2.5

2.1K 365 163
                                    

"beş dakika çoktan geçti! gelmeyecek mi acaba?" kendi kendine söylendi kahverengi saçlı çocuk. dış kapıyı açmış bir şekilde bakındı ama kimseyi göremeyince geri kapattı. 

belki de jisung uyuyakalmıştı ya da herhangi bir şey. sonuçta saat gece yarısını geçmişti ve bu normaldi. ikisi de olaylı bir gün geçirmişti. yine de gülümsemesini yüzünden düşürmeyerek odasına ilerledi minho.

felix çoktan uyumuş olmalıydı. minho da biraz dinlense fena olmazdı, tabii ilk öpücüğünü jisung'a vermesinin heyecanıyla nasıl uyuyabilirdi, bilinmez.

odasının kapısını açtığında penceresinin açık olduğunu fark etmesiyle kaşlarını çattı. açık mı bırakmıştı? hatırlamadığı için fazla umursamadı ve kapatmak adına cama yaklaştı. ta ki arkasından gelen boğuk ve kısık sese kadar. "minho."

tam çığlık atmak üzere arkasına dönerken ağzı hızlıca kapatıldı. gözleri kocaman açıldı minho'nun ve kalbi sanki yerinden çıkacakmışçasına endişe ile atmaya başladı. hırsız mı girmişti—

"benim jisung, minho." tanıdık sesi duymasıyla hareketsiz kaldı minho. nasıl yani? pencereden giren jisung muydu? "şimdi ağzından elimi çekeceğim, lütfen bağırma." nazik sesini duymasıyla başını sallamaya çalıştı minho. ardından jisung dediğini yaparken derin bir şekilde nefes almaya başladı kahverengi saçlı olan.

"sen pencereden mi girdin? nasıl," şaşkın bir şekilde jisung'a döndü. ayrıca beş-on dakika içinde nasıl gelebilmişti? minho'nun başka soruları olduğunu da fark eden jisung yutkundu. burada açıklayamadı, felix uyanırsa her şey berbat olabilirdi.

"bana güveniyor musun?" minho ansızın gelen soruya kaşlarını çattı ama fazla duraksamadan cevabını verdi. "sana güvendiğimi söylemiştim, hem de daha bu akşam." diyerek onu onayladı.

jisung siyah saçlarını geriye attı. "gözleri kapat, ben aç diyene kadar açma. tamam mı? ne olursa olsun." bu ciddiyetin nereden geldiğini anlayamasa da başını yukarı aşağı salladı minho. jisung, onun gözlerini kapatmasıyla onu kucağına almak adına hamle yaptı.

bir elini minho'nun dizlerinin altına, diğer elini de minho'nun boynuna yerleştirdi. kahverengi saçlı olan yutkunmamaya çalıştı. karnında yine o garip ağrı başlamıştı ve nefesini tutma ihtiyacı hissediyordu.

jisung onun düşmeyeceğine emin olacak kadar sıkı tuttuğunda pencerenin boyutuna baktı. neyse ki büyük bir pencereydi ve gayet kolay çıkabilirlerdi.

sonunda vampir özelliklerini göstermeye başlayabilirdi. birkaç adım attıktan sonra eğildi ama minho'nun canını yakmayacak şekilde. minho ise düşünmemeye çalışıyordu, çünkü kafası fazlaca karışmıştı ve bu onu korkutmaya başlamıştı.

gözlerini sıkıca kapatmışlar jisung, kucağında minho ile camdan bahçeye atladı. gerçi minho için oldukça hafif bir iniş yaptığından sadece dışarı çıktıklarını sanıyor olmalıydı. ama minho camdan atladıklarını fark etmişti. tam dudaklarını aralayıp bir şey söyleyecekten durdu.

bekleyecekti, jisung her şeyi anlatacağına söz vermişti. bunun için aklına başka şeyler getirmeye çalıştı. yüzünü yalayıp geçen rüzgarı hissedebiliyordu. o arada jisung, çoktan hızlı bir şekilde ormanın içine varmıştı. bir dakikadan az bir sürede de bu olsa da ikisine de saatler gibi gelmişti.

ayakkabıları olmayan minho'yu kuru ama zararlı bitkilerin olmadığı yere doğru indirdi. ayakta durmasına yardımcı olmak adına elini tuttu. hâlâ gözlerini açmamış olan minho, bu sefer cidden korkunun kalbinde yeşerdiğini hissedebiliyordu. doğanın sesini duyuyordu. anormal bir şeyler vardı ve bu sefer ciddiydi.

"sana normal olmadığımı söylediğimde ne düşündün?" minho'nun kulağına doğru söyledi jisung. "kalabalığa ayak uyduramadığımı ve klasik benzeri şeyler, değil mi?" sorusunu kendisi cevapladıktan sonra devam etti.

"hayır, minho. düşündüklerinin ya da düşünebileceklerinin ötesinde bir şey bu." minho, yanından hızla bir şeyin geçip gittiğini hissetmesiyle düşecek gibi oldu. jisung, arkasına geçip belini tutarak onun dikleşmesini sağladı. ensesine üfledi ve tekrar konuştu.

"az çok anlayabiliyorsun, minho. farkında olabiliyorsun. dedikoduları da bana bu yüzden sordun." minho vücudunun baştan aşağı titrediğini hissetti. hayır, olamazdı. imkansızdı! gerçek değildi, jisung onunla dalga mı geçiyordu? eğer öyleyse çizgiyi fazlaca aşacak bir şaka olmalıydı.

"gözlerini aç ve gözlerime bak." önüne geçti ve yüzleri arasından santimler bıraktı jisung. minho ise titrek bir nefes vererek gözleri açtı.

kırmızı gözlerle karşılaştığında dudakları istemsizce aralanırken jisung sakin bir sesle konuştu. sanki ona sindirmesi için zaman tanıyor gibiydi.

"ben bir vampirim, minho."


cok israr ettiniz atayim dedim
alacakaranlik izledim arkadasimla onu anmadan gecsem olmazdi😝

poppin' •minsung Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin