•Bölüm 6/ Agni

197 41 60
                                    







Keyifli okumalar...









Kütüphaneden Yunan mitolojisiyle alakalı olan kitabı alıp çıktıktan sonra odama geçip yemek saatini beklemeye başlamıştım. Bu sırada da zihnimdeki fikirlerle savaşmayı sürdürmüştüm. Helen'ın gitmeden önce haber vermesiyle salona geçmiştim. Oldukça gergin bir akşam yemeği yemiştik. Vincent da en az benim kadar düşünceli duruyordu. Ayrıca bir nedenden ötürü benimle göz göze gelmek istemediğini hissediyordum.

Yemekten sonra sessizce odama dönmüştüm. Öncelikle masanın üzerinde unuttuğum, Eartha Jones'un bedeninden alınan bez parçasını saklamıştım. Sonra da yarın giymek için açık mavi renkteki elbisemi çıkarmıştım. Ütülü olduğuna emin olduktan sonra dolabıma bakınmıştım. Lacivert pantolonumun yıprandığını görmemle yarın bir ara kasabanın terzisine uğramaya karar vermiştim. Hem belki Annabel gibi birisiyse ondan işime yarayacak şeyler öğrenebilirdim.

Zaten yarın Francis ve Elliott ile buluşma ayarlayabilmek için dışarı çıkmam gerekiyordu. Yarın ne yapacağıma karar verdikten sonra Vincent'ın kütüphanesinden aldığım kitabı karıştırmaya başlamıştım. Birkaç saat kitaba baktıktan sonra sıkılmaya başlamıştım. Uyumayı düşünsem de hemen o fikirden vazgeçmiştim. Çünkü uykum daha gelmemişti, canım uyumak istemiyordu.

Vincent'ın evinin arka bahçesinin çok güzel olduğu aklıma gelince üzerime bir hırka aldıktan sonra odamdan çıkmıştım. Madem uykum yoktu, o zaman biraz hava alabilirdim.

Arka bahçeye mutfaktaki kapıdan çıkılıyordu, bunu evde yaptığım sessiz geziden sonra farketmiştim. Dışarı çıkıp temiz havayı içime çekmiştim. Bu sırada ileriden gelen gürültülerle korkuyla oraya dönmüştüm. İleride bahçedeki minderlerde oturan Vincent'ı görmemle korkum geçmiş ve kapıyı arkamdan aralık bırakıp yanına adımlamaya başlamıştım.

Vincent beni farkedince elindeki kadehi kenara bırakmıştı. Merakla bana bakmasıyla "Uyuyamadım, hava almak için çıktım. Burada olduğunu bilmiyordum." demiştim.

-Bende uyuyamadım.

Daha sonra şarap şişesinin yanındaki diğer boş kadehi de doldurup bana uzatmıştı, yanına gelişime hazır gibi duruyordu. Gülümseyerek kabul ederken yanındaki mindere oturmuştum. Vincent yemekteki gibi düşünceliydi ancak bu sefer biraz da hüzünlü gibiydi. Merak söz konusu olduğunda kendime engel olamıyordum bu yüzden neyi olduğunu sormak için ağzımı açtığımda Vincent boğuk sesiyle konuşmaya başlamıştı.

-Sana geçen gün çaldığım şarkıyı hatırlıyor musun?

Söylediği şey aklıma geçen gün piyano çaldıktan sonraki hüzünlü duran yüzünü getirmişti. O şarkıyla özel bir bağı varmış gibiydi. Sanki şarkının onun için başka bir anlamı vardı.

-Evet, oldukça güzel ve farklıydı. Ayrıca tıpkı...

-Tıpkı hayat gibiydi. Öyle değil mi?

Aklımdan geçen şeyi söylemesiyle "Evet." diye mırıldanmıştım sadece. Bir yandan da nasıl bunu tahmin ettiğini anlamak için şaşkınlıkla yüzüne bakıyordum. Vincent halime baktıktan sonra gökyüzüne bakarak konuşmaya devam etmişti.

-Sadece tahmin ettim, bunu diyecektin değil mi? Bu şarkıyı ben besteledim. Kendi hayatımdan ilham alarak ama daha bittiğini hissetmiyorum.

-Kesinlikle öyle diyecektim. Peki neden bitmiş gibi hissetmiyorsun?

-Çünkü son kısmı eksik. Acı, sevinç, öfke ve diğer tüm olası duygularımı şarkıya aktardım ama biri hala eksik.

Merakla ona bakarken "Hangisi?" diye sormuştum. Vincent gözlerini gökyüzünden bana çevirirken "Aşk." diye mırıldanmıştı.

Malhonnéte #WATTYS2022Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin