Calum ne olduğundan habersiz arabayı sürerken ben alacağım intikamı düşünüyordum. Michael'ın evini yakardım. Belki Michael'ı. Belki Luke da oradadır! Çifte intikam alırdım. Acıdan kalbim ağrıyordu. Onların mutlu olmasını istemiyordum.
Calum'a bakıp bağırdım. "Bassana gaza!"
Calum kafasını salladı ve gaza bastı. "Neler olduğunu söyleyecek misin?"
"Kafalarında araba parçalamak istersen söyle demiştin. Onun için gidiyoruz." diye cevap verdim. Bileğimdeki tokayı çıkarıp saçlarımı topladım.
"Sağda dur." dedim. Calum arabayı durdurduğu an arabadan inip Michael'ın evine doğru yürüdüm. Işıklar yanıyordu.
Calum peşimden geldi ve arabasının kapılarını kilitledi. Yerden büyük bir taş alıp eve doğru birkaç adım daha attım. Işığın yandığı odayı hedef aldım. O sırada Calum tüm dikkatimi bozdu.
"Delirdin mi? Ne yapıyorsun sen?"
"Kes sesini!" dedim.
Calum ne yaptığımı izlemeye başladığında taşı havaya kaldırıp cama sertçe fırlattım. Cam kırıldığında içeriden büyük bir çığlık geldi. Michael'ın sesiydi bu. Korkak herif.
Cam açıldığında Michael koca kafasını dışarı çıkarıp bize baktı. "Hailee? Calum?"
Calum el salladığında onun elini hemen indirdim. "Şu an benim yanımdasın. El falan sallama ona."
Michael'a baktım. "Seni iğrenç pislik yığını. O iğrenç sevgilin nerede?"
"Sen gece gece ne yapmaya geldin? Luke'un sana söyledikleri seni yıkmaya yetmedi mi?"
"O sarı kafanın da burada olduğunu biliyorum."
"Git buradan." dedi.
Sesimin çıktığı kadar bağırdım. "KORKAK ŞEREFSİZ!"
Michael kaşlarını çattı. "Hailee kapat çeneni."
"Kapatmazsam ne olur?" diye tekrar bağırdım.
Michael iyice sinirlendiğinde kapıda bir hareketlilik oldu. Oraya baktım. Kıvırcık, uzun saçlarıyla Luke dışarı çıktı. Düğmelerinin yarısına kadar açıldığı beyaz gömleğiyle tüm kalbimin onun için atmasına sebep olmuştu. Kalbim parçalara ayrılırken atmaya devam etti. En zoru buydu.
İfadesiz yüzüyle bana bakarken Calum fısıldadı. "Gitmek istersen seni götürebilirim."
Kafamı iki yana sallayıp onu reddettim. Luke'a doğru birkaç adım attım. "Ben seni çok sevmiştim."
Luke yere baktı. "Üzgünüm."
"Seni çok özlüyorum." dedim ağlarken. Onun karşısında bu kadar güçsüz ve aşık olmaktan nefret ediyordum. Bana olan duyguları tamamen silinmişti gözlerinden ve kalbinden. Buradan hissetmiştim. Tüm gerçekleri fark ettiğimde daha çok ağladım.
"Keşke bana söyleseydin. Beni istemediğini, Michael'ı sevdiğini söyleseydin. Dün gece bana bugün çok özel bir gün diye ümit vermeseydin. Senin için hazırlanmıştım. Saatlerce süslenip ağabeyimi ve Rachel'ı çıldırtmıştım. Senden haber alamayınca çok endişelendim. Keşke her şeyi önceden söyleseydin de bu kadar acı çekmeseydim." dedim. Gözyaşlarım çenemden süzülüp boynuma kadar akmıştı. Aşkın acıttığı kalbim ve gözlerim tükenmek üzereydi.
Calum bana doğru birkaç adım atıp elimden tuttu. "Hadi gidelim." diye fısıldadı. Odaklanamıyordum bile. Ondan başka hiçbir şey ilgimi çekmiyordu.
Luke kollarını kenetledi. "Her şey için üzgünüm. Ama zamanı geri alamıyoruz."
Bana karşı bu kadar duygusuz ve umursamaz oluşu canımı acıtmıştı. Gözyaşlarımı silip burnumu çektim. Sinirlenmeye başlamıştım. Ben onun karşısında ağlarken o benim karşımda bu kadar sakin olmamalıydı. Yumruklarımı sıktım ve üzerine yürüdüm. "Benim canımı bu kadar kolay acıtamazsın!" diye bağırdım.