Gece

16 2 0
                                    

Okyanuslar dolusu merhaba,

Yine ve yeniden merhaba,

Beni özlemişsindir sanırım, bilemiyorum. Uzaklardan bunu anlamak zor olacaktır. Ya da belki de sana senden daha yakınımdır. Bilemiyorum. Bilemediğim o kadar şey var ki. Mesela sana bu saçmalıkları neden bıraktığımı bilemiyorum. Sana seni bensiz bırakmayacağıma dair o sözü neden verdiğimi bilmiyorum.

Senden neden hoşlandığımı, sana neden aşık olduğumu biliyorum ama. Sen inektin, şu süt yapanlardan değil. Kitap ineklerinden. Ne diyordun sen kendine şu an hatırlamıyorum ama ondansın işte. Bunu biliyorsun. Sen beni anladığın için güzelsin, sen kendi kuyuna başkasını almamaya çalıştığın için, gerektiğinde fedakar ve cesur (‘Şu an içinden bu Uyumsuz’u mu okudu?’ dediğini biliyorum. Kitaplığından çalmıştım.) olmanı seviyorum. Seviyordum.

Sana minnettarım. Bataklık hayatımda açan bir çiçek olduğun için, bataklığın kurumasının zamanının olduğunu hatırlattığın için. Sen yeryüzündeki en güzel çiçektin. Ben toprakla bütünleştiğimde de yine en güzel çiçek olacaksın. Belki de o zaman başkasının çiçeği olacaksın, bilmiyorum. Ama ilk benim bataklığımda açtığını unutma, lütfen.

Hayatın ne halde bilmiyorum çünkü geleceği göremiyorum. Aptallığımı mazur gör. (Evet, evet böyle bir kelime kullandım.) Ama umarım hayatını artık bir düzene koymuşsundur. Seni o kuyudan çıkardığımı umuyorum. Eğer çıkarırken kullandığım ipi kestiysem özür dilerim. Gerçekten üzgünüm.

Hayatına dönmediysen dön lütfen, Deniz. İnsanların sana ihtiyacı var. Bir zamanlar benim sana ihtiyacım olduğu gibi. Lütfen, Deniz.

Bir sonraki mektup sen kendi hayatını düzene soktuysan gelecek. Yoksa ben tamamen gidiyorum.

Kendine iyi bak.

Ege.

“Peki canını sıkan şey ne?”

“Anlatmak zorundasın.”

“Deniz, anlat artık.”

“Uyuyakaldın, değil mi?”

“Umarım uykunda titanlar saldırır sana.”

İnsanın böyle mesajlarla uyanması gibi yok. Aslında tam olarak uyanmış sayılmam çünkü şu an saat 2:46 ve ben uyuyalı bir saat falan oluyor. Mesajlara cevap verirken su içmek için aşağı kata indim. Babam elindeki kumandayla koltukta uyuyakalmış. Televizyonu kapatıp üzerine battaniye örttükten sonra mutfağa geçtim. Bir elimle su içerken diğeriyle mesaj yazmaya çalışıyordum.

“Hani bazen canın çok sıkılır ya, birden mutsuz olursun. Ama nedenini bilmezsin. Öyle işte. Nedenini bilmiyorum. Sanırım bugüne kadar kumbaraya dolanlar arada bir taşıyor işte.” Mesajı gönderdim. Ege aniden çevrimiçi olunca tekrar mesaj attım. “SEN NİYE UYUMADIN DAHA?!” diye. Evet, biliyorum. Ona böyle kızmak gibi bir hakkım yok, sonuçta birbirimizi sadece 2 aydır tanıyoruz. Evet, ben de bu saatte ayaktayım ama olsun. Ona istediğim şeyleri söyleyebilmek beni mutlu ediyor. Ona nasıl güvendiğimi ben bile bilmiyorum oysaki. Tam olarak güvendiğim de söylenemez ama neyse ne ya.

Kısa bir cevap geldi: “Sanane.”

Tam cevap yazmadan çıkacaktım ki Gökay mesaj attı. “Gecenin bu saati niye ayaktasın sen?”

“Oha. Evime kamera mı koydun? Bir bunu yapmadığın kalmıştı.” dedim. Lafın gelişi öyle dediğini biliyordum ama yine de Gökay’la dalga geçmek her zaman favori hobim olmuştur.

“Salak ayağına yatman cevap vermemeni sağlamayacak.”

Bilmiyorum, hepinize oluyor mu ama ben gece yatmadan önce, gece uyandığımda ya da sabah uyandıktan sonraki ilk 10 dakika falan tamamen aptal olurum. Denilenleri anlamam ve çok saçmalarım. Nedenini bilmiyorum.

Ben cevap yazamadan hem Ege’den hem de Gökay’dan mesaj geldi. Ege’ninkini görmezden gelerek Gökay’ın mesajını açtım. “Anlamadın değil mi gerizekalı? ‘Salak ayağına yatma. Cevap ver.’ dedim.”

Aslında birkaç okumadan sonra kastettiği şeyi anlamıştım ama olsun. Ege’nin mesajını da açıp okudum. “Cevap versene. Sabaha kadar seni mi bekleyeceğim.” Aksi şey. Cevap vermeyecektim tabi ki.

Geceleri anlamama sorunumun dışında bir de aşırı duygusal olmak gibi bir aptallığım vardır. Yani eğer biri –Gökay hariç- bana ‘salak, gerizekalı, mal’ gibi bir şey derse oturup ağlayabilirim bile.

Aslında Ege’ye cevap vermeyecektim ama mesajı hem beni şok etti, hem de şok etti. Yani hem böyle bir şeye cesaret etmesi hem de bunu bilmesi beni şok etti. Şok içindeyim yani şu an.

“Evinin önündeyim. Aşağı in.”

Merhaba ve ElvedaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin