Başladığınız tarihi buraya bırakın)
Keyifli okumalar...
●●●
"Ahh... Bu zil neden var? Hayır soruyu düzelteyim. Neden bütün işler sabahın köründe olmak zorunda?!" diye iç geçirip başımı yastığa gömdüm.
"Hadi uyan, çilekeş kadın!" diye kendimi yataktan kaldırmaya çalışıyordum. Altını çiziyorum: çalışıyordum. Ama bedenim inadına yatağa yapışmıştı.
Üniversitenin bitmesine iki gün kalmıştı. İki günde sabredebilirdim herhalde. Edebilirdim değil mi?
Tam o sırada sehpanın üstünde titreşen telefonuma gözüm takıldı. Tembelliği bırakıp hemen elime aldım ve ekrana baktım. Melisa. Ah, en yakın arkadaşım Melisa arıyordu.
Onunla burada, İtalya'da tanışmıştık. Eski sevgilisinden -yani onu aldatan ama aşk yeminleri eden o meşhur akıllıdan- kaçarken bana çarpmıştı. Beraber soluğu karakolda almış ve adamı şikayet etmiştik. O gün, "Sen Melisa, ben Alisa... Kayıp kardeşim falan mısın?" diye şaka yapmıştım. Evet, çok şakacıyımdır. Bizim de kendi çapımızda bir ünümüz vardı. İnsanlar genelde şakalarıma buz gibi kalır ama Melisa buna kahkahalarla gülmüştü. İşte o gün, birbirimize sıkı sıkıya bağlanmıştık.
O aldatıcı eski sevgilisi sayesinde dostluğumuzun temelleri atılmıştı. Şimdi görsem önce bir güzel döver, sonra da "Allah razı olsun," derdim.
Telefonun hâlâ çaldığını fark edince açtım. Melisa, her zamanki gibi çığlık tonunda konuşmaya başladı:
"Kızım, niye açmıyorsun bu telefonu? Saatlerdir arıyorum!""Sabahın köründe neyin acelesi var, Melisa çayım?" dedim uykulu bir sesle.
Ses tonu birden değişti. Ciddileşmişti. "Sana önemli bir şey söyleyeceğim."
Gözlerim kapanmaya hazırdı, ama bir saniye, demek ki gerçekten önemli bir şey vardı!
"Dinliyorum," dedim aniden toparlanarak.
Melisa'nın sesi bu kez coşkuyla yankılandı: "Can'la sevgili olduk!"
Gözlerim bir anda sonuna kadar açıldı. Nihayet!
Allah'ım, şu zavallı kuluna merhamet ettin ya... Şükürler olsun!
"Çok sevindim, Melisa çayım. Hem senin adına, hem de kendi adıma. Demek sonunda şu takip işinden kurtuluyoruz!" dedim sevinçle.
Melisa, utangaç bir kahkaha attı. "Açmayalım o konuları, lütfen."
Açmaz mıydım hiç? Son iki aydır Sherlock Holmes ve yardımcısı gibi çalışıyorduk. Can'ı sabah akşam takip etmiştik. Suç olduğunu anlatmaya çalışmama rağmen beni asla dinlemedi. Biri bizi görüp şikayet etseydi, hiç düşünmeden onu satar "Ben suçsuzum, hakim amca."derdim.
Ama şimdi, sonunda, bu deli işinden kurtulmuştu. Derin bir nefes aldım.
Gözüm duvardaki saate takıldı. Aman Tanrım!"Gerizekalı! Okulda görüşecektik zaten! İlk ders kimin dersiydi, biliyor musun?" diye bağırdım, bir yandan da aceleyle kıyafetlerimi çıkarıyordum.
Melisa kahkaha attı. "Horoz Enrico!"
Sinirle karşılık verdim: "Evet, evet! Horoz Enrico!"
Enrico... Sabahları herkesin korkulu rüyasıydı. Sabahın köründe ders yapmayı sevdiği için ona horoz lakabını takmıştık. Dahası, geç kalan öğrencileri bir hafta dersine almıyordu. Son iki gün kalmıştı. Son gün de derse gitmesem, kesin mezuniyet partimde kötü dileklerini üzerime boca ederdi.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mafyanın ilacı
JugendliteraturOna bir daha onunla evlenmek istemediğimi söylediğimde sinirlenmişti. Yüzüme bakmamamak için çaba harcıyordu. Önümde boş boş dolanmaya başladı, gömleğinin yakasını açarak. Birden "Sen benimsin kadın! Bunu o kafana sok! Şimdiki hayatında da, sonraki...