Vote bermeyi unutmayınız. 👉👈
-Cem'in evine geleli saatler oluyordu. Ve biz koltuğa beraber kıvrılmış, öylece uzanıyorduk. Cem'in telefonu onlarca kez çalsa da, açmamıştı.
"Ne yapmak istersin ufaklığım?" diye sordu, içimi sıcacık eden ses tonuyla. Kollarını biraz daha bana dolayıp, olabilirmiş gibi daha çok kendisine çekti.
Mis kokusunu içime çekerken, "Karnım aç babacığım." diye mırıldandım. Burnumu göğsüne sürterken, guruladayan karnım sözlerimi doğruluyordu.
Cem kıkırdayarak yerinden kalktıktan sonra, beni de kucağına almıştı. Alnıma bir sürü öpücük bırakıp, "Kurban olurum sana bebeğim benim." diye sevmeye başladı.
Gitmeye kalkarak ona haksızlık ettiğimi biliyordum. Ve bu yüzden istemsizce utanıyor, yüzüne bakamıyordum.
Beni tezgahın üstüne bırakıp, dolaba ilerledi. Etleri çıkarttıktan sonra, derin bir tava çıkarmıştı. İlgiyle onu izliyordum. Bir işe odaklandığında oldukça ciddi duruyordu. Ve bu halini çok fazla seviyordum.
"Yardımcı olmamı ister misin?" diye sordum, olduğum yerde ayaklarımı sallamaya devam ederken.
Kısa bir süre bana bakıp, başını salladı. "Domatesleri doğrayabilirsin." dedi. Yeniden işine dönerken, ben de yerimden kalkıp dolaptan domates aldım.
Yanına ilerleyip, domatesleri soymaya başladım. Ama hala bakışlarım onun üstündeydi. Etleri bir kaba aldıktan sonra, biber doğramaya başlamıştı.
"Cem." diye mırıldandım. Yaptığım hatayı telafi etmem gerektiğinin farkındaydım, ama nasıl yapacağımı bilmiyordum.
Bakışlarını bana çevirdi. Kahve gözlerinde buruk bir gülümseme vardı. Ve bu gülümseme daha da canımı sıkıyordu. Ben onun kırılmasını hiç istemiyordum.
Ama düşünmeden yaptığım şeyler ikimizi de üzüyordu.
"Özür dilerim."
Başımı önüme eğdiğimde, çenemden kavradı ve baş parmağıyla dudağımın kenarını okşamaya başladı. Bu hareketi bile kalbimin şiddetle çarpmasına sebep oldu.
Onu ve dokunuşlarını çok fazla seviyordum.
"Özür dileme. Unutalım tamam mı? Hiç olmamış gibi devam edelim hayatımıza."
Nasıl devam edebilirdik ki? Beni herkesin içinde öpmüştü. Ve bu ikimizin de hayatını etkileyecekti.
Parmaklarımı, onun parmaklarına sarıp, sıkıca tuttum. Başımı göğsüne yaslarken, içime derin bir nefes çektim. Cem'in de, benim de birbirimizden başka kimsemiz yoktu.
Ve her daim birbirimize sarılacaktık. Birbirimizde soluklanacaktık.
"Beni öptün." diye mırıldandım, biraz tedirgin bir şekilde. "Sence bugünü unutmamıza izin verecekler mi?"
Elimin üstünü yavaşça okşarken, bütün tedirginliğimi almak ister gibiydi. Mayıştığımı hissediyordum.
"Unutturmasınlar." dedi, omuz silkerek. "Türkiye tarihine güzel bir iz bırakmış oluruz."
Göğsünün hareketlerinden gülümsediğini fark ettiğimde, ben de kıkırdadım. Göğsüne sert bir öpücük bıraktım. Başımı göğsünden çekip, parmak uçlarımda yükseldim.
Burnumu, burnuna sürtüp, dudaklarından öptüm. "Seni çok sevdiğimi söylemiş miydim?" diye sordum.
Bir elini belime koyup, beni kucağına alırken "Çok defa." dedi. Güzel gülümsemesi beni mest ediyordu. Gülüşünden öptüm. Çok kez hem de.
Kollarımı omzuna yaslayıp, saç diplerini okşadım. Ben kucağında dururken, o yaptığı işe devam etti. Ben de rahat durmayıp suratının her yanını öptüm. Defalarca öpsem bile, doyamıyordum.
En son doğradığı her şeyi, tavanın içine atıp, beni tezgaha oturttu ve bacak arama girdi. Yüzüne baktıkça kahkahalarla gülesim geliyordu. Çok ama çok seviyordum. Çok aşıktım.
"Göbüşünü doyurduktan sonra ne yapalım istersin?" diye sordu. Parmaklarını usulca belimde dolaştırırken, biraz daha ona doğru sokulup, hafif çıkmaya başlayan sakallarına çenemi sürttüm.
"Güzel filmler buldum. İzleyelim mi babacığım?" dedim, heyecanlı heyecanlı. Filmlerin adını sayarken, dudaklarımdan öperek susturdu beni.
Ferah nefesi ciğerlerime inerken, öpüşüne karşılık verdim. Alt dudağımı dolgun dudaklarının arasına almış emerken, dilini dişlerime vurdu. İsteğini anlarken, dişlerimi araladım ve dillerimizin birbirine karışmasına izin verdim.
Şehvet barındırmayan, özlem dolu bir öpücüktü. Kısa sürdü ama nefes aldığımı hissettirdi. Olmak istediğim yeri bir kez daha görmemi sağladı.
"Ben masayı kuracağım bebeğim. Sen de istersen elbiselerinden giyip gel." dediğinde, hemen olumlu anlamda salladım başımı.
Pantolonla asla rahat edemediğimi biliyordu. Beni böylesine tanımasına bayılıyordum.
Son kez bir öpücük kondurup, bedenimden ayrıldığında, hızlıca tezgahta indim. "Kaan, dikkatli in biraz. Ne bu acelen?" diye söylenmeye başlasa da, koşar adımlarla odaya çıktım.
Etrafımda dönüp dururken, dolaba ilerledim. Ellerim elbiselerimin üstünde dolaşırken oldukça mutluydum. Giymek istediğim giysiler bunlardı işte.
Pembe bir elbiseyi askıdan alıp, yatağın üstüne koydum. Topuklu ayakkabılardan birini de çıkartıp, elbiseyi üstüme giyindim.
Kalçalarımı altına iniyor, bedenimi sıkıca sarıyordu. Belimin iki parmak üstünden, çapraz bağlar başlıyordu ve kol altına kadar uzanıyordu. Oldukça şık duruyordu.
Topuklu ayakkabıları da giyip, saçlarımı dağıttım. İnce parmaklarıma bir kaç tane yüzük takıp, son kez kendimi inceledim. Şık görünüyordum.
Merdivenlerden inip, mutfağa girdim. Cem, masayı hazırlamış, bardaklarımıza kırmızı şarap koymuştu.
Geldiğimi görünce, elimden tutmuştu. "Yemeğimi güzelliğinizle şereflendirdiğiniz için teşekkür ederim." dedi, gülümseyerek. Dudaklarında çapkın bir gülüş vardı.
"Rica ederim bayım."
Sandalyeyi oturmam için çektikten sonra, karşıma geçti. Kadehlerimizi tokuşturup, yemeğe başladığımızda gülümseyerek beni izliyordu.
"Her zaman yanımda ol sevgilim." dedi, içimi sıcacık eden bir tonda. Parmaklarımızı birleştirip, elimin üstünden öptü.
"Her zaman yanında olacağım sevgilim."
-
Böyle bir kitabım barmıs
ŞİMDİ OKUDUĞUN
UFAKLIK -GAY
Short StoryO benim herkesten gizlediğim babam, ben ise onun küçük ufaklığıydım. Cem ve Kaan🌈