10 Aralık
09.22, akşam.Her neredeysen beni bulacaktın.
Hangi zaman diliminde sıkışmışsa ruhlarımız, ömrümüzün kaçıncı gününde düşmüşse umutlarımız, bizi bulacaktın. Umarsızca nafile adımlar atsam bile doğuya, garptan koşup gelecektin yanıma. An gelir yağmurlar dokunmazdı sana, üşüdüğünde tenini ısıtırdı hemen güneş; an gelir sıcaktan nefes alamadığın için kaçardı ışıklar gölgelerin arasına, ardından bulutlar küçük armağanlar bırakırdı saçlarına. Bütün tabiat elini uzatırdı sanki, yüreğim bulsun diye seninkini bir kez daha.
Daha iyi olacağın ümidiyle seni bu şehirden uğurladıktan sonra bütün renklerinden arınsa da dünya, beni tekrar bulacağını biliyordum. Birkaç gün önce Bayan D.'nin kız kardeşi ile yaşadığım o talihsiz olaya rağmen kalbimde çırpınan heyecanla pencerenin önünde durmuş, bir haber gelmesini bekliyordum ki babam salonun ağır ağır açılan kapısını aşıp içeri girdi. Birkaç gündür annemle çay saatlerindeki konuşmalarını şahsi mevzularımın işgal ettiğini bildiğim için bana olan kaygılı bakışlarının altındaki düşünceleri sezebiliyordum fakat yine de tek kelime dahi söylemeden bana doğru yaklaşmasını bekledim. Bulutların özgürlüğe uğurladığı gözyaşları pencerenin soluk yüzüne çarparken hemen yanımda durup derin bir nefes aldı babam ve göğü hızla bir ışık yarıp geçti soluğu sessizliğe karışmadan. Kelimeler birikmişti dudaklarımın köşelerinde ancak gözlerimin içine o nadiren gördüğüm güçlü bir korku ile baktığında, çoğunluğu yüreğime sığındı, bir kısmı ise zihnime.
"Artık hep bir başına buluyorum seni," derken bileğime dokundu nazikçe ve eğdiğim bakışlarımı yakalamak ister gibi çenesini aşağıya doğru usulca kaydırdı.
"Ve bu, yüreğimi burkuyor."
"Lütfen böyle söyleme babacığım," diyerek tamamen ona döndüğümde yüzüne yerleşen o hüzünlü ifadenin ağırlığı beklenmedikti. Duygusal bir adam olduğunu gizlemezdi babam fakat onu açıkça göstermeyi de yeğlemezdi, bu nedenle hislerini bu kadar kolay okuyabilmek fevkalade şaşırtıcı gelmişti.
"İçinde bulunduğum durumun vahameti karşısında ne yapmam gerektiğini bilemediğim günler oldu lakin bütün zorlukların karşısında duracak güce sahip olduğumu biliyorsun. Bunu bana bizzat sen öğrettin."
Buruk bir gülüşle sızlarken dudakları, bahçeyi saran ağaçların ardına uzandı bakışları. Düşünceli bir şekilde sessizliğini korurken aklından geçenleri benimle paylaşmasını bekledim sabırla ve en nihayetinde o da bunu gördü. Samimi bir hal aldı tebessümü, "Bugün Erguvan Köşk'e gideceğim," dedikten sonra ise nasıl bir tepki vereceğimi izlemek üzere durakladı. Evinizin adını duyduğumda içimde doğan çeşitli duygular arasında heyecan ile kaygı, müsabaka içindeydi ve sıklıkla önce biri, ardından öteki öne geçiyor, saniyeler içinde kalbimi evvelden rahatlatıp sonra dehşete düşürüyorlardı. Babam sözlerine "Beyefendinin sıhhati hakkında herhangi bir gelişme var mı diye öğrenmek üzere babasıyla görüşeceğim," diye devam ettiğinde ise sıkı bir münakaşaya tutuştular. Hangisi diğerinden daha üstündü, bilmiyordum fakat bir anda aydınlanmışsa gök ya da kuşların şarkıları daha neşeli geliyorsa kulaklarıma şimdi, yeşeren umutlarımın da onların arasında bir yeri olmalıydı beyefendi.
Hislerimin ortasında öylece durmuş sizi beklerken babamın "Senin adına da bir pusula götürmemi ister misin?" diye sorması üzerine düşüncelerim yerle yeksan edildi. Günlerdir aklımda dolanan her bir sözcük, size ulaşmasını istediğim bütün cümleler, bu soruyla birlikte ruhuma dokunduğunda aslında her biri sert bir duvara çarpışmıştı. Dudaklarımın arasında dolaşan çöl meltemine karşıttı bakışlarımın yamacı ancak artık öylece dökmeyecektim gözyaşlarımı. Onları tutmak için gülümsedim ve başımı olumlu anlamında salladıktan sonra hızla odanın bir köşesinde duran masaya doğru ilerledim. Parmaklarım arasında titreyen kalemden cılız bir mürekkep damlası düşüp kâğıdın sağ köşesini boyarken zihnimde donup kalmış kelimeleri uyandırdım ve kısa da olsa uzun bir zaman sonra size özgürce bir kez daha satırlar adadım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Çanlar ve Kuşlar
RomanceBEYEFENDİYE MEKTUPLAR - II ❝Sisli bir gecede pamuklara sarılmıştı bileklerim, ellerim ısınmıştı. Bakışlarımı beyaz suretli dağlardan gökyüzüne çevirdiğimde omuzlarıma düşüp avuçlarıma sarılan kar tanelerinin benliğine sıkışmış bir silüet vardı. O, s...