sana bebeğim dedi

303 38 13
                                    


2 gün sonra gezi günü

felix 5 günlük yapacakları gezi için bir tane valiz hazırlamıştı. odasından çıkıp kapının önündeki valizi almış ve dışarı çıkıp kapının önünde jisung'un gelmesini beklemişti. 10 dakika sonra evin önünde duran araba ile kafasını kaldırmış ve şaşkın gözlerle arabanın içindeki minho, chanfbinve jisung üçlüsüne bakmıştı. changbin hızlı adımlarla arabadan inmiş ve felix'in yanına gelip elindeki valizi almıştı. felix'i de elinden tutup arabaya doğru çekmişti. geçen iki günde okulda daha fazla takılmaya başlamışlardı. seungmin ve jeongin'le de yakın olmuştu. minho ve jisung ise her zamanki gibi atışmaya devam ediyordu. seungmin ve chan da olaylar daha farklıydı. artık chan yaklaşmaya çalışıyor, seungmin ise chan'ı ortalık yerde yanaştığı zaman kendinden uzaklaştırıyordu.

"otobüsle gitmeyecek miyiz?" felix valizini kouan changbin'e bakmıştı. changbin valizi koyduktan sonra felix'e yaklaşmıştı. "böyle daha rahat gideriz diye düşünmüştüm ama sabahın köründe minho kapıma dayandı, yolda da jisung'u görüp onu da aldık." felix gülümsemiş ve changbin'in yanağına küçük bir öpücük kondurup hızla ön koltuğa ilerlemişti. kapıyı açacağı sırada minho camı açmış ve gözlüğünü çıkartmıştı. "arkaya beyefendi." felix dudaklarını büzüp changbin'e dönmüş ve changbin'in asla karşı koyamadığı bakışlardan atmıştı. "changbin-ah~ öne ben oturmak istiyorum." changbin felix'e yaklaşmış ve büzdüğü dudağını parmakları ile düzeltip burnunun ucuna minik bir öpücük bırakmıştı onların bu haline iki günde herkes alışmıştı bile.

"minho kalk ordan sikmim." minho omuz silkmişti. "ya bana ne otursun arkadaşının yanına." changbin zorla kapıyı açıp minho'nun kolunu tutmuştu. "lan kalk orospu." minho kolunu çekmiş ve gözlüklerini düzeltip arka kapıyı açıp oturmuştu. "geç bebeğim." felix gülümseyerek ön koltuğa oturmuş ve arkasını dönüp minho'ya dil çıkartmıştı. minho da ona dil çıkartmış ve arkasına yaslanıp jisung'a dönmüştü. "sincapcım canım naber ya." jisung minho'ya cevap vermeden felix'in yanına doğru yaklaşmıştı. "sana bebeğim dedi." felix kafasını eğmiş ve dudaklarını ısırmıştı. "evet öyle dedi." jisung kafasını sallamış ve changbin arabaya binince geri çekilmişti.

"felix araba yolculuğunu seviyor musun?" felix changbin'e dönmüş ve gülümseyerek kafasını sallamıştı. "çok seviyorum." changbin de gülümseyip önce felix'in kemerini sonra da kendi kemerini takıp arabayı çalıştırmıştı. "yazıklar olsun changbin. ben kemerimi takmadığım zaman umarım geberirsin diyorsun, felix takmadığı zaman kendin takıyorsun." changbin yüksek sesli bir nefes vermişti. "sen kendini felix'le bir mi tutuyorsun mal?" minho 'hah' demiş ve kafasını jisung'un dizine koymuştu. "uykum sincap rahatsız etme." jisung bir şey dememiş ve dizinde yatan çocuğu izlemeye başlamıştı. minho bir anda gözlerini açmış ve kendisine bakan sincap suratlı çocukla göz göze gelmişti. "çantamda yer fıstığı var. sincaplar onu da çok seviyormuş yemek ister misin?" jisung derin bir nefes vermiş ve minho'nun saçını çekmişti. "senden nefret ediyorum." minho gülümsemiş ve yattığı yerden kafa sallamıştı. "ben sana aşığım."

o sırada felix telefonunu arabaya bağlamış ve en sevdiği şarkıları açarak dinlemeye başlamıştı. arada nakaratlarına eşlik etmişti. changbin'in gözü arada bir felix'e kaymış ve mutlulukla şarkı söyleyip oturduğu yerden dans eden miniğine bakmıştı. felix de changbin'in kendisine baktığını görünce ona donmusve sinirle konuşmuştu. "önüne bak bana bakma." changbin yola bakmaya başlamış ve sırıtmıştı. "yanımda bu kadar tatlı hareketler yaparsan bakmadan duramam." felix gülümsemiş ve kafasını eğmişti.

"changbin çişim geldi." changbin minho'nun cümlesi ile tanrıdan kendisi için sabır dileniyordu. "daha yola çıkalı yarım saat oldu minho." minho yattığı yerden kalkmış ve kafasını öne doğru uzatıp iki koltuğun arasına girmişti. "la dur bi yerde iki dakika su döküp gelim." changbin kafasını hayır anlamında sallamış ve yola devam etmişti. felix minho'yu sinir etmek için aklına gelen hain planı yürütmeye başlamıştı. "changbin?" felix yine dudaklarını büzmüş ve kediye benzer bakışlarıyla changbin'e dönmüştü. "bebeğim araba kullanıyorum." felix kafasını changbin'e doğru uzatmıştı. "ilerdeki benzinlikte duralım mı? tuvalete gitmem gerek." changbin yakınına gelen yüze bakmamaya çalışmış ve kafasını sallamıştı. "tamam dururuz iki dakikaya." felix zaferle sırıtmış ve eski yerine dönüp arkasına yaslanmıştı. "ulan changbin sen varya... orul orul orospu cocusun." changbin arabayı benzinliğe park etmiş ve minho'ya cevao vermeden aşağı inmişti. felix'in kapısını açıp elinden tutmuş ve benzinliğe girerek felix'i dolabın önüne getirmişti. "karnın aç mı?" felix parmaklarıyla birazcık işareti yapmıştı. changbin felix'in minik parmaklarına bakıp gülümsemişti. "o zaman... sandviç?" felix kafasını sallamış ve changbin'i elinden tutup çikolata reyonunun önüne çekiştirmişti. changbin felix'in isteğini anlamış ve bir kaç tane de çikolata alıp kasaya ilerlemişti. elindekileri bırakıp felix'e dönmüştü. "içecek alıp geliyorum sen o sırada poşetlere koy bunları." felix kafasını sallamış eline poşeti alıp sandviçleri ve çikolataları poşete koymaya başlamıştı. kasiyerin tuhaf bakışlarını üzerinde hissettiğinde aynı şekilde kasiyere bakmıştı. "bir sorun mu var?" kasiyer kafasını hayır anlamında sallamış ve ağzını açıp bir şey diyeceği sırada changbin'in gelmesi ile susmuştu. "felix?"

heavenly'changlixHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin