Alfa gelene kadar Gölge bayılmıştı. Arabaya taşıyıp okula götürdük. Ben de arabada biraz dinlendim. Okula gelince hızla revire taşıdık. İhtiyacım olan birkaç malzemeyi alıp yarayı iyileştirmeye çalıştım. Ama bu beni çok aşıyordu. Sanırım kurşun hala karnındaydı. Bu şekilde yapabileceğim hiçbir şey yoktu. Kurşunu çıkarmak zorundaydım. Gerçekten burada o kadar kişi var ve biri bile bu işten anlamıyor mu? Ayrıca okulda sadece ben, başımda durup hiçbir şey yapamayan Doruk, baygın yatan Gölge ve yukarda ne olduğundan haberi olmayan Yıldız ve Poyraz vardı. Ben ihtiyacım olan şeyleri ararken Yıldız geldi."Neler oluyor?"
"Gölge vuruldu."
Raflara koşup birkaç şey aldı ve bana verdi.
"Bunları kullan. Beni kan tutuyor. Ama nasıl yapacağını söylerim."
"Tamam."
"Bununla kurşunu alacaksın. Önce şu pamuk ve dezenfektan ile yarayı temizle. Kurşunun nerede olduğunu görürsen al. Ama alır almaz şunu bastır. Kan kaybetmesini önler."
Hemen dediğini yapıp yarayı temizledim. Kurşun çok derinde değildi ve görünüyordu. Kurşunu aldım ve bezi yaraya bastırdım. Ama iki dakikada kan oldu. Yıldız bir tane daha verdi. En sonunda kanaması durdu ama sanırım çok kan kaybetmişti. Hala baygındı. Yorgunlukla kendimi diğer hasta yatağına attım. Yıldız işi devralıp yarayı sardı.
"Sen iyi misin? En son askerlerin kovaladığını gördüm."
"Tabi ya! Gölge'ye sen haber verdin değil mi?"
"Yakalanmanı veya ölmeni mi bekleseydim? En yakında o vardı."
"Onu demedim. Gölge beni nasıl bulduğunu söylemedi."
"Anladım."
Yatakta yatarken üzerlerine çöken ağırlıkla Yatakta yatarken üzerlerine çöken ağırlıkla gözlerimi kapattım. Tekrar açtığımda yandaki yatakta uzanmış bana bakan Gölge ile karşılaştım.
"Günaydın."
"Ne zaman uyandın?"
"Az önce. Ama sen de günaydın diyebilirdin en azından."
"Günaydın. Sen de teşekkür edebilirdin."
"Ne olduğunu hatırlamıyorum. Ama ne
yaptıysan teşekkürler."
"Bayılmadan öncesini hatırlıyor musun?"
"Evet. Karnımdan kurşun yemiştim. Sen Alfa'yı aramıştın. Sonra da bayıldım. Devamını sen anlat."
"Alfa gelince seni arabaya taşıdı ve okula geldik. Kurşun hala içindeydi Yıldız geldi ve bana nasıl yapacağımı söyledi. Ben kurşunu çıkardım. Sonra Yıldız yaranı sardı ben de burada uyumuşum."
"Tekrar teşekkürler."
"Borcum bitti mi?"
"Sanırım bitti."
"Peki intikamını aldın mı?"
"Hayır. Oradan seni kurtardım ve senin yüzünden yaralandım. Ama şimdilik bunu erteliyorum. En doğru zamanda alacağım intikamımı."
(Bu kitap için aşırı önemli bir nokta aklınızda bulunsun.)
"Üfff."
"Ne oldu beğenemedin mi?"
"Sadece acaba kurtarmasa mıydım diye düşündüm."
"Kurtarmasaydın ruhum sana musallat olurdu."
"Sanırım bunu tercih ederim. Saat kaç?"
"Bilmiyorum. Gece mi gündüz mü ondan bile haberim yok."
"Ben bakıp geleceğim. Sen burada kal."
"Niye?"
"Çünkü yaralısın."
"Ben iyileştim."
Ayağa kalkmaya çalıştı ama acı içinde yerine geri oturdu.
"İyi misin?"
"Evet."
"Hani iyileşmiştin? Sen burada kalıyorsun, ben de saati öğreniyorum."
"Tamam kazandın."
Dışarı çıkıp koridora baktım. Boştu. Hava da aydınlıktı. Gündüz demek ki. Karşı duvardaki saate baktım. Öğlen 3'tü. Ne kadar uyumuşum. Sanırım yattığımda saat gece 4'tü. Revire geri dönüp Gölge'ye saati söyledim ve tekrar yatağa uzandım. Ama hiç uykum yoktu. Gölge de boş boş tavanı izliyordu. "Sıkıldım."
"Ben de. Çatıya çıkmaya ne dersin?"
"Ortaokulda çatıya çıkmayı çok isterdim. Tabi ki çıkamazdım. Ama şimdi neden olmasın? Hey bekle, sen kalkamazsın."
"Hadi ama sen söyledin!"
"Ne dedim ben?"
"Neden olmasın dedin."
"Ve olmamasının sebebini söyledim. Yaralısın."
"Ama canım sıkılıyor."
"Yapacak başka bir şey bulursun."
"Ne gibi? Çünkü benim aklıma hiçbir şey gelmiyor."
"Bilmiyorum. Ben telefon oynayacağım. Seninki nerede?"
"Çantam nerede?"
"Sanırım Alfa'nın arabasında."
"O zaman gidip alman gerekecek."
"Niye ben gidiyorum?"
"Çünkü ben yaralıyım."
"Az önce öyle demiyordun ama."
"Şimdi diyorum. Tabi istersen ben gideyim." "Tamam ben giderim."
"Sanırım yılan zehirli değilmiş."
"Ha ha. Hala kararımı değiştirebilirim."
"Tamam bir şey demedim."
Dışarı çıkıp Doruk'un arabasını aramaya başladım. Ama dün daha çok Gölge ile ilgilendiğimden arabaya dikkat etmemiştim. Tek hatırladığım siyah olmasıydı ki buradaki bütün arabalar siyahtı. Tek tek hepsinin içine bakmaya başladım. En sonunda Gölge'nin çantasını buldum. Ama kapı kilitliydi. Bunu düşünemediğime inanamıyorum. Hızla içeri gidip Doruk'un çalışma odasına gittim. Hızla içeri gidip Doruk'un çalışma odasına gittim. İçeride değildi. O da uyuyor olmalıydı. Çekmeceleri karıştırıp arabanın anahtarını aradım. Sonunda masanın çekmecesinde buldum. Tekrar aşağı inip arabayı açtım ve çantayı alıp tekrar kilitledim. Ve 2. kere içeri girdim. Anahtarı Doruk'un odasına geri koyup tekrar revire gittim. İçeri girdim ve çantayı Gölge'ye fırlattım. Birden acıyla inlemeye başladı. Ben de koşarak yanına gittim.
"Ne oldu?"
Karnına attığımı ve acıttığını sanmıştım. Ama gülmeye başladı.
"Aptal! Korktum."
"Ha ha ha! Bence çok iyiydi."
Omzuna vurdum. Anca öyle gülmeyi kesti. Çantasından telefonunu çıkarıp yatağa uzandı. Ben de diğer yatağa geçip kendi telefonumu aldım. Yaklaşık 1 saat sonra uyuyakaldım ve telefon elimden yatağa düştü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SUİKASTÇILAR
AcciónSuikastçılar... Onlar şuan ülkenin kaderi. Ülke savaşa sürüklenmiş, kaybediyorken, onlar buna bir son vermek için ortaya çıktılar. Çoğunun birbirinden haberi yok. Bazıları farklı şehirlerde, bazıları aynı şehirde ama hiç karşılaşmamış. Ama hepsinin...