"Gᴇʀᴄ̧ᴇᴋʟᴇ ʏᴜ̈ᴢʟᴇşᴍᴇᴋ ɪsᴛᴇᴍᴇsᴇᴍ ᴅᴇ, ᴏ ʙᴇɴɪ ʜᴇʀ ɢᴇᴄᴇ ʙᴜʟᴜʏᴏʀ"
(Kan, 1nt1har ögeleri hafif de olsa iceren bir bölümdür. Rahatsız oluyorsanız okumamanızı öneririm.)
5. Bölüm:
Kabuslar⏝꒷۰꒷⏝꒷۰꒷⏝꒷۰꒷⏝꒷۰꒷⏝⏝꒷۰꒷
Shotonun ağzındanKaranlık. Gördüğüm her şey, hissetiğim duyguların hepsi sadece böyle betimlenebilir.
Yine kendi karanlığımdayım, kimsesizim.
Tiz çığlıklar duymaya başlıyorum. Kulağımı tırmalıyor. Susmasını istiyorum. Her yerin sesizleşmesini eski benliğime dönmek istiyorum.Soğukluk hissediyorum kollarımda. Sanki kollarımı dondurucu bir suya batırmışlar gibi. Sonra anlamaya başlıyorum. Kollarım soğuk bir su da değil de, kendi kanımla yıkanıyor gibi.
Canımı yakıyor. Nefesim kesilir gibi oluyorum. Yerimden kalkıp kanamayı durdurmalıyım.
Ama yerimden kalkamıyorum. Ayaklarım taşa bağlanmış edasıyla hareket etmiyor.
Daha fazla soğuk.
Daha fazla kan.
Daha fazla karanlık.
En son gördüğüm şey..
Galiba aynaki değersiz yansımamdı. Arkamda Touya dururken omuzlarımı sıkıyor.
"Hadi ama, tüm bir aileyi bozdun. Şu an cektiğini sandığın acı senin için hic bir şey. Keşke ölü halini görmeden önce ölmeseydi-"
⏝꒷۰꒷⏝꒷۰꒷⏝꒷۰꒷⏝꒷۰꒷⏝⏝꒷۰
Gözlerimi istemsizce açıyorum.Karanlık-yine.
Gözüme ilk carpan şey baş ucumdaki saat.
01.19
Boğazımın feci kuruluğunu gidermek için su şişeme uzanıyorum. Ama kolum hava da kalıyor. Hareket ettiremiyorum. Bir anda tüm acıyı kolumda hissediyorum. Onun yerine parlak kırmızı rengi sargı bezlerinden görüyorum.
Sargı bezlerinden kurtulup odanın herhangi bit yerine atıyorum. Yaralarımın hava ile temas etmesinden dolayı, hafif yanmalar hissediyorum.
Zaten alışkın şeyler olduğu için farklılık hissedemiyorum.
Gözüm masanın kenarında kalan jilete takılıyor. Ucunda birikmiş parlak kan masandan yere damlıyor.
Kalkıp bir şeyleri düzeltmeliyim. Farkındayım. Ama istemiyorum. Buna o kadar alışmışım ki artık kolumdaki kesikler ne kadar derinleşirse derinleşsin bir fark oluşturmuyor.
En sonunda çalışma masasından ayrılıyorum. Dolabın kapağını açıp kenarında bulunan ilk yardım kitini isteksizce alıp geri donüyorum.
**"Aslında ölsem de umrumda olmaz.
Ama çevremdeki insanlar tarfından canlı isteniyorum.
Çelişkiler arasında kalıyorum.
Sanırım biri bana bağıracak"**Pamuğu dikkatlice alıp yavaşça derim üzerinde gezdiriyorum. Belki bir umut kanamam durur diye.
Bir anda tüm isteğim gidiyor. Bunu yapmamın gereksiz olduğunu biliyorum. Çünkü yarın yine aynı şeyi yaşıyacağım.
Elimdeki pamuğu çöp kovasına atıyorum.
İçime ne doğdu bilmiyorum ama elim hırkama gidiyor. Odamda daha fazla durmak istemediğim için çıkıyorum.
Gecenin 1'i olduğu için ses çıkarmamaya özen gösteriyorum.
Ne zaman böyle hissetsem geceleri gittiğim tek bir yer var. Merdivenlerden birer ikişer çıkarak yurdun terasına ulaştığımda alışkın olduğum şehir manzarası beni buluyor.
Ne tarafa bakarsam bakayım her yerde büyük küçük evler var. Normal görünümlü bir ev herhangi bir kişiye belki bir anlam ifade etmez. Ama belki o evin sakini için cehenemi bile anımsatabilir. Ama genelde herkes dış görünüşle ilgilendiği için kimse bunu fark etmez nerdeyse.
Gece ayazı yüzüme vurduğunda içime bir titreme giriyor. Düşümcelerimden ayırıyor beni.
Son günlerde neredeyse her gecemi burada geçiriyorum. Ne zaman uykuya dalsam her zaman aynı şeyleri görüyorum.
Gerçekle yüzleşmek istemesem de, o beni her zaman buluyor. Kendimden çelişmekten başka bir seçenek bırakmıyor bana. Eğer ortadan kaybolursam bir fark olur mu?
Derin bir nefes alıp veriyorum. Aldığım her nefesle sanki tüm sıkıntılarım daha fazla üstüme çöküyor gibi hissediyorum.
"Hey." Sadece hafif ama aynı zamanda zarif bir ses duyuyorum.
"Yaoyorozu?"
"Efendim."
Kafamı çevirmemle bir çift kömür gözlerle karşılaşıyorum. Ama her zamankinden farklı olarak sanki yüzü daha kırmızı...
"Neden ağladın?" Bakışımı ondan çekmemeye çalışarak kelimeler dilimden dökülüyor.
Sanki vakit kazanmak ister gibi hırkasıyla uğraşıyor. Duymamazlıktan geliyor beni.
"Ha? Ben ağlamam ki. Gözüme bir şey kaçmıştı."
"Sana hiç yalan söylemeyi beceremediğini söylediler mi?"
Ve uzun süren bir sesizlik. Yine...
"Belki... Bana diyorsun ama sen de pek iyi gözükmüyorsun. İyi misin."
Hayır, değilim. Günlerdir rüyamda duyduğum tek şey ölü abimin intihara sürükleyen sözler-
"Başkalarıyla sorunlarını konuşmazsın biliyorum.. Ama paylaşmak istersen burdayım."
Her kelimesi havada asılıydı şu an. Dediği her şeyi anlam ettiğini biliyorum.
"Sence oratadan kaybolsam bir fark olur mu?"
Bakışlarını üzerimde hissediyorum. Geri bakmaya cesaretim yok.
"Kesinlikle her şey farklı olurdu. Değersiz biri olduğunu düşünüyorsun ama aslında körsün sadece. Başkalarının sana nasıl hayranlıkla baktığını göremiyecek kadar hatta."
"Başkalarını umursamıyorum. Ve almak istediğim asıl cevap bu değildi."
"Gerçekten başkalarını umursamıyor musun?"
Cevap vermek istemiyorum.
Sorduğu her soruda gafil avlanmaktan başka bir şey yapmıyorum."Aslında biliyor musun? Evet, gerçekten başkalarını umursamıyorsun."
Gözlerindeki yumuşaklık yavaşça ayrılıyordu. Yerini sinir alıyordu.
"Ne demek istiyorsun?"
"Kollarındaki çizikler her şeyi açıklıyor aslında."
⏝꒷۰꒷⏝꒷۰꒷⏝꒷۰꒷⏝꒷۰꒷⏝⏝꒷۰
**Hated by the life itself
Vote please
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ʙᴇ ʟɪᴋᴇ ʜɪᴍ (?)
Fanfiction☪ ·̩ 。 ☆ ゚ * 。* + * ・ 。☆͙ ☆ * ""Bᴜ ʙᴀʜᴀʀ ᴇsɪɴᴛɪsɪ ᴅɪɴᴅɪɢ̆ɪɴᴅᴇ ʏᴇɴɪᴅᴇɴ ʙᴜʟᴜşᴍᴀ ᴅɪʟᴇɢ̆ɪ ɪʟᴇ."" ¤Todomomo fanfic¤