5; soluğunda kırmızı düğümler,

238 44 37
                                    

5| soluğunda kırmızı düğümler,

"kastettiğim şey kesinlikle bu değildi."

deniz, kayalarla sessiz bir savaşa girmişçesine öylesine sert çarpıp, büyükten küçüğe doğru kıyıya yanaşırken ben, gözlerimi kısmış öylece önüne bakarak mırıldanan sevdiğime bakıyordum.

bundan birkaç saat önce ona ettiğim teklifin ardından ayrılma saatim geldiğinde, katsuki'nin kolundan tuttuğum gibi buraya sürüklemiştim onu. öyle ki, benimle oldukça erotik bir gece geçireceğine oldukça emin olan sarsılmaz çehresi, onu getirdiğim yere kısa göz gezdirmenin ardından anlık bir bozulma baş göstermişti kendisinde.

dudaklarım, iki yana kıvrılırken içime serin mavinin o ferahlatıcı kokusunu çekmiş ve "neden," diye sormuştum kırmızılıkları üzerime çekmeyi başarırken "bu tür yerlerden hoşlanmaz mısınız? unutmak istediğinizi sanıyordum oysa."

katsuki'nin durgun çehresi, sözlerim üzerine alaylı bir hal olurken pürüzsüz elleri çenesini bulmuş ve "aptal mısın?" demişti dilini damağında şaklatırken "böyle, kendinle baş başa kaldığın bir yerde nasıl unutabilirsin?"

"yalnız değilsin ama, unutmak istediklerinle yalnız baş etmek zorunda dahi değilsin."

ben varım, tam yanı başında, bi' soluk ötendeyim.

katsuki, durgun kırmızılıklarına tezat titreyen vücuduyla birlikte bana üstten bir bakış atmaya çalışırken "ben yalnızım." diye mırıldandığını duymuştum.

göğsümde bulunan ucu bucağı görünmeyen derin boşluk, vücuduma büyük bir yük bırakırken yeniden derin bir nefes aldım ve "bu doğru değil." diye mırıldandım ona karşı.

yumruklarım sıkı sıkı olurken, yumuşak kumun üzerinde biraz daha ona doğru kaydım ve ardından katsuki, tüm bedenimi lal edecek o 7 kelimelik cümleyi mırıldandı, ruhumun kırıklarını ortaya sermek istercesine.

"o halde bana neyin doğru olduğunu söyle."

yeşil irislerim, katsuki'nin kırgın bakan kırmızılarıyla buluştuğunda belki diye düşündüm, hatırlıyor olabilir mi?

"her şey çok anlamsız, doğru olan ne?" demişti tüm vücudu bana dönerken, bakışlarındaki boşluk, ruhunun kanayan kısımlarını gözler önüne serilirken kaygısız duruşu kaybolmuş, karşımda oldukça küçük görünmüştü.

"senin doğrun ne?"

yumuşak elleri, tişörtümün yakalarını sıkıp ileri geri sallarken boşta kalan ellerimi katsuki'nin ellerinin üzerine götürdüm ve sensin, demek istedim.

benim doğrum sensin şayet senden başkası yalan gelir bana.

katsuki'nin kederli mercanları buğulanıp, incelerini serbest bırakırken ellerimi yanaklarına çıkardım ve ardından ikinci defa daha düşünmeden, dudaklarımı onun alev alan dudaklarına bastırdım.

ince dudakları, şeker misali dudaklarım arasında erirken geri çekildim ve kırmızı irislere baktım tepkisini ölçmek için. boynuma dolanan kollar ve dudaklarımla birleşen dudaklar, kalbimin teklemesine neden olurken, gözyaşlarımın akmasına engel olamadım.

yemin ederim, kalbim yerinden çıkacakmış gibi hissettim; vücudum ağırlaştı ve ellerim uyuşmaya başladı fakat kaldıramadım, bu öpücüğün etkisini kaldıramadım.

gözyaşlarım hızla akmaya devam ederken dudaklarımı araladım. katsuki'den onca zaman sonra gelen bu atak, çöl susuzluğumu dindirebilecek nitelikteydi fakat ben; doyumsuz biriydim işte.

belki bir gün, olurda öylesine bir duygu için doyduğumu hissedebilirdim fakat katsuki için asla, ona karşı doyduğum hissini ölecek olsam dahi hissedemezdim zira, bu doyumsuzluğa ancak ve ancak katlanmaya çalışırdım.

titreyen ellerim, katsuki'nin omuzlarına çıkarken serin mavinin üzerinden öyle bir rüzgar esmiş ve burnumu, limon çiçeği kokusuyla ödüllendirmişti.

derinleşen öpüşmemiz, dalgaların sesine karışıp giderken ellerim katsuki'nin beline kaydı fakat oradan da hızla yüzüne çıktı.

fakat, anlık heyecanıma zehir gibi bulaşan gerçeklik, hızla gözlerimin açılıp katsuki'yi kendimden uzaklaştırmama neden olurken dudaklarımı araladım.

"sen, kanıyorsun."

burnundan oluk oluk akan kanlar, gözlerimin önüme tüm yaşanmışlıkları bir bir sererken katsuki'nin elini dudağımda hissettim, gözlerim doldu.

"kan, kirletmiş seni."

bedenime büyük bir şok dalgası yayılırken, gözlerimden dökülen yaşlar, düğümlenen boğazım, yumruk olan ellerim ve kaskatı olan bedenim, öylece katsuki'ye bakarken o; eliyle yüzüme bulaşan kanını temizlemeye çalışıyordu.

yapma, demek istedim ellerinden tutup kollarımı ona dolarken,

silme, nasıl beni kirlettiğini söyleyebilirsin?

beni kirletecek son kişi dahi değilsin sen.

fakat sesim çıkmadı,

dudaklarımdan hıçkırıklarımdan ve yakarışlarımdan başka hiçbir ses çıkmadı.

ve ben ağladım, katsuki ise dudağıma bulaşan kanı silmeye çalıştı.

ardından ise katsuki'nin paha biçilmez vücudunun kırmızılarla kirlendiğini fark ettim.

geniş kumsal, serin mavi, sert rüzgar, dalgaların kayalara çarpma sesi, kumların üzerinde iki kişi,

biri yaralı bi' özgürlük savaşçısı ve diğeri onun kölesi.

ağlamalarım durmazken, zar zor hareket ettirebildiğim ellerimi katsuki'nin yüzüne yaklaştırıp, kan akan burnunun altına koydum.

"izin ver kanın içime işlesin, silme."

belki sen kurtulursun bu lanetten, bırak en derinlerime işlesin kanın.

"ne utanç," demişti katsuki'nin göz yaşları kana karışıp akarken "ilk defa birinin karşısında böylesine ağlıyorum, unutmak istediklerime yeni bir anı daha eklendi sanırım."

sustum, bir şey demedim fakat elimi de çekmedim. bir süre sonra, katsuki'nin kanaması durdu ve bana eve gitmek istediğini, biraz yalnız kalmak istediğini söyledi; sessiz kaldım, elimden bir şey gelmedi.

aynı şekilde,

o gece düşlerinde barındığım sevgilimin soluğuna kırmızı iplikler dolanırken benim,

pişmanlıktan kavrulmamın dışında,

elimden hiçbir şey gelmedi.

———

umarım bu bölümü de sevmişsinizdir, düşüncelerinizi belirtirseniz sevinirim😖😖

yorumlarınız bana güç veriyor, lütfen düşüncelerinizi eksik etmeyin, bayramınız kutlu olsun, iyi günler dilerim hepinize💘

Cheat | KatsudekuHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin