bölüm üç - benim burada bir yerim yok ama yine de kalıyorum

95 16 13
                                    

taylor swift, big red machine - renegade

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

taylor swift, big red machine - renegade

kulübe giden yol biraz uzun sürer kampüsteki kafelerden. hele ki kampüsün sonundaki yemekhaneden çıkıp da kulübe gelmek isterseniz yolda yanınıza yiyecek bir şeyler almanız gerekir çünkü o yolu gelene kadar sindirirsiniz yediklerinizi. bundandır ki kulübümüzün üye sayısı iki elin parmaklarını geçmez. her dönemin sonunda birer birer azalırlar, ama kulübe bir kanadı kırık girdi mi mezun olana kadar ayrılamaz bu odadan.

bu dört duvarı kampüsteki diğerlerine oranla daha az kullanılan bir binada buldum. boştu, pisti, bazı öğrenciler arada bir gelip sigara içiyordu, camları zar zor açıldığından sigaranın pis dumanı odayı baştan sona doldururdu. 

temizlemek kolay olmadı. bahsettiğim sözde arkadaşlarım kulübe asla uğramadı, zaten ben kulübü temizleyip hazırladıktan sonra da bir süre kimse gelmedi. 

kulübe ilk gelen seungmin'di. 

kim seungmin edebiyat fakültesinin göz bebeğiydi, bilmediği şiir, okumadığı güzel kitap yoktu. gözünün içine baktığında sana okuduğu kitaplardan bir karakter adardı, bazen kulüp üyelerini ve kulüpte yaşanan şeyleri de bir kitap haline getirip getirmediğini sorgulardım. 

seungmin beraberinde hyunjin ile geldi. hyunjin neşeli bir oğlandı, geçtiği yerleri aydınlatırdı. kampüste herkes ona yaklaşmak ister, ama güneş misali parıltısından ürküp ondan kaçarlardı. hyunjin iyiydi, hoştu ama kulüp toplantılarına gelmezdi. seungmin'in aksine toplantı günleri kulübün kapısına kadar gelir tam kapının önünde bir telefon alır, uzaklaşırdı. bahanesi her zaman başka bir yere uğraması gerektiği olurdu. 

kulübe onlardan başka belirgin bir karakter gelmedi. zaten bu kulübü kuralı çok olmamıştı, üyelerin bir anda artmasını bekleyemezdim. seungmin ve hyunjin'in sahip oldukları baskın karakterler onları tek başıma olduğum yönetim kuruluna almama neden oldu. hyunjin dediğim gibi her ne kadar gelmese de seungmin hep yanımda oldu. 

seungmin yeri geldi üyelerin dileklerini ve şikayetlerini topladı, yeri geldi kulübün asla azalmayan bütçesini kontrol etti, yeri geldi benim yerime rektörlükle görüştü. 

bu iki baskın karakterin yanında kulübümüzün sessiz ve gizemli bir karakteri daha vardı. 

han jisung. 

tıpkı şimdi olduğu gibi, her gün onu bu odadaki koltukta uyurken buluyordum. 

jisung konuşmuyordu, ben de onunla konuşmak için çaba harcamıyordum. 

bir keresinde seungmin onunla konuşmuş, kalacak bir yeri olmadığı için kulübümüzün küçük odasında uyumak zorunda olduğunu söylemişti. jisung için seungmin'e gitsin gibi bir şey söylememiştim, kulübün herkesi kucaklamak için orada olduğunu biliyordum. baştan beri amacım buydu. üstelik seungmin de jisung'un çok üzgün olduğunu söyleyince ters bir hareket yapmak yerine yurt odamdan battaniye ve yastık getirmiş, jisung'un odaya gelmesine birkaç dakika kala koltuğun üstüne bırakmıştım. 

benimle asla konuşmayan jisung da odaya gelmiş, çantasını yere bırakmış, ayakkabılarını bile çıkarmadan onun için bıraktığım yastığa başını koymuştu. yalnızca zemini izleyen kızarık gözlerine bakmayı bırakıp örtüyü üzerine örtmüş, yine yurt odamdan getirdiğim gece lambasını prize takıp çıkmıştım. jisung'un karanlıktan korktuğunu da seungmin'den öğrenmiştim. 

böylelikle kulübümüzün bütçesi ilk defa sincap şeklindeki lambanın gece boyu yanmasıyla biraz olsun azalmış oldu. 

jisung'un koltukta küçülmüş uyuyan bedenine bakmayı kesip odanın ortasındaki masaya ilerlemiş ve sessizce çantamı bırakmıştım. üyelerin birazdan teker teker geleceğini biliyordum, sohbet grubumuza yalnızca toplantıları hatırlatmak için yazardım. 

tahmin ettiğim gibi de oldu, birinci dönemden bir kız odaya ilk giren oldu. beni görünce başıyla selam verdi, jisung'a kısaca baktı ve masadaki yerini aldı. sonrasında gelenler de aynıydı, ikinci sınıflardan bir oğlan, son sınıf bir kız ve üçüncü sınıflardan iki kardeş. üyeler sessizce yerlerine yerleşirken kapı bir kez daha açıldı ve hyunjin'in sarı saçları görüş alanıma girdi. kulübün odasına adımını atacağı sırada çalan telefonuyla üyeler gülerken ben yalnızca onu izledim.

"başka bir yere uğramam gerek," dedi bana mahcupça bakarken. "bize ne zaman uğrayacaksın?" diye sordum. 

"zamanı gelecek." 

kapı kapandı, çok değil bir süre sonra tekrar açıldı. seungmin gülümseyerek içeri girerken arkasından daha önce görmediğim bir beden daha girdi. 

"selam millet," dedi seungmin. "size yeni bir üye getirdim." 

arkasındaki beden eğilerek selam verdi, üyelere tek tek baktı, gözlerini gözlerime değdirdi, "merhaba, bang christopher chan, kısaca chan diyebilirsiniz." herkes anlayışla başını sallarken o, gözlerini odada gezdirdi ve jisung'a baktı. jisung hakkında bir şey demesini beklerken tam tersini yaptı, hiçbir şey demeden ona doğru ilerledi ve açılan üstünü örttü. 

size ufak bir şey diyeyim...jisung ve hyunjin burada bir kişiliği değil duyguları temsil ediyorlar...hyunjin için mutluluğu, jisung için de üzüntüyü düşündüm...fikin sonunda söyleyecektim ancak şimdi bilerek okumanız çok daha iyi olacak. umarım güzel gidiyordur!!!

bu arada benim bu fiki düşünürken taylor'ın renegade'i çıkarması...aşk kadın...

love poem | bang chanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin