dinlemediği tarih dersi bitmişti sonunda.

"Şimdi spor salonuna ineneceğiz , orada tanışacakmışız partnerlerimizle."

"Seninki kimdi? Kıriis? Kris? Öyle birşey değil miydi?"

Hyunjin Minho'nun komik telaffuzlarına kıkırdadıktan sonra onu düzeltti. "Chris, hyung. Christopher. Chan. Bang."

Hyunjin , çocuğun adını öylesine tane tane ve etkileyici söylemişti ki Minho'nun ağzından minik bir "waow" kaçmasına neden oldu. "Karizmatik bir isimmiş." Sonra dudak büzdü. "Ama bence  kısa boylu, gözlüklü ve tombul yanaklı çalışkan bir çocuk çıkacak. Yanaklarını sıkmama kızmazsın değil mi?" kıkırdadı.

Hyunjin ise histerik bir şekilde gülerek. "Az önce kendini tarif etmedin mi sen acaba? Çalışkan kısmı hariç tabi ki." dedikten sonra cimcikleneceğini bilse de hyungunun yanaklarını sıkmaya başladı.

Didişe didişe spor salonuna geldiklerinde öğrencilerin çoğu ve öğretmenler çoktan oradaydı. Etrafa gözlerini dikkatlice gezdirdi Minho. Sonra dirseğiyle Hyunjin'i dürttü.

"Dünki çocuk burda mı?"

"Seninki mi?" Hyunjin sırıtarak sorduğunda Minho bir kez daha cimcikledi uzun boylu oğlanı.

"Göremiyorum, ı-ı. Burada değil."

Minho'nun hafifçe suratı asıldı. Belki de o, Han Jisung değildir diye düşündü.Belki de Hyunjin yanlış hatırlıyordu.

Yine de bir ümit kapıya doğru bakmaya devam etti. Belki de birazdna gelirdi.

Birkaç dakika sonra neredeyse herkes eşini bulmuş ve tanışmaya başlamıştı. Hyunjin ve Minho ise arada birbirlerine , haricinde ise kapıya bakıp durmaktan başka birşey yapmamışlardı. Ümidi kesecekleri sırada biri girdi içeri. Minho'nun çocuğu hatırlaması uzun sürmedi. Listeleri kontrol ederken gördüğü o siyah ve kıvırcık saçlı çocuktu bu. Üzerinde siyah bir deri ceket vardı. Aslına bakacak olursak ,üzerindeki her parça siyahtı ve bu onu daha bile etkileyici kılıyordu. Bembeyaz ,soluk teni ile siyahın zıtlığı gözünü ondan alamamasına neden olmuştu Minho'nun. Çocuk beklentiyle etraftaki herkese bakıp, yüksek ihtimalle eşini arıyorken , Minho'nun kalbi alışık olduğu şekilde sızlamaya başlamıştı yine. Sonrasında ise  kapıdan giren diğer çocuk , siyah saçlı olanın yanına geldi ve dalga geçer bir edayla onun omzunu dürttü. Sapsarı saçları ve lens olması muhtemel gri gözleri ile en az diğeri kadar çekici olan çocuğu Hyunjin'in tanıması uzun sürmedi.

Teeth - MinchanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin