onze.

3K 305 167
                                    

on bir - sen yanımda olunca her şeyi unutuyorum.

-

Lee Minho.

Alarmımın çalmasıyla yatağımda doğruldum ve elimle gözlerimi ovuşturdum. Telefonuma uzanıp alarmımı kapadım. Hemen kalkmam lazımdı, banyoya doğru yöneldim.

Banyoya geldiğimde, yüzümü yıkayıp dişlerimi fırçaladım. Birden aklıma gelen şey beni gülümsetmişti. Jisung'u almaya gidecektim, yaklaşık bir hafta sonra sonunda Jisung'u flörtüm olarak göreceğim için ekstra bir heyecan vardı içimde.

Banyodan çıkıp, dolabıma doğru gittim ve üstüme rahat bir şeyler bulmaya çalıştım. Aklıma gelen şeyle hemen elime Jisung'un tatlı bulabileceği kıyafetler aldım.

Geçenlerde biz yazışırken, Seungmin'in giydirdiklerini tatlı bulması beni şımartmıştı. Galiba o tarz daha çok hosuna gidiyordu ama siyah, sert giyindiğim de -yani kafe buluşmamızda da- beni çekici bulmuştu.

Elime pudra pembesi süvetirimi ve beyaz tişörtümle, kotumu aldım ve giyinmeye başladım. Giyinmeyi bitirdiğimde, uğurlu kolyemi takıp saçlarımı düzelttim. Acayip yakışıklı oldum diye geçirdim içimden.

Gülerek telefonumu aldım ve cebime sıkıştırdım. Kol çantamı koluma taktıktan sonra mutfağa inmek için merdivenlere gittim. Fazla zamanım yoktu bu yüzden biraz hızlı olmalıydım.

Mutfağa iner inmez, hızlıca bir şeyler atıştırdım. Fazla bir şey yemedim çünkü Jisung ile okulda kahvaltı yapacağımız aklıma gelmişti. En azından ağzımdan koku gelmesin diye düşündüm. Atıştırmam tam olarak bittiğinde, Jisung'a 'geliyorum' diye mesaj atmıştım.

Hazır hâlâ mutfaktayken, kahvaltımız için bir kaç bir şey hazırladım. Ahtapot şeklinde sosisler, iki tane sandiviç. Elimden bu kadar gelmişti, evde içecek yoktu. Umarım Jisung getirir diye düşündüm.

Hazırladıklarımı çantama kaldırdıktan sonra, saatte baktım. Fazla geç olmamıştı ama hemen gitmem gerekliydi. Evden çıktım ve yürümeye başladım. Fazla hızlı yürüyordum, bu kesinlikle heyecandandı ama acayip mutlu hissediyordum. Ayrıca epey de enerjiktim bugün.

Kesinlikle ama kesinlikle güzel bir gün olacaktı.

Yürümeye devam ederken, ıslık çalıyor ve yoldaki insanların benim bu mutluluğuma sinir olduklarına şahit oluyordum. Gözleri benden ayrılmıyordu resmen ya da ben öyle sanıyordum. Sosyal anksiyete cidden kötü bir şeydi ama bu sefer beni yenemezdi.

Uzun zaman sonra ilk kez bu kadar iyi gibiydim. Sanki hayatıma yaşama sevinci gelmiş gibiydi. Hepsini Jisung'a borçluydum, ona minnettardım.

Yaklaşık yarım saatlik bir yürüyüşten sonra, Jisung'un evinin önüne gelmiştim. 'Sonunda' diye mırıldandım içimden. Camlara bakındım bir kaç dakika, Jisung'un odasını gören pencereye baktım.

Görmemem gereken bir şey görmüştüm, üstü olmayan Jisung.. Yutkundum ve gözlerimi pencereden ayırdım. Bence bu kadar bakmak yeter de artardı, ben sapık değildim.

Biraz daha bekledikten sonra kapının önüne gitmiş ve gergince kapıyı çalmıştım. Jisung kapıyı çaldığında, hafif kollarımı araladım. Jisung hemen kollarımın arasına gelmiş, bana sarılmıştı. O kadar tatlıydı ki.. onu oracıkta cebime atacaktım.

Wrong | Minsung ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin