2; zaman koyu irislerinle doğar, göz kapaklarınla batardı

709 70 22
                                    

2| zaman koyu irislerinle doğar, göz kapaklarınla batardı.

katsuki bakugou bu güne dek karşılaştığım en bencil insanlardan birisiydi.

kusursuz çehresine tezat, her daim olan kusurlu olan bakışlarıyla daima etrafı seyreder ardından ise bencil istek ve arzularını masaya yatırıp, etrafındakileri rahatsız ederdi.

aynı vakit katsuki bakugou, bu güne dek karşılaştığım en yalnız insanlardan birisiydi.

çevresinde bulundurduğu onlarca insan, elinin altında olan sayamayacağı kadar fazla parası, küçük bir gülümsemesinde etrafında toplananlar ve her gece birlikte geçirdiği insanlar olmasına rağmen anlamlandıramadığım bir şekilde oldukça yalnızdı.

kan kırmızı gözleri ateşle kavrulup kusura bürünürken, sahnenin en arkasına saklanan yalnızlık kendisini daima ele veriyordu.

tıpkı şu anda olduğu gibi.

ince bardakların birbirine çarpma sesi, kulak tırmalamayan oldukça sakin bi' caz müziği, etrafta yanan loş ışıklar, birbirlerine sürten tenler, birbirlerine karışan fısıltılar ve bunlardan ayrı; katsuki bakugou.

etrafa verdiği kaygısız görüntüsünün altında yatan yoğun duygu, orman yeşili gözlerime sabitlenmiş kan kırmızı gözleri ve birazdan bana sesleneceğine işaret eden vücut dili.

"hey, bana bir bardak daha doldur."

kaşlarım ilgiyle havalanırken, kusurlu gözlerin üzerimde gezinmesine tanık oldum bir süre ve kafamı olumlu anlamda sallayarak, her zaman yaptığımı yaptım; hızlı bir şekilde viskisini doldurdum ve işaret parmağım ile bardağı önüne doğru ittirdim.

parmağım ile temas eden parmağı vücuduma küçük bir dalgalanma bırakırken, gözlerim kısıldı ve içimden geliyor dedim kendi kendime az kaldı.

adın nedir?

"adın nedir?"

bakışlarım parıldarken dudaklarım iki yana kıvrıldı ve önümde olan ince, uzun yere dirseğimi koyarak kafamı sağıma eğerek "sizce tavrınız oldukça kaba değil mi?" diye sordum alayla.

katsuki'nin biçimli kaşları çatılırken, elinde tuttuğu viskiyi önüne koymuş ve "ne tavrından bahsetiyorsun?" demişti sinirli çıkartmaya çalıştığı sesiyle beraber "yalnızca adını söylemen yeterliydi, aptal herif."

gözlerim sevinçle kısılırken dudaklarım yeniden kıvrılmış ve "kan ruhuna sıçramış," diye fısıldamıştım beni duyduğundan emin olduğum bi' ses tonuyla "bencil."

kusurlar yeniden üzerimde gezinirken, sinir kat sayısının yükseldiğini ve birazdan, müdahale etmezsem her zaman olduğu gibi, büyük bi' enkazın altında kalacağıma dair emindim.

"efendim," dedim dirseğimi geri çekerken "hayat için bi' idealiniz var mıdır?"

kaygısız duruşu, sorduğum soru ile birlikte anlık bi' sarsılma geçirirken, bana olan siniri yerine şaşkınlığa devretmiş olmalı ki "ne saçmalıyorsun?" diye sormuştu şaşkınlıkla.

omuzlarımı silkerek "yalnızca merak ediyorum," dediğimde katsuki gergince elindeki viskiyi dudaklarıyla buluşturmuştu "oysa ki, dışarıdan bakıldığı zaman idealleri olan bi' insana benziyorsunuz."

kusurlu irisler, ne yaptığımı anlamaya çalışırcasına yüzümde gezinirken "sorun olabildiğince saçma," demişti ciddi bi' ses tonuyla "idealleri olmayan bi' insan yaşayamaz."

dudaklarım yapmacık bir şaşkınlıkla aralanırken "üzgünüm, o halde yeniden sormama izin verin" demiştim dudaklarımı büzerek "öyleyse siz, gerçekten yaşadığınızı hissediyor musunuz?"

katsuki'nin dudakları sorum üzerine aralanırken "ne garip insansın," demişti, bu defa kaygısız duruşu gereğinden fazla sarsılmış kendinden taviz vermişti "yalnızca ismini merak etmiştim."

dudaklarım daha da kıvrılırken, beni çağıran başka bir müşteriye kaydı gözüm ve ardından yeniden yeşil irislerimi katsuki'ye çevirip dudaklarımı araladım.

"biliyor musunuz efendim, bu söyleminizi bi' süredir sıklıkla duyuyorum."

katsuki'nin biçimli kaşları çatılırken, dudakları aralanmış ve "garip olduğun için olabilir." demişti pervasızca. irislerimi diğer bir müşteriye çevirip, isteğini hazırlamaya başlarken, siyah saçlı bi' genç oturdu katsuki'nin yanına.

katsuki, bana olan ilgisini kaybetmeyip yanına gelen siyah gençe ilgi göstermezken kıkırdadım ve ağzımın içinde "bu sahne oldukça tanıdık geliyor," diye geveledim "tıpkı dün gibi."

"yarın yeniden gelmeyi planlıyor musunuz efendim?" siyah saçlıyı umursamazken sorduğum soru, katsuki'nin ilgisini çekerken omuzlarını silkmiş ve "gelmeyeceğim." demişti.

dudaklarım bükülürken "fakat dün de aynısını söylemiştiniz." demiş ve ona bakmıştım. katsuki, şok olmuş bir biçimde irislerime bakarken ben ise yapmacık bir hüzün ile onu izliyordum.

"dün burada mıydım?" diye ağzından kaçırdığı soruya "evet efendim, ismimi dahi sordunuz, hatırlamıyor musunuz yoksa? alkol bu denli mi etki ediyor size?" diye cevap verirken, katsuki'nin kusurları bardağa kaymış ve sertçe yutkunmuştu.

ardından irisleri bana çıkarken "sanırım," demişti ve bir süre durakladıktan sonra devam etmişti "dün içtiğim alkol ağır olmalı, aksi halde seni unutmama imkan yok."

seni unutmama imkan yok,

son olarak,

katsuki bakugou yalan söylemeyi de bi' hayli çok severdi,

limon kokulu dudaklarının arasından çıkan küf kokulu yalanlar, kusursuz çehresindeki başka bi' kusurdu,

ve ben midoriya ızuku, küflere aldanıp, kusurlara sonu yokmuşçasına tutulan bir aptaldım,

katsuki'nin dudakları arasından çıkan küflerin arasında hayatımı sürdürmeye çalışan bir aptaldım da ayrıca,

bi' sonumuzun olacağına dair kendimi inandırarak.

———

arada girip taslak yayınlamayı planlıyorum, diğer bölümde görüsürüz

düşüncelerinizi bırakırsanız sevinirim💞

Cheat | KatsudekuHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin