8; hüzünlü bir burjuva tiyatrosu,

214 41 14
                                    

8; hüzünlü bir burjuva tiyatrosu,

tesadüf katsuki'yi önüme çıkarmasaydı eğer, yine aynı şekilde, fakat her şeyden habersiz, yaşayıp gidecektim. bana dünyada başka bir hayatın da mevcut olduğunu, benim bir de ruhum bulunduğunu öğretti ve şimdi ise, bana ders verdiği ruhunu da alıp yavaşça benden uzaklaşıyordu ve ben yakalayamıyordum.

ve şimdi ise, tesadüften farksız olmalıydı ki, ruhu benden uzaklaşsa dahi somut olarak sevdiğim adamın endişeli bir surat ifadesiyle bana doğru koştuğunu izliyordum öylece, şaşırmıştım ve neler olduğuna dair hiçbir fikrim yoktu.

"tanrım, burada olduğunu biliyordum."

hızla yanıma oturarak, ellerini dizlerine koyup bir süre boyunca soluklanmış ve kaşlarını çatarak bana dönmüştü. ben ise, kısık ve şişmiş gözlerimle öylece onun hareketlerini izliyor ve zihnime kazımaya çalışıyordum.

"endişelendim" dedi hala düzensiz bir şekilde nefes alıp veriyordu "mesajlarımı ve aramalarımı görmezden geliyordun."

dudaklarım titremeye başlarken, gözyaşlarım teker teker yerle buluşmaya başlamıştı ve ben ise ellerimi kaldırarak katsukinin yüzüne dokunmuş ve "tanrım," diye mırıldandım beni duymayacağından emin olduğum bir şekilde "artık katlanamıyorum."

katsuki'nin kaşları çatılırken, ona doğru yaklaştım ve burnumu boynuna değdirip derince bir nefes aldım. vücuduma anında büyük bir rahatlama yayılırken, ellerimi katkusnin yüzünden çektim ve beline sararak dudaklarımı araladım.

"seni özledim."

ellerimin altında gerilen vücudu, onu kendime daha da çekmeme neden olurken sesli bir biçimde nefes aldığını duymuştum.

"hastaneden geliyorsun öyle değil mi?"

irislerim duyduğum kelimeler karşısında büyürken, vücuduma yayılan şok dalgası kaskatı kesilmeme neden olmuş ve "sen, nasıl?" kelimelrini dışarı çıkartabilmiştim yalnızca. ellerimi, bedeninden ayırıp kendimi geri çekerken katsukinin aslında hiç bana sarılmamış olduğunu fark ettim ve kaşlarım çatıldı.

"neden durgun gözüküyorsun?"

kırgın merceklerim, katsuki'nin koyu merceklerine kayarken vücuduma ikinci bir şok daha yayıldı ve bu sefer sertçe yutkundum, bakışlarının adeta birisine acır bir hali vardı.

ve acıdığı kişi ben miydim?

"açıkçası, sana söylemek istediğim bir şey vardı ızuku."

kaşlarımı çattım, katsuki elini ensesine götürdü ve merceklerini benden kaçırdı.

"eğlence parkına gitmek istiyorum, uzun zamandır birbirimize vakit ayırmıyoruz."

dudaklarım aralanırken, önce kaşlarım çatıldı ardından ise konuyu dağıtmamak adına "hastaneden geldiğimi nereden biliyorsun?" diye sordum. katsuki hızla gözlerini kırpıştırırken, "dün burnun kanamıştı hani, sabah da yerde lekeler vardı, hastaneye gittin sandım." dedi ve sertçe yutkundum.

katsuki, kaşlarını havalandırıp gözlerime baktı. ben ise gözlerimi kaçırdım ve gülümsemeye çalışarak "eğlence parkına başka bir gün gidelim, şu anda kendimi oldukça yorgun hissediyorum." dedim. kırmızılıklarındaki ışık, bir anlığına kaybolurken katsuki omuzlarını silkmiş ve "olur." demişti.

oturduğum yerden kalkıp, elimi katsuki'ye uzatırken "eve gidelim." diye mırıldandım "çok yorgunum."

katsuki gülümseyip, elini elime uzatırken derin bir iç çektim ve "çok güzelsin." diye mırıldandım fakat bu sefer katsuki duymuş olmalı ki, yanaklarını kırmızılıklar kaplamıştı anında. elimi tutan bedeni, kendime çekerken hızla boşta kalan elimi onun beline sardım ve yeniden dudaklarımı araladım.

"şu anda sana güzel bir söz söyleyebilmek için yazılmış tüm kitapları okumuş olmayı dilerdim." dedim elim yüzüne çıkarken "yine de sıradan bir kelime söylemeden rahat edemiyorum ne yazık ki, çok güzelsin."

yüzümü saçlarına yaklaştırıp derin bir nefes alırken "tarifi yok." diye mırıldandım lakin katsuki hızla beni kendinden uzaklaştırdı ve kızaran yüzünü saklamaya çalışarak "ne yapıyorsun, dışarıda olduğumuzun farkında değil misin?" dedi beni arkada bırakıp önüme geçerek, parkın çıkışına ilerlemeye başlarken.

istemsizce dudaklarım yukarıya doğru kıvrılırken, onu takip ettim ve soğuk parmaklarımla ensesine dokunarak "seni öpmek istiyorum." dedim kendimi âna bırakarak.

bunun üzerine katsuki arkasına dönüp elimi ittirirken, boşta kalan elimle bileğini tuttum ve kendime çekerek soğuk dudaklarımı onun ılık dudaklarına bastırıp çektim hızlıca. yüzü, kırmızının en koyu tonuyla kaplanırken gözlerim kısıldı ve dudaklarımı, katsuki'nin kulağına yaslayarak fısıldadım.

"eve gittiğimizde, birbirimize biraz zaman ayırmaya ne dersin?"

karnıma yediğim darbe, katsuki'den uzaklaşmama neden olurken katsuki elleriyle yüzünü kapatmış ve "kes sesini." diyerek arkasını dönmüştü.

buna karşılık, yüzümdeki acı ifade yerini neşeye bırakırken doğrulmuş ve katsuki'nin arkasından koşturmaya başlamıştım.

sonra, katsuki bir anlığına arkasını döndü, kızarmış yüzü, dudaklarında yer edinmiş gülümsemesi, parıldayan mercekleri, uçuşan saçları neşeli sesine takılı kaldı irislerim,

fark etmem biraz uzun sürse dahi olduğum yere çakılı kalmıştım nedensizce. irislerim, hala katsuki'nin gülüşünde takılıydı ve ben parmağımı bile hareket ettiremiyordum.

şu kadarını söyleyebilirim, katsuki için olan söylemler bir yana,

o an ona yeniden, tüm kalbimle tutulduğumu hissetmiştim.

———

katsuki'nin anıları karışmaya başlıyor yavaş yavaş, sanıyorum ki 15. bölümde final veririm bu kitabıma da.

sizleri seviyorum, düşüncelerinizi paylaşmayı unutmayın lütfen💕

Cheat | KatsudekuHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin