05

592 77 7
                                    

Mikrodalganın sesi sessiz odada yankılanırken, koltukta uyuya kalmış olan çocuğu uyandırdı

"Tanrım..." Felix, bilinci yerine geldiğinde inledi, hala uykudan sersem bir haldeydi. Dönüp gözlerini açmak için çabaladı, onu uyandıran sesin ne olduğunu merak etti.

Mutfaktaki mikrodalga fırınının yanında duran, kapağını açıp küçük bir kaseye bir şey çıkaran uzun boylu bir figürün bulanık görüntüsünü gördü.

Doğru.

Felix, 3 gündür motelde kalıyordu ve odanın sahibi Hyunjin, Felix'e koltuğunu verecek kadar cömert davranmıştı.
Doğal olarak Felix, başını sokabileceği bir çatısı olduğu için minnettardı ve uzun boylu çocuk biraz çekingen de olsa kötü bir arkadaş değildi.

"Hyunjin..." yattığı yerden doğrulup esnedi Felix. "O ne...?"

"Hazır pilav" mutfaktan cevapladı çocuk. Koyu renkli saçlarını, yüzüne gelmesin diye tel tokayla tutturmuştu.

Elinde kase ve bir kaşıkla, koltuktaki uykulu gencin yanına oturdu. Felix, omuzlarında örtülü battaniyeyle zar zor yattığı yerden doğrulmuş, henüz yemek istemek için enerjisi yoktu.

Hyunjin sessizce mikrodalgada pişirilmiş pirincini yedi -Felix, mikrodalga pirincin ilk etapta iyi olabileceğinden şüpheliydi- ve eski model televizyonu bir düğmeye basarak açtı.

"Saat kaç?" Felix kanepeye yaslanırken gözlerini kapadı. Hyunjin farklı televizyon kanallarında gezinirken.

"09.00 falan" diye yanıtladı Hyunjin. "İstersen tekrar uyuyabilirsin. Hala erken."

"Kanepemde oturuyorsun," diye yanıtladı Felix yorgun bir monotonlukla.

Hyunjin bu yorumu tamamen görmezden gelerek tek kelime etmeden yemeğinin tadını çıkarmaya devam etti. Sonunda köpek şovuna benzer, hayvan temalı bir kanala karar verdi.

"Cavalier King Charles Spaniel, oyuncak köpek ırklarının en büyüğüdür..." Televizyondan bir spiker, güçlü bir İngiliz aksanıyla konuştu.

Felix ekrana bakmak için gözlerini açtı, ilgisini çekmişti aniden. Sevimli, küçük, kahverengi ve beyaz renkli bir köpek kameramana atlayıp zıplarken, sahibi köpeğini övüyordu.

Bilinçsizce gülümsedi. Ekrandaki küçük yaratık tam olarak en iyi arkadaşı Chan'ın Berry adındaki köpeğine benziyordu.

Hyunjin, Felix'in yüzündeki küçük sırıtışı fark etti. "Köpekleri seviyorsun galiba?" diye sordu genç olanı izlerken.

Gözleri hala ekranda olan Felix yanıtladı. "Kim sevmez ki?"

"Doğru," yanıtladı Hyunjin, programı izlemeye devam ederken. Ekranda başka cins köpek belirirken, yanında da köpekle ilgili bilgiler gösteriliyordu.

"Ben, benimkini çok özledim," kaşığını pilava sakin hareketlerle saplarken konuştu Hyunjin.

Felix'in ilgisini çekti ve hemen Hyunjin'e baktı.
"Köpeğin mi var?"

Hyunjin hevesle başını sallarken, kasesini kenara bıraktı ve ayağa kalktı.

"Bekle, fotoğrafları var," cüzdanını aldı ve içini karıştırmaya başladı.

Cüzdanından çıkardığı fotoğraflarla koltuğa dönen Hyunjin'i, Felix eğlenerek izledi.

"İşte benim bebeğim," dedi, elindeki fotoğrafları bir biri Felix'e uzatırken. 5 kilo bile sayılmayacak, uzun tüylü Chihuahua'ya baktı Felix.
"Adı Kkami," ismini söylerken bile gülümsüyordu Hyunjin.

"Çok tatlııı," Felix resmen fotoğrafın içine düşecekti.
Bir fotoğrafa takıldı gözü. Fotoğrafta kısa, siyah saçlı bir çocuk Kkami'yi tutuyor, burnuna öpücük konduruyordu.

"Bu sen misin?"sordu Felix, Hyunjin'e doğru dönerken.

Kafasını salladı uzun olan.
"Evet. Bu fotoğraf birkaç yıl önce çekildi."

Dudaklarını büzdü Felix, fotoğrafta tanıdık gelen bir şeyler vardı. Hyunjin, çene hizasındaki saçları olmadan oldukça farklı görünüyordu ve şimdiye nazaran daha gençti.
Belki de Felix, onun şu anki görünüşüne çok alışmıştı?

Fotoğraflara iyice baktıktan sonra Hyunjin'e geri uzattı. "Neden onu da almadın?" sordu Felix, köpeği ima ederek.

Hyunjin fotoğrafları masaya koyarken gözlerini devirdi.
"Sence kaçak bir haldeyken bir köpeğin ihtiyaçlarını karşılayabilir miydim?"

"Fare kadar zaten Hyunjin, ne kadar zor olabilirdi?"

Hyunjin nefesini tuttu. "Kkami'mi bir fareyle mi kıyasladın," dedi, sahteden gücenerek elini göğsüne götürdü.

"Haklısın, bu gereksizdi," yüzündeki gülümsemeye rağmen özür diledi Felix.
"Ama demek istediğim hala doğru, o küçücük."

"Sen de küçücüksün ve yedi gün içinde 200 doları boşa harcamayı başardın." Hyunjin, bir çay fincanından küstah bir yudumun eşlik etmesi gerektiği sarkastik bir ses tonuyla karşılık verdi.

"Ben-" Felix ağzı açık ona baktı, diğer çocuğun yüzünde kendini beğenmiş bir gülümsemenin belirdiğini izlerken, ona bir cevap veremedi.

Hyunjin sadece başını salladı, ayağa kalktı ve daha fazla yiyecek aramak için mutfağa geri döndü.

Felix de ayağa kalktı, hala etrafına sarılı olan ağır battaniyeyle boğuşuyordu.
"Ben küçük değilim," diye karşı çıkarak kızgın bir ördek yavrusu gibi mutfağa doğru adımladı.

Hyunjin "evet, aynen..." der gibi kaşlarını kaldırdı ve kendine bir bardak su koydu.

"Şunu yapsana bi' " dedi uzun, bardaktan bir yudum aldıktan sonra. Sağ elini kaldırdı, avuç içi dışa dönüktü.

Kafası karışan Felix yine de ona uydu ve avucunu diğerine bakacak şekilde elini kaldırdı. Hyunjin elini Felix'in çok daha küçük olan elinin üzerine koydu ve amacını kanıtlamak için parmak uçlarını çocuğun ellerinin üstünde kıvırdı.

"Hah, küçücük değilmiş," diye alay etti Hyunjin, elini geri çekmeden önce. Felix, şaşkınlık içinde yanında donakaldı.

"Bu arada, bugün dışarı çıkıp araba için benzin almam lazım" parmaklarını tezgaha vurarak konuştu uzun olan.

Felix, biraz zorlanarak cevapladı.
"Uh, peki. İyi şanslar?"

Tatlı bir gülümseme bahşetti uzun saçlı olan.
"Gelmek ister misin? Buraya geldiğinden beri evden hiç çıkmadın," tezgahtan anahtarlarını alırken konuştu Hyunjin.

"Olur..." cevapladı Felix.
Her zamanki gibi, Hyunjin'in tavsiyesi doğru görünüyordu; arada sırada dışarı çıkmaktan zarar gelmezdi.

"O zaman... hadi gidelim," Hyunjin, kapıya yönelmeden önce bardağında kalan son suyu içti.

Felix ise battaniyeyi sırtından atmış, kapıya yönelirken aynı zamanda saçlarını düzeltiyordu.

Felix'in içinde bu durumun, kendisi için yeni normal haline geldiğine dair ürpertici bir his vardı.

-

24-07-21

Kayıp (Wander)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin