Mırıldanarak bahçeye çıktım. Köpeğimle oynayacaktım. "Salva!" Hemen kulübesinden çıkıp koştu yanıma. Ama zinciri olduğu için geri savruldu.
Hemen yanına gidip zincirini çözdüm. Direk üstüme atladı. Ben kahkahalar atarken o da yüzümü yalıyordu. "Salva! Dur oğlum. Yapma." sonunda tasmasından tutup üzerimden çekebildim. Her tarafım salya olmuştu. Iyk!
Elimi yüzümü yıkarken birden izlenilme hissine kapıldım. Etrafıma bakarken karşı eve yeni taşınan çocuklardan biriyle göz göze geldim. Hey? Bu neden beni izliyor? Gözlerimi kısıp bakmaya devam edince gülüp gözlerini kaçırdı.
Bi dakika? Çok güzel gülüyor lan. Allah'ım o nasıl bir gülmedir?
Eşofmanımın paçasının çekilmesiyle kendime geldim. Tahmin edin kim tarafından çekiliyor? Doğru söyleyin bilemediniz demi? Tabi ki de Salva değil(!) Ona baktığımı fark edince koşup topunu getirdi. Salva kendine gel oğlum. Kangalsın sen. Doğana aykırı bu hareketler.
"Napıyosun abim burada?" Diyen Emre abime koşup üstüne atladım. O da kahkaha atıp döndürdü beni. Salva hırlamaya başlayınca indim abimin kucağından. Köpeğim diye söylemiyorum aile bireylerini hiç sevmez. "Hiç abi. Uzun zamandır Salvayla oynamıyordum. Canım sıkıldı geldim bende." dedim. "Tamam abim dikkat et." dedi o da.
"Sizi biraz boşladım beyefendi özür dilerim." diyip Salva'dan topu alıp fırlattım. O da koşarak topu alıp geri getirdi. Biz bu şekilde oynarken abimde sallanan koltuk gibi şeyde oturup bizi izliyordu.
Burak
Onlar neden bu kadar mutlu? Kanıma dokunuyor. O kızı abisiyle oynarken gördüğümde içimden bir şeyler kopup gitti sanki. Her gün bu hallerini göreceksem işimiz var. Zaten hepimiz yeterince kötüyken birde gözümüzün önünde bu kadar iyi anlaşabilen abi-kardeş ilişkisine hazır değildik.
Kapı tıklatınca o tarafa dönüp gelmesi için komut verdim. Annem gelmişti. "Hadi gidiyoruz. İn aşağıya. Abilerinle kardeşine de haber ver." Üff. Bir de bu yemek işi çıktı. "Tamam anne." dediğimde odadan çıktı. Oflayarak diğerlerine haber verdim ve hepimiz kapının önünde beklemeye başladık. Annemlerde gelince karşı eve geçtik.
Babam boğazını temizleyip zile bastı. Kapıyı evin çalışanı açar diye düşünmüştüm ama sabah annemle konuşan kadın açtı. Gülümseyerek "Hoşgeldiniz" dedi kadın. İçeri girerken hepimiz ceketlerimizi kapıdaki çalışanı ablaya verdik. Masaya oturunca gözlerim sabahki kızı aradı. Ama burada yoktu. Nerede ki bu? İçimi bir merak kapladı.
O sırada merdivenlerden ses gelmesiyle hepimiz oraya döndük. Morlar içinde minik bir kız... Evet minik, küçük değil. Çünkü gerçekten yaşına göre -ki yaşını bilmiyorum en fazla 15,16'dır- çok minik duruyordu. Çok güzeldi. Çok. "Hoşgeldiniz" dedi gülümseyerek. Allah'ım çok sevimliydi.
Bir an için kardeşimi karşımda bu şekilde hayal ettim. Çok güzel olurdu. Çok. O sırada kızda benim yaşlarımda olduğunu düşündüğüm çocuğun yanına oturdu. Çocuk hemen saçlarını karıştırmıştı. Kız "Abi yapmasana. Ya Yiğit abi birşey de şuna. Bak saçlarım ne hale geldi." Adının Yiğit olduğunu öğrendiğim çocuk gülerek yerinden kalkıp kızın yanına gitti ve onu kucağına alıp yanındaki boş sandalyeye oturttu.
"Mirza uğraşma küçüğümle." dedi. Ama hala gülüyordu. O kız gözlerini ailesinin üzerinde gezdirdi. Onların güldüğünü görünce o da gülümsemeye başladı. Ahh hadi ama. Gerçekten nasıl bir tabloydu bu? Annem bizi buraya bu durumu görmemiz için mi getirmişti?
Kırgın bakışlarla anneme baktım. Sadece ben değil, bütün ailem anneme bakıyordu. Onun içinde zordu. 17 sene önce kızını kaybetti ve bu manzara ona da zordu. Gözleri dolu dolu tebessümle onları izliyordu.
O adam boğazını temizleyip dikkatleri üzerine topladıktan sonra ailesini bize tanıtmaya başladı. "Ben Oğuz." eliyle iki gündür görüp adını bilmediğim kadını gösterdi. "Eşim Nil." Sonra sırasıyla o çocukları gösterdi. "En büyük oğlum Yiğit, Emre, Mirza ve ailemizin prensesi Sedef." dedi gülümseyerek.
Bunlar çok fazla gülüyor. Ne içiyolar acaba? Neyse Burak sus sırası değil. Demek kızın adı Sedefmiş. Ama... Benim miniğimin adı Sedef olacaktı. Benzerlik olabilir tabi ki. Koskoca Türkiye'deki tek Sedef benim kardeşim değil ya?
Kaşlarımı çatıp abimlere baktığımda onlarda aynı şekilde bakıyordu. Demek onlara da garip geldi.
"Poyraz 24, Emre 21, Mirza 19, Sedef 17 yaşında. Umarım iyi anlaşırsınız çocuklar." diye gülümseyerek devam etti. Bak bunlar kesin bişey içiyor. Yoksa bu kadar gülemez bi insan. Ne? Düşüncelerimi sorgulamayın. Neyse.
Babam boğazını temizleyip onlara dönük şekilde konuşmaya başladı. "Ben Atalay çocuklar." Anneme gülümseyip "Eşim Nazlı" dedi. Sonra "En büyük oğlum Yağız, Ayaz, Burak ve Karan." diyerek bizi tanıttı.
"Yağız 23, Ayaz 20, Burak 19 yaşında. Umarım iyi anlaşırsınız." dedi gülümsemeyle.
O an bir şey fark ettim. Nil hanımdaki telaşı, paniği görünce şaşırdım ister istemez. Neden bu konu açılınca telaşa kapılmıştı ki?
*
*
*
*
*
*
*Yine merhaba ğqşwsğüqwdwed
Başladığınız tarih?
Uzun bi ara oldu farkındayım
Olaylar yavaş yavaş gelişsin istiyorum.
Diğer bölümde görmek istedikleriniz?
Bölüm hakkındaki düşünceleriniz?
Kendinize iyi bakın 💫
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Karahanlar Ve Sedef
Chick-LitYıllar önce... İki yakın arkadaş... Aynı gün doğum yaptılar. Fakat Nil Hanım'ın bebeği solunum yetmezliği nedeniyle hayatını kaybetti. Kadın üzüntüsünden ne yapacağını bilmeden oturup ağlıyordu. Ta ki kucağında ağlayan bebeğe gülümseyerek önünden ge...