Korkum bir kez daha canlanmıştı. Kalbim, heyecanla atıyordu. Sessizce kapşonluya doğru ilerledim. Ürkerek ona dokundum ve bana doğru yüzünü döndü.
"Sen..." dedim titrek bir sesle.
"Ne diyorsun?"
"Sen o musun? Benden ne istiyorsun? Ne hakla bana o notları yazıyorsun?!"
"Ne notu? Ne saçmalıyorsun sen? Seni tanımıyorum bile."
Bir an kötü oldum. Bu kesinlikle başka biriydi. Peki o zaman gerçek kapşonlu neredeydi?
"Pardon, birisine benzettim." demekle yetindim.
Karnım ağrımaya başlamıştı. Sessizce bir sandalyeye oturdum ve onun gelmesini bekledim. Ben beklerken garson yanıma geldi.
"Buyrun, ne istersiniz?"
"Ben bir meyve suyu alayım lütfen."
"Tabi. Hemen getiriyorum."
Etrafıma dört gözle bakıyordum. Tam 1 saat boyunca bekledim ama gelen giden kimse olmadı. O sinir ve korkuyla Cafe'den ağlayarak çıktım. Eve gitmeden önce parka gittim. Parkta 30 dakika kadar oturduktan sonra karşıdan gelen Umut'u gördüm. Hala ağlıyordum. Onu görünce o aceleyle gözlerimi sildim. Umut, hala bana doğru geliyordu. Yüreğim yeniden atmaya başlamıştı. Hiç beklemediğim bir anda yanımdaki boş yere oturdu. Ne diyeceğimi bilemiyordum.
"Eylül. Ne oldu sana böyle?"
Sessizce onu dinledim. Sesi birkez daha kulaklarımda yankılandı. Hiçbir şey diyemedim.
"Eylül. Sana diyorum. Tamam belki küs olabiliriz ama ben artık barışmak istiyorum. Çocukluk arkadaşımı kaybetmek istemiyorum."
Bu ses bana fazlasıyla iyi gelmişti. Göz yaşlarıma hakim olamadım ve yeniden ağlamaya başladım. Sessizce ağlıyordum. Hayır! Bu kesinlikle sessizce değildi.
"Ne olduğunu söyleyecek misin? Biri birşey mi yaptı yoksa?"
"Hayır. Yok birşey." dedim aynı, titrek sesimle."
"Nasıl birşey yok? Niye ağlıyorsun? Söyle, lütfen."
"Boşver, sorunlarımla senin canını sıkmak istemem Umut. Haydi, ben gidiyorum."
"Lütfen, bana anlatabilirsin."
Onun bu ısrarı üzerine siyah kapşonluyu ona üstü kapalı anlattım.
"Ne! Böyle bir şeyi kim neden yapsın ki?"
"Bilmiyorum." dedim sadece. Bilmiyorum...
2 Saniye sessizlikten sonra annem aradı.
"Eylül, haydi kızım eve gel artık da yemek yiyelim."
"Tamam anne, geliyorum."
"Benim gitmem gerek, görüşürüz." dedim ve onun birşey demesine izin vermeden eve doğru ilerledim.
Gece yatmadan önce son kez pencereden baktım. Karşı camdan bakan Umut'u gördüğümde tek yaptığım şey gülümsemek ve el sallamak oldu. Camın arkasından o da bana el salladı ve biraz sonra telefonuma bir mesaj geldi. Mesaj Umut'tan gelmişti.
"Şimdi iyi misin?"
Camı hala kapatmamıştım ve ona birkez daha gülümsedim.
"Evet, şuan iyiyim. Saol, herşey için."
"Bir şey yapmadım ki. :)"
Bu mesajının ardından hiçbir şey yazmadım ve uyumak için hazırlamaya başladım.
Sabah uyandığımda her zamanki sersemliğimle okula gitmeye koyuldum.
Umut'la barışmanın mutluluğunu sabah yeni hissetmeye başlamıştım. Şimdi gizemli olayı bir tek ben değil birisi daha biliyordu. Bu kişinin Umut olması ayrı bir iyi gelmişti tabi. Aklıma geldikçe hafif gülümsememe sebep oluyordu.
Bugün okul çıkışı yolda yürürken arkamdan bir elin gözümü kapattığını hissettim. İstemsiz de olsa bir çığlık attım. El, gözümü bırakınca arkamı döndüm ve bu kişinin Umut olduğunu görünce bir kez daha karnım ağrımaya başladı.
"Selam."
"Selam."
"Bugün yeni bir not felan geldi mi?"
"Şuanlık hayır."
"Bu kişiyi bulmamız gerek Eylül. Eve gidince mesaj at. Bir plan yapalım."
"Olur." dedim sadece ve eve gittim.
Yemekten sonra biraz Umut'la konuştuk. Şuanlık hiçbir planımız yok.
Ödevlere başlamak için çantamı açtığımda defterimin arasındaki notu gördüm.
"Amacım seni korkutmak değildi. Benden korkmana gerek yok Eylül. Şimdilik sadece zararsız bir hayranınım."
Bu sefer uzun yazmaya çalıştım. Umarım beğenirsiniz. Yorum ve votelerinizi bekliyorum. :)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
RÜYA
Science FictionMerhaba. Benim adım Eylül. 16 yaşındayım. Hayatımdaki en büyük suçum sevmekti. Ya da ben öyle sanıyorum...