Herkese merhaba,
Sonunda o büyük güne, final gecesine geldik. Son günleri devam eden orman yangınları sebebiyle içim parçalana parçalana gelişmeleri takip ederek, elimden pek bir şey gelmediği için çaresizliğime üzülerek, biraz da ani bir hastalıkla savaşarak geçirdim ve bu bölümü başka bir tarihte yayımlamayı çok düşündüm. Son ana kadar büyük bir dilemma içindeydim ancak belki de bu hikâyenin bazılarınıza içinize düştüğümüz bu sıkıntılı zamanlarda yardımcı olabileceğini düşündüm. Çünkü bu, benim için böyle oldu bu zamana dek. Üzüntüden, kederden, dertlerden boğulduğumu hissettiğimde yazmaya koştum, kendimi bir nebze de olsa bu şekilde rahatlatabiliyorum.
Diğer yandan Beyefendiye Mektuplar'da olduğu gibi Çanlar ve Kuşlar'a veda etmek de hiç kolay olmayacak benim için. Yazarken zorlandığın kısımlar oldu zira yoğunlaşan duygularımı kelimelere dökmekte güçlük çektim kimi zaman. Yine de on sekiz yaşında zihnime düşen bu hikâyeye yıllar sonra hak ettiği sonu yazabilmiş olmayı umuyorum. Dilerim sizler de beğenerek okursunuz. Epilog bölümü de bir saat sonra paylaşılmış olacak.
Karakterlerin isimlerini merak edenler için bölümü paylaştıktan sonra Instagram hesabımda bir soru cevap yapmayı planlıyorum. Bu isimlere, yıllar önce fikir değiştirip hikâyeyi adlar olmadan yazmaya başlamadan önce karar vermiştim. Beyefendiye Mektuplar'ı bu şekilde hatırlamak isteyenler yahut adları öğrenmek istemeyenler olabileceği için o adları burada değil, Instagram hesabımdaki story kısmında paylaşıyor olacağım. Bunun dışında başka sorularınız olursa ya da düşüncelerinizi yazmak isterseniz yine orada bana yazabilirsiniz.
Son olarak... Bölümün üç şarkısı var, biri medyada, diğer ikisi ise aşağıda. Fazlasıyla sevdiğim ve yazarken defalarca arka planda çalan bu şarkıları dinlemenizi tavsiye ederim.
Bir de son kez, düşüncelerinizi belirtmeyi unutmayın, olur mu? Yorumlarınızı merak ve heyecanla bekliyor olacağım.
Başka bir hikâyenin satırlarında tekrar buluşmak dileğiyle,
Sevgiler.
—Ayça.
Instagram: valdyraine
Twitter: thequenes
❅16 Kasım
08.48, akşam.Bütün umutlarım senin avuçlarındaydı.
Ve fakat sevgilim, bütün umutsuzluğum da oradaydı.
Acıdan örülmüş kafeslerimizi kıracağımıza, seni düştüğün ölüm ırmaklarından kurtaracağıma inanarak bir an için bile yanından ayrılmasam da gittikçe şiddetlenen sancılarım karşısında daha fazla direnemedim. Duvarları çığlıklara boğmamak adına dişlerimi bastırdım birbirine ve bana artık odama gitmem gerektiği, dinlenmezsem bebeğe zarar verebileceğim söylendiğinde solgun yanağına küçük bir veda busesi bıraktım çaresizce.
Son bir kez sıktı parmaklarım avucunu fakat bu kez karşı bir yankı buldum ellerinde. Parmak uçların usulca kıpırdayıp tenime dokunduğunda büyük bir duygu savaşının içine düştüm birdenbire, heyecanım şaşkınlığa meydan okuyor, mağrur kederim mütevazı sevincime boyun eğiyordu. Bütün bu birbirine zıt hislerin arasında saniyeler sonra en nihayetinde zorlanarak seslenebildim hemen yan odada olan hekime, heceler bir türlü birleşemedi sözcüklerle lakin sesim duyuldu.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Çanlar ve Kuşlar
RomantikBEYEFENDİYE MEKTUPLAR - II ❝Sisli bir gecede pamuklara sarılmıştı bileklerim, ellerim ısınmıştı. Bakışlarımı beyaz suretli dağlardan gökyüzüne çevirdiğimde omuzlarıma düşüp avuçlarıma sarılan kar tanelerinin benliğine sıkışmış bir silüet vardı. O, s...