Her şeye bir ara veren Klaus (Hayley gibi) herkesi görmezden geldi ve Fransız Mahallesi'nden kaçtı. Hayley'nin sözlerini, ona bakış şeklini, kafasında tekrar tekrar oynatıyordu. Yaptığı şeyin onu inciteceğini bilmiyormuş gibi değildi, biliyordu, sadece onu bu kadar inciteceğini düşünmemişti. Çoğunlukla öfke bekliyordu, bunun yerine o acıyla karşılık vermişti. Ve bundan nefret etmesinden nefret ediyordu.
Belki de uzakta ki bir bataklığa gitmişti ve şimdi oraya evleri diyen kurtlardan kurtulmuştu. Aradığı yeri bulana kadar yürüdü, bir silüeti ve güvertenin sonunu gördüğün de kaşları çatıldı. Bir kadın silüeti. Yaklaştıkça tanıdık kokuyu aldı.
"Hayley?" Şaşırmış bir halde neredeyse nefes nefese onun adını seslendi. Onun burada olmasını beklemiyordu, bu şehirden (ondan) olabildiğince uzakta olmak istediğini düşünmüştü. Düşüncelere o kadar dalmıştı ki, neredeyse onu korkuttu, bir varlık duymadı veya hissetmedi. Hayley'nin başı hızla döndüğünde Klaus'un onun birkaç metre arkasında durduğunu gördü. "Klaus." Yüzünü suya dönerek düz bir şekilde cevap verdi.
Ona çok, çok, çok kızgındı ve hâlâ kızgındı ama şu anda, tek yapmak istediği gecenin nehrinin durgunluğunun tadını çıkarmaktı. Onu her zaman sakinleştirmek için kullandığı yer burasıydı ve görünüşe bakılırsa hala çekiciliğini koruyordu.
Klaus bir şey söylemek için ağzını açtı ama ne diyeceğini bilemedi ve geri kapattı. Nefes alarak etrafına baktı ve gözlerini kısa bir süreliğine kapatmadan önce, gece esintisinin ölü teninde oyalandığını hissetti. Renkli gözlerini açtığında, eskisi gibi Hayley'nin sırıtışıyla karşılaştı.
İç çekerek onun yanına yürüdü ve oturdu. "Görüyorum ki, bu yer hâlâ senin sakinleşmek için geldiğin yer olmaya devam ediyor." Sadece sohbet etmek için rahat bir şekilde konuştu. "Evet," diye yanıtladı Hayley. Onunla tartışmak istemiyordu, en azından burada değil, ama bir tartışmaya yol açmadan ne söyleyeceğini tam olarak kestiremiyordu. "Anlıyorum." Söylemesi gereken tek şey, Hayley ile aynı ikilemle karşı karşıya olduğuydu.
Aralarına sessizlik anları düştü ve Hayley kendini şimdi ona bakarken buldu, eskiden onun yüzünü çok severdi. Şimdi gözleri ona şaşkın şaşkın bakıyor, daha önce olan olayları inceliyordu. "Seni buraya ne getirdi? Ben olamam, beni görünce şok oldun." Hayley, yalan söylerse veya söylemek isterse diye sordu ve açıkladı.
Kıkırdayarak, her ikisinin de gözleri ay ışığında parıldayarak kapanırken gözleri onunkilerle buluştu. "Bilmiyorum." Omuz silkti çünkü gerçek buydu, ayakları onu sadece buraya getiriyordu. "Yollarımız ayrıldığından beri, kendimi burada, düşünürken bulurdum. Bir öldürme çılgınlığına gitmeden önce -ve evet hâlâ yapıyorum- o zaman sinirleniyordum ve kızgın kalmak istiyordum. Bilirsin, bar ya da kulüp sadece rahatlamak için çok gittiğim bir yerdi ama bu asla gerçekten işe yaramadı. Ve aramızda bir şeyler ters gittiğinde kendimi burada buldum. Her şey çok fazlaydı ve bar işe yaramıyordu, öldürme çılgınlıkları işe yaramıyordu, bir gece kendimi burada buldum ve bir şekilde işe yaradı. O geceden sonra burası benim kaçış yerim oldu, buraya asla isteyerek gelmememe rağmen, bir şekilde her zaman buraya geliyorum." Klaus içini döktü.
Bakın, bu onların dinamiğiydi, birbirlerine açılmaları hiçbir zaman sorun olmadı. Onlara çok doğal geldi. Ve belki de Klaus'u korkutan nedenlerden biri de buydu, sadece biraz iş hakkında aile üyeleriyle konuşur ve onları geçiştirirdi. Ama onun açılmaya veya geçiştirmemeye karşı koyamadığı tek kişi Hayley'di.
Hayley anladı. Her zaman onu anlıyor gibi görünüyordu, bazen onunla aynı fikirde olmasa bile, sadece onu anlıyordu.
"Sen Elijah'ı ısırdıktan sonra burası benim evim oldu ve ben onun yanında kaldım. Bu, içinde bulunduğumuz korkunç durumda bile (Elijah ve ben) suyun beni sakinleştirmeyi başardığı gerçeğini biliyorduk. Ve o zamandan beri, sanırım senin gibi, zor zamanlarımda her zaman buraya geldim." Başını kaldırdı ve aya baktı. Sonrasında tekrardan suya baktı. "Geceleri özellikle güzel; daha da sakinleştirici," dedi Hayley. Suya gülümsedi ama Klaus'un gözleri ona hayran kaldı. "Evet, enfes." Manzaradan değil, ondan bahsederek cevap verdi. Hayley hazırlıksız yakalandı, ona baktığında ona öyle bir hayranlıkla baktığını gördü ki, neredeyse kendisini kıracaktı.
Bunlar bir zamanlar arzuladığı bakışlardı. Bir zamanlar onu değerli hissettiren bakışlardı... Güzel. Değerli. Ama şimdi sadece onunla alay ediyordu. Ona öyle bakmasını istemiyordu, zaten bütün bunların hepsi o bakışları yüzünden olmuştu.
Dudağını ısırarak hızla bakışlarını kaçırdı. "Hadi konuşalım," diyerek aşağı baktı. "Az önce olanlar hakkında konuşalım ve madem böyle bir yerdeyiz, sakin kalmaya çalışalım. Kavga yok, bağırmak yok. Sadece kızları için en iyisini yapmaya çalışan iki ortak olalım. Anlaştık mı?" Ona bakarak sordu. Hayley'nin yolunun en iyisi olduğuna karar vermeden önce, onun isteği üzerine kaşlarını çattı. "Anlaştık."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Chasing Dreams [Fanfiction]
FanfictionAma Klaus, alamayacağın tek şey; sadakat. Sadakat satın alınamaz. Sadakat korku değildir. Senden korkanlar sana değil, kendilerine sadıktırlar.