•Bölüm 28/Jeremy

114 28 32
                                    


~2 Things - Jimmy Brown







Keyifli okumalar...









(Sabah, tüm bunlardan önce)









Kulübeye vardığımızda Chris kapıyı hafifçe üç kez tıklatmıştı. Kapı yaşlı bir kadın tarafından açılmıştı. Kadın kapıyı tamamiyle açmadan önce ikimizi de dikkatle incelemişti, ardından kapıyı öylece bırakarak içeri girmişti. Chris kapıyı iterek önden girmiş, bana da girmemi işaret etmişti.

Dışarıdan göründüğü gibi ufak bir kulübeydi. Köşede küçük bir mutfak ve diğer tarafta bir yatak vardı. Kadın burada yalnız yaşıyor gibi görünüyordu. İçeriye girdiğimizde günlük yaşantısına devam ediyor, biz orada yokmuşuz gibi davranıyor olduğunu görmüştüm.

Chris doğruca yatağın yanına gitmiş, yerdeki örtüyü kaldırarak gizli kapağı açığa çıkarmıştı. O kapağı açarken tereddütlü bir şekilde "Orada nefes alınabiliyor mu?" diye sormuştum. Gerçekten böyle yaşamaya bile razı olduğuna göre çok korkmuş olmalıydı, yerin altında küçük bir cehennemde.

-Evet, ona belli bir süre yetecek kadar var. Günün belli bölümünde dışarı çıkıp kulübenin içerisinde oturuyor, böylece sorun olmuyor.

Anladığıma dair kafamı sallamış, onun aşağı inmesini izlemiştim. Oraya inip inmemek konusunda kararsızdım, aslında hiç istemiyordum ve buradaki yabancılara da güvenmiyordum ama bunun görevimin bir parçası olduğuna kendimi ikna ettikten sonra yavaşça ben de inmiştim.

Birkaç adımdan sonra buradaki ağır koku nedeniyle başımın döndüğünü hissetmiştim. Gerçekten burada bir insan mı yaşıyordu? Nefes alabilmek imkansızdı. Alınan nefesler ise adeta işkenceydi. Ağlayacak gibi olan yüz ifademi düzeltip karşımdaki adamlara bakmıştım. Chris kenara çekildiğinde sonunda onu görebilmiştim. Ziyaretine geldiğimiz figür yere serilmiş bir örtünün üzerinde büzüşmüş bir şekilde oturuyordu.

Yüzümü buruşturmamak için kendimi zor tutarken yanına yaklaşıp "Merhaba, Jeremy." demiştim. İsmini duyduğunda kafasını kaldırıp gözlerime bakmıştı. Saçları karmakarışıktı, yüzü ise sanki aksi mümkün değilmiş gibi ifadesizdi. Gözleri o kadar boş bakıyordu ki yaşıyor mu  yoksa ölü mü, eğer kıpırdamasaydı ayırt edemezdim. Ona güven verici bir şekilde gülümseyip "Biraz konuşmak ister misin?" diye sormuştum.

-İstemem dersem buradan gidecek misin?

Hırıltılı sesi neredeyse duyulmuyordu, sanki uzun zamandır konuşmamış gibiydi.

-İstediğim cevapları almadan gitmeyi düşünmüyorum. Umarım işlerin ikimiz için de kolaylaşması için bana yardım etmek için isteklisindir.

Tekrar kafasını dizlerine gömdüğünde pek de istekli olmadığını çok iyi anlamıştım. Ne yapabileceğimi düşünmeye başlamışken omzuma dokunan Chris "Lütfen siz yukarı çıkın, Jeremy ve ben az sonra yanınıza geleceğiz." demişti. Şaşırsam da Chris'in onu ikna edebileceğini düşündüğümden bir şey demeden yukarı çıkmıştım.

Oradan çıktığımda ilk işim kafamı penceren dışarı çıkarmak olmuştu. Temiz hava kadar güzel bir şey gerçekten yoktu. Bunu orada geçirdiğim birkaç dakikanın ardından daha iyi anlamıştım. Jeremy orada nasıl hayatta kalıyordu, anlayamıyordum.

Yeteri kadar hava aldığıma emin olunca içerideki kadını izlemeye başlamıştım. Etrafında ne olursa olsun sanki hiçbir şey olmuyormuş gibi davranıyordu. Sanki duymuyor, görmüyordu. Yalnızca işine devam ediyor, yemek hazırlıyordu. Garip birisiydi ki bunu bodrumunda birinin yaşamasına izin vermesinden de anlayabilirdik.

Malhonnéte #WATTYS2022Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin