Yağız Karahan'dan
Yeni evimizin önünde durmuş kardeşlerimle beraber evi inceliyorduk ki karşı evden sevinç çığlıkları gelene kadar. Karan yaşlarında bir kız çığlık atarak kaçıyor, Burak'la aynı yaşta olduğunu düşündüğüm üstü başı ıslanmış bir çocuk da gülerek onu kovalıyordu.
Kardeşlerime göz ucuyla baktığımda hepsi yüzündeki buruk tebessümle onları izliyordu. Hepimizin aklına aynı şeyin geldiğine emindim. Kardeşimiz vefat etmeseydi bizde onunla böyle eğlenebilirdik belki? Olur muydu ki?
Sürekli tatlı kavgalar etsek, beraber uyusak, kıyafetlerimizi alsa, kıskançlık krizlerimiz tuts- ha yok. O eksik kalsa da olur. Kız hala kaçıyordu. "Abi dur. Vallahi bi daha yapmicam özür dilerim. Dur. Dursan-" demeye kalmadan çocuk ona sarılınca çimlere yuvarlandılar. Evlerinin kapısında birkaç genç ve anne babası olduğunu düşündüğüm insanlar gülümseyerek onlara bakıyordu.
Annemin seslenmesiyle ona bakıp derin bir şekilde iç çektim. Annem neden iç çektiğimi anlamış olacak ki anlayışla yanıma gelip sarıldı. O sırada anneme seslenen o karşıdaki kadınla ayrıldık. Bu kadın kim ve neden buraya geliyor? Kadını tanıyor gibiyim ama bir türlü hatırlayamıyorum. Kim ki bu?
"Canım benim hoş geldiniz. Yolculuk nasıldı? Çok yoruldunuz mu? Akşam geliyorsunuz demi?" Ne kadar çok konuşuyor ya. Hem ne gelmesinden gitmesinden bahsediyor ki? Annemde gülerek cevap verdi. " Hoş bulduk canım. Akşam geliyoruz evet. Üç beş eşya kaldı yerleşecek. Onlarda akşama biter. İşimiz bitince geliriz." ve arkadan bir çığlık daha...
"Anne abim beni ıslatıyor. Ya yapmasana makak maymunu! Su çok soğuk." Yanımızdaki kadın gülerek seslendi o tarafa. "Mirza! Kardeşini rahat bırak. Hasta olacak yapma." demek az önce koşturan çocuğun adı Mirzaydı. Daha fazla bu manzarayı görmek istemediğim için eve girip odama çıktım.
Nerdeyse bütün eşyalarım yerleşmişti. Çekmeceden ledlerimi alıp duvara asmaya başladım. Ama RGB'li olanları bulamıyordum. Ayaz'ın almış olabileceğini düşünüp onun odasına gidiyordum. Ayazda benim gibi ledleri çok seviyordu. Kapıyı tıklatıp içeriden onay gelince girdim.
Ayaz elinde meleğimin tek fotoğrafına gözleri dolu bir şekilde bakıyordu. İçeri girince bana baktı. Yanına gidip kollarımı ona sardım. O da hıçkırarak ağlamaya başlamıştı. Keşke bir kez daha görebilseydim meleğimi. Yaşasaydı 17 yaşında olacaktı güzelim. Tek bir tane fotoğrafı vardı. Onu da babam doğduğunda çekmişti. Hepimizde bir kopyası vardı.
Bir süre daha öyle durduktan sonra sakinleşmişti. Kendimden uzaklaştırıp kollarından tutup konuşmaya başladım. "Koçum kendine gel. Yıkılma. Biliyorum zor. Senin için, benim için, hepimiz için zor. Onların kardeşi yanındayken bizim kardeşimiz melek oldu. Ama yapacak bir şeyimiz yok artık. Üzerinden 17 sene geçti. Tamam? Toparlan artık." Omzuna iki kere vurup "Birazdan yemeğe ineceğiz. Elini yüzünü yıka gel olur mu?" dedim. O da 'Tamam' anlamında kafasını salladı.
Biraz geç de olsa aklıma gelince "Benim RGB'li ledlerim sende mi?" diye sorunca "Evet." dedi ve çalışma masasının çekmecesinden ledleri verdi. Bende alıp yukarı, odama çıktım. Ledleri asıp yatağıma uzandım ve meleğim yaşasaydı neler olurdu onu düşünmeye başladım.
Acaba kıvırcık saçlı mı olurdu düz saçlı mı? Gözleri ne renk olurdu? Annemin gözleri yeşil, babamınkiler maviydi. Ama benim ve kardeşlerimin gözleri yeşildi. Babam aklına gelince önce şikayet ederdi "Neden birinizde mavi gözlü doğmadınız?" diyip sonra da "Olsun sevdiğim kadının göz rengi." diyerek konuyu kapatırdı. Böyle bir döngüydü bu. Hepimiz alışmıştık artık. Her ne kadar göz rengimiz anneme benzese de boy konusunda babama çekmiştik. Hatta öyle ki hepimiz annemden bile uzunduk. Yanımızda ufacık kalıyordu. Acaba meleğimin boyu uzun mu olurdu kısa mı?
Ben düşüncelerimle boğuşurken kapı çaldı. "Gel" diyince annem içeri başını uzatıp "Hadi hazırlan oğlum. Karşı evdeki komşularımıza yemeğe gideceğiz." dedi. Ya ben neden tanımadığım insanların evine gidiyorum ki? "Ben gelmek istemiyorum anne." dedim. O da "Olmaz oğlum ayıp olur. Hadi çabuk hazırlan." diye cevap verdi.
İyide ben istemiyorum ki. Annemi kırmamak için hazırlanıp pencerenin önündeki sallanan koltuğa oturup dışarıyı seyretmeye başladım. Biraz daha oturup tam kalkacakken bir şey dikkatimi çekti. Bu sabah gördüğüm kız değil mi? Ne yapıyordu o?
*
*
*
*
*
*
Merhabaa. Nasılsınız?
Başladığınız tarih?
Aşağıya karakterlerin yaşlarını yazıcam. Karakter tanıtımı yapmayı düşünüyorum ama karakter bulamadım dqğpşqweğpfl
(Öz abiler)
Yağız = 23
Ayaz = 20
Burak = 19
Nazlı = 42 (Öz anne)
Atalay = 45 (Öz baba)
(Üvey abiler)
Yiğit = 24
Emre = 21
Mirza = 19
Sedef = 17
Nil = 44 (Üvey anne)
Oğuz = 46 (Üvey baba)
Diğer bölümde görmek istedikleriniz?
Bölüm hakkındaki düşünceleriniz?
Kendinize iyi bakınn 💫
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Karahanlar Ve Sedef
ChickLitYıllar önce... İki yakın arkadaş... Aynı gün doğum yaptılar. Fakat Nil Hanım'ın bebeği solunum yetmezliği nedeniyle hayatını kaybetti. Kadın üzüntüsünden ne yapacağını bilmeden oturup ağlıyordu. Ta ki kucağında ağlayan bebeğe gülümseyerek önünden ge...