iii.

106 7 2
                                    

Gözlerimi araladığımda hastanenin beyaz tavanıyla bakışıyorduk.

Yanımda birkaç öğrenci ve annem vardı. Hepsinin yüzü ışıldıyordu.

Ölmeyi bile becerememiştim.

Yaptığımdan değil de kendimden utandım ve yaşlarımın yastığı ıslatmasına izin verdim. Serum torbası başımda bekliyordu. Kızlar bir şeyler anlatıyordu ama ağlamam kimsenin umurunda değildi. Çünkü yaşıyordum. Ne kadar da güzel...

Bir süre sonra hastaneden ayrıldım.

Eve geldiğimde babam beni dövdü.

Okulu bırakmayı düşünüyordum. Para kazanmayı kadınlığım sayesinde gerçekleştirmek zor değil gibiydi. Ve böyle yapsam da ailem önemsemezdi sanırım. Fakat sonra bu düşünceden vazgeçtim.

Hatta derslerime daha çok çalıştım. Üniversite sınavına girmek istiyordum ve ailemin yanından ayrılmayı istiyordum. Sınıftaki çalışkan kızlardan biriyle arkadaş oldum ama onu sadece üniversite sınavına kadar kullanmayı düşünüyordum. O da bu niyetimi fark etmeden benim iyiliğimi isteyerek ders çalışmamda bana yardımcı oldu.

Hayatıma çeki düzen vermek benim elimdeydi. Biraz arsız olmaktan zarar gelmezdi. Benimle uzun süredir doğru düzgü konuşmayan ailemden çekinmeden para istemeye başlamıştım. İlk başlarda zor gelmişti çünkü ben tiksinç biriydim onlara göre. Daha sonralardan beni tekrar ailenin bir ferdi gibi görmeye başladılar ve diyaloglarımız arttı. Hala aramızda bir mesafe olduğu aşikardı ama ben tekrar güzelliğime kavuşmuştum.

O sıralarda artık o kızı unutmuş gibi hissediyordum. Ama ne zaman bir şarkı dinlesem ya da şiir okusam her mısrada aklıma geliyordu ve burnumun direği sızlıyordu. Yine de bununla yaşamaya alışmıştım.

Ne yazık ki benim kendimle ilgilenip güzel olmam öğretmenlerimden birinin dikkatini çekmeme sebep oldu.

Her şey normalken öğretmenimin sürekli benimle yalnız kalmaya çalıştığını fark ettiğimde saçlarıma dokunmuştu. Kendimi kötü hissettim ve karşılık vermeden eve geldim. Bu olanı bir kağıda yazıp kağıdı yaktım.

Ama öğretmen durmuyor, sürekli ilerliyordu.

Beni kütüphanenin kapısına dayayıp dudaklarıma yapıştığında yaz tatiline üç hafta kalmıştı. Yeni mezun bir öğretmendi. Genç ve yakışıklıydı. Belki bazı kızların hayallerini süslüyor olabilirdi. O beni öptüğünde kollarımı boynuna sarmam onu şaşırtmıştı. Yine de o da kollarını belime dolamış ve bir süre kütüphanede ikimiz kalmıştık.

Sonra telefonuma attığı kirli mesajlar olayı kızıştırmıştı.

Etrafta bir çok kız varken neden beni seçtiğini sorduğumda gizemli olduğumu söylemişti.

Haklıydı.

Tüm kızlar diğer kızlarla arkadaşlık ediyordu ve birbirlerine bir şeyler anlatıyorlardı. Bense buna erişememiştim ve kapağı açılmayan gösterişli bir kitap gibi okula gidip geliyordum.

Ama şimdi biri benimle birlikte olmak için cesaretini toplamıştı. Mümkün olduğunca dikkatli olmalıydık. Çünkü biri fark etti mi dedikodunun sonu gelmezdi. İnsanlar biri bin yapar anlatırlardı ve ben ailemle aramı düzeltme yolunda ilerlerken bunu mahvedemezdim.

Neyse ki hayat yüzüme gülmüştü.

Artık okula daha hevesli gidiyordum ve kendimle daha da ilgileniyordum. Bazen ders çalışma bahanesiyle onun evine gidiyordum ve sevişiyorduk. Matematik öğretmeni olmasından dolayı ailemi daha iyi kandırabilmiştim.

Fakat benimle evlenmek istediğini söylediğinde bunu yapamayacağımı söyledim ve ilişkimiz sona erdi. Sonra tayinini komşu şehirlerden birine aldırdı ve bir daha da hiç görüşmedik.

Derslerimde tökezlesem de tanışık olduğum çalışkan kız seyesinde toparlamayı başarmıştım. Hala ne istediğimi bilmiyorken Sadece aklımda Marmara Üniversitesi vardı. Çünkü O'nun yaşadığı yerdeydi.

Yeni arkadaşım bana seçim yapmamda yardımcı oldu. Türkçe öğretmenliğine karar vermiştim.

12.sınıfta yürekten isteyerek ders çalışıyordum. Notlarımın iyi olması en çok beni şaşırtıyordu. Ayrıca artık ailemle akşam yemeklerinde sohbet edebiliyordum. Benim O'nu iyice unuttuğumu düşündükleri için artık onlardan biri sayılıyordum.

Ama saadet de bir yere kadardı.

O yıl annem ve babam beni düşünmeden boşandılar.

Sınav senemde ailemin dağılması beni yıkmıştı. Bir çok şey yaşandı: kavgalar, tartışmalar... Babam kendini içkiye vermişti ve annem artık bizimle değildi. Memleketine, İç Anadolu'da bir köye gitti.

Abimle ben toparlanmaya çalışıyorduk. Onun için belki daha basitti. Çünkü hem daha büyük hem de üniversiteyi kazanmış, okuyordu zaten. Ben ne yapacağımı bilemeden birinci dönemi bitirdim.

Sonra bir ilan-ı aşk aldım.

Başka sınıftan bir çocuktu. Yakışıklı denebilir bir yüzü vardı. Saçları kahverengi ve dağınık, gömleğini hiç iliklemez ve kravatını sıkmaz, benden 10 santim kadar daha uzun, zayıf değil ama ince bir bedene sahip bir çocuktu.

Pek düşünmeden kabul ettim.

Sevgi her şeyi çözdü. Sürekli beni mutlu etme çabasına giriyordu. Ne istersem yerine getirmeye çalışıyordu.

Hem yakışıklı hem seven...

Yaz geldiğinde ve artık sınav zamanı geldiğinde, sınavdan önceki akşam bana romantik bir öpücük verip şans dilemişti. Gümüş ayın ışığı saçlarına ve yüzüne biraz vuruyordu. Asla unutamayacağım bir güzellikti.

Bayrağımızı SallayalımHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin