4. Bölüm

1.5K 114 39
                                    

Başladığınız tarih?

Sedef~

Ortam çok gergindi şu anda. Evin içinden gerilim hattı geçse bütün mahalleye yeterdi ortaya çıkacak elektrik. Annemdeki telaşın sebebini anlayabilmiş değilim. Bu ortamın dağılması için bir şey yapmalıyım.

O çocuklar ve abimler bakışıyordu. Yanımda oturan Yiğit abimin elini tuttum ve "Anne ben açım hadi yiyelim yoksa Salva'nın yanına gidip ona yemeğinde ortak olacağım." Annem hemen Esma teyzeyi çağırıp servis yapmasını istedi.

Yemekler yenirken ortada anlamadığım bir muhabbet dönüyordu. Bende Mirza abimin omzuna yasladım başımı. O da gülümseyip başını başıma koydu. Birden bir düşme sesiyle irkilip etrafıma bakındım. Benim aniden kafamı kaldırmamla Mirza abimde korktu.

Sesin nereden geldiğini anlamaya çalışırken bir yandan etrafa bakıyordum ki adının Yağız olduğunu hatırladığım en büyük çocuk "Özür dilerim. Çatal elimden kaydı bir anda. Nasıl oldu anlamadım." dedi. Annem sorun olmadığını söyleyip Esma teyzeden bir çatal isteyip yemeğine döndü. O tarafa şöyle bir göz gezdirirken Yağız abinin -saygıdan dolayı abi diyorum, o kadarda saygısız biri değilim- kırgınlıkla bu tarafa baktığını fark ettim.

Bi dakika ya? Bu Yağız sabah bana gülen çocuk değil miydi? Hayır o Burak'tı galiba. Annemin adımı seslenmesiyle düşüncelerimden sıyrılıp oraya döndüm. "Efendim anne?" dedim. "Kızım hadi yemeğini bitirdiysen Salva'nın mamasını götür." dedi. Ayağa kalkıp gidiyordum ki kolumdan tutulup çekilmemle birinin kucağına düştüm. Gözlerimi ani düşme korkusuyla kapatmıştım. Önce sağ gözümü açıp kafamı kaldırınca beni çeken kişinin Yiğit abim olduğunu anladım.

Benim bu hareketimi gören abimler gülmeye başlayınca hepsine hayranlıkla baktım. Çok seviyorum ben sizi zalımın evlatları. Onlara baktığımı ilk anlayan Yiğit abim oldu. Gülmeyi kesip gamzelerini çıkaracak şekilde gülümseyerek baktığında uzanıp iki gamzesini de öptüm. Bana sıkıca sarılıp kucağında benimle ayağa kalktı.

"Hepinizden özür dilerim ama kaçırmam gereken bir prenses var." deyip burnumun ucundan öptü ve bahçeye çıktık beraber. Arkadan abimlerin sesleri geliyordu ama abim hiçbirini umursamadan her zaman oturduğum sallanan koltuk gibi şeye oturttu beni. "Bekle güzelim. Ben mamayı alıp geleyim, birlikte verelim." dedi. başımı sallayınca mutfağa geri dönmüştü. Bu adamı çok sevdiğimi söylemiş miydim?

*

*

*

*

*

Yemekler yenmişti ve şuan herkes bahçede oturuyordu.

Karşımızda Yağız abiler oturuyordu. Bende Yiğit abimin göğsüne yaslanmıştım.

İyi kaynaşmışlardı. Bu kadarını beklemiyordum abimlerden. Ama beni muhatap etmiyorlardı. Ben bunun acısını çıkartmaz mıyım? Çıkartırım çıkartım. Hatta öyle bir çıkartırım ki...

Sırıtarak yerimde doğruldum ve dirseklerimi dizlerime yaslayıp dikkatleri üzerime topladım. "Hadi küçüklüğümüzden bahsedelim." dedim yan gözle abimlere bakarak. Hemen itiraz etmeye başlayacaklardı ki babamın bakışları hepsini susturmuştu. "Ee kim başlayacak?" diye sorduğumda Nazlı Karahan -evet onlara soyadlarıyla hitap edeceğim artık. Çünkü kulağa çok hoş geliyor ve tabiki içimden- Yağız abiye bakıp yandan bir gülümsemeyle anlatmaya başladı.

"Yağız küçükken sürekli kız kardeş istiyorum diye ağlardı. Bir sürü kardeşi olduğunu söylediğimizde herkesin bir kız kardeşi olduğunu ve kendisinin hep erkek kardeşi olduğunu söylüyordu. Bu döngü her hafta devam ediyordu. Kız kardeşi olacağını öğrenene kadar." dedi sonlara doğru hüzünlenen sesiyle.

Onlara gerçekten üzülüyordum. Bir tanecik kız kardeşlerini kaybetmişler. Karan için daha zordur bence. Düşünsenize ikizinizi kaybediyorsunuz. Çok ağır değil mi? Ben kaldıramazdım şahsen.

Yağız abinin homurdanmasıyla gülmeye başladım. Abilerim ters ters bakınca inat olsun diye daha fazla gülmeye başladım. Mirza abim uzanıp eliyle ağzımı kapatınca avucunu öpüp bileğinden tutup ağzımdan çektim elini.

Hayran hayran bakmaya başladı. Seviyorum lan ben bunu.

Sonra annem bana bakıp gülmeye başladığında anlamıştım..

Hayır!

Olmaz!

"Sedef 3-4 yaşlarındayken çok yaramazdı. Onu asla koyduğumuz yerde bulamazdık. Göz açıp kapayana kadar kaybolurdu. Bir gün Antalya'ya gezmeye gitmiştik. Orada küçük dere gibi bir şey vardı. Çok iyi hatırlıyorum. Suyun dibindeki taşlar renkli olunca merak edip dokunmaya çalışmıştı ve dolayısıyla suya düşmüştü. O an böyle donup kalmıştım resmen. Allah'tan Yiğit tutup çıkardı son anda." deyince herkes birden gülmeye başladı.

Hadi ama!

Ben abimleri yakacaktım. Bu hikayede yanan ben oldum.

Ben kollarımı göğsümün altında birleştirmiş somurturken Emre abim yanağımı ısırmıştı.

Ama yeter yani.

YANAKLARIMI SALIN diye pankart asacağım boynuma. Öyle gezeceğim.

*

*

*

*

*

Geçiş bölümüüü

Hesabın şifresini unuttum desem..

Neyse neysee

Gelirim bir kaç günee

Diğer bölümlerde görmek istediğiniz bir şey?

Bölüm hakkındaki düşünceleriniz?

Kendinize iyi bakın 💫

Karahanlar Ve SedefHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin