8

5.2K 306 86
                                    

Cem beni kucağında odaya taşırken, ben kıkırdamaktan kendimi alamıyordum. Bu durum o kadar hoşuma gitmişti ki, artık hep kendimi böyle taşıtacaktım.

Beni yatağa bırakıp, saçlarımı geriye itti. "Hoşuna mı gitti ufaklık?" diye sorduğunda, başımı salladım hemen.  Elleri karnımı bulurken, gıdıklayacağını anlayarak engel olmaya çalıştım ama başarılı olamamıştım. Parmakları karnımda dolaşırken, kahkahalarım oda da yankılanıyordu. 

"B-babacığım." diye mırıldandım zorla. Bana kısa bir süre bakıp, sonra yeniden gıdıklamaya devam ettim. Altıma kaçıracağımı hissettiğimde, ellerinden tuttum. "Çişim geldi." 

Parmakları dururken, ben hala gülümsemeye devam ediyordum. Yanaklarımın iki yanından kavrayıp dudaklarıma öpücük kondurdu. "Babacığın seni çişe götürsün mü bebeğim?" diye sorduğunda, utandığımı hissettim. başımı iki yana sallasam da beni dinlemeyip, yeniden kucağına aldı ve odasında ki lavaboya götürdü. Üstümdeki kıyafetleri yavaşça çıkarıp, yere bıraktı. "Birazdan zorlanmayalım." diye açıkladı, tamamen soymasını. Klozeti gösterip, "Yap bakalım çişini." dediğinde, ellerimi önüme koyarak yavaş adımlarla klozete ilerledim.

"Sen çıksana" dedim, otururken. Utanmıştım. 

Kaşlarını kaldırıp, önümde durdu ve dizlerinin üstüne çöktü. "Utandın mı?" diye sordu, yanaklarımı kavrarken. Beni daha fazla utandırmak için bilerek yaptığına emindim. Bir elini usulca kasıklarımın üstüne koyup okşadığında rahatladığımı hissettim. "Babadan utandığın için bir cezayı hak ettin ufaklık."

Temizlenip yerimden kalktım ve ellerimi yıkadım hemen. Cem'e arkamı dönüp odaya girdim. İki yıldır beraberdik, ilk defa böyle bir şey yapmıştı. Tamam abartılacak bir şey değildi ama utanmıştım işte.

Cem belimden kavrayıp, bedenimi kendisine yasladığında, başımı hemen boyun girintisine yasladım. "Bebeğim benden kaçıyor mu yoksa?" diye sordu. Başımı iki yana sallasam da inanmamıştı. Bedenimi yeniden yatağa bıraktıktan sonra, bacaklarımı aralayıp bir dizini araya koyarak üstüme eğildi. "Çok durgunsun?" dediğinde, gülümsemeye çalıştım.

Yol boyunca da sorularına kısa kısa cevaplar verdiğim için böyle düşünüyor olmalıydı. Aklım hala restoranda yapılan muhabbetteydi. O beni istiyordu evet ama benim onu böyle bir şeyin içine hakkım var mıydı bilmiyorum. 

"Giderim belki." dedim, kafamda geçirdiğim şeyleri onunla paylaşırken. 

"Nereye?" diye sordu. Onun da gülümsemesi yavaş yavaş solmuş, yüzü ciddi bir hal almaya başlamıştı. "O güzel aklından ne geçiyor?"

Gömleğinin yakalarından kavrayıp, boynunda dolaştırdım baş parmaklarımı. "Ailemin yanına. Biraz kafamı toparlarım." dedim dürüstçe. 

Bakışlarında hissettiğim kırgınlık canımı yaktı. Üzülmesini hiç mi hiç istemiyordum. Ama elimden gelen bir şey yoktu ki. Biraz uzaklaşıp, bizim hakkımızda bir sonuca bağlamalıydım kendimi. O ayrılmak istemiyordu, ben de onu çok seviyordum ama bencil olmamalıydım. 

O özgür olmak istiyordu.

Bense kafese koyulmuş bir kuştum. Demirleri söküp gidemezdim. Geldiğim yerden kopamazdım. 

"Bana ne zaman söylemeyi düşünüyordun bunları?" diye sordu. Bedenini benden ayırıp ayaklanırken, bir elini sertçe kafasına vurdu. Kafamı sikeyim." dedi. Yanımda ilk kez küfür ettiğine şahit oluyordum. Yattığım yerden doğrulurken, öfkeli bir nefes verdi. "Ben öyle dedim diye gideceksin değil mi?" Kahve gözleri kısa bir an bende durmuş, sonra yavaşça gözkapaklarını indirmişti. 

Yanına ilerleyip, elini avucumun içine aldığımda tepki vermedi. Aşığı olduğum gözleri aralanmadı, ya da parmakları sıkıca kavramadı elimi. "Kendini suçlama." diye mırıldandım. "Orada da dedim, yine diyorum senin isteklerin çok normal şeyler. Ama benim ayak uydurabileceğim şeyler değil. Zihnimi toparlamaya ihtiyacım var sadece."

Dudaklarına konan tebessüm canımı acıttı. İlk kez gülmesin istedim. Böyle gülecekse, hiç gülmesindi. 

"Özür dilerim bebeğim." dedi, elimi tutarken. Beni de yanında çekerek yatağa oturdu. "Neden özür diliyorsun?" diye sordum, onun haksız olduğu bir konu yoktu ki. "Ben söylediklerim için özür dilerim. Gitmesen olur mu? Söz veriyorum bir daha hiç öyle şeyler söylemeyeceğim, üzmeyeceğim seni." 

Gözlerimin yaşla dolduğunu hissederken, ben de gülümsemeye çalıştım. Şimdi ne deyip onu mutlu edebilirdim ki? Gitmiyorum desem inanır mıydı? Ya da ben kalabilir miydim? Sadece biraz da olsa zamana ihtiyacım vardı. İkimiz için. Ailemin yanından ya tam olarak ona ait dönecektim, ya da diğer şıkkı düşünmek bile istemiyordum.

Gözlerinden öptüm ve kucağına oturdum ve yüzüne öpücükler kondurmaya devam ettim. Sessizliğimin onu daha çok üzdüğünü biliyordum ama şimdi tek kelime edipte bizi daha çıkılmaz bir duruma sokmak istemiyordum. 

Bir süre öyle kaldık. Toparlandığını hissettiğimde, "İyi misin?" diye sordum. Başını salladı ve beni kucağından indirip üstünü çıkarmaya başladı. Gelirken kurduğu hayallerin içine ettiğimi anlamam pek uzun sürmemişti. Dolabından benim için de tişört ve külot çıkardığında anlamıştım. Önce kendi üstünü giyip, sonra bana döndü. Buruk bir şekilde gülümsediğimde, o da gülümsedi ve sessizce üstümü giydirdi. 

"Neden giyindik ki?" diye sordum. Cevabını bildiğim halde, yine de soruyordum çünkü böyle yapmasını istemiyordum. Üstümdeki tişörtü çıkartmaya çalıştığımda ellerimden tuttu. "Kahve yapacağım ister misin, yoksa uyuyacak mısın?" Kırgındı, kızgındı.

Gözlerim dolsa da, ağlamamak için bakışlarımı tavana çevirip, avizeyi izledim bir süre. Dudaklarımı ısıran dişlerimi serbest bırakıp, "Uyuyacağım." dedim. O yanımdan kalkarken, ben arkadan onu izledim. 

Sessiz bir ayrılıştı bu. Ama içimde kıyametler kopuyordu. Ben ona gelebilmek için gidecektim. O ise ondan gitmem için uzaklaştığımı düşünüyordu. Gözyaşlarımın yanaklarımı ıslatmasına izin verdim. Dakikalar sonra yukarıya gelmediği için endişelenerek mutfağa indiğimde, onu da ağlarken buldum. Kahve gözlerinin çevresi kızarmış, kolunu ısırıyordu ses çıkarmamak için.

Yanına gittim ve kollarımı boynuna doladım. Sıkıca sarıldı bana ve saatlerce ağladık. Sessiz ağlayışımız, sessiz ayrılışın da adım sesleriydi.

-

Neden diye bi sorun


UFAKLIK -GAYHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin