"Günahların bedelini daima doğrular öder."
ᅳ
Patlayan silah büyük bir kaosun yol göstericisi, bir bakıma habercisi olma görevini üstlenmişti.
Jisoo büyük bir şoka girmiş fakat olabildiğince hızlı bir şekilde kendini toparlamıştı. Kısa bir süre içerisinde ekibiyle birlikte evde çalışan ve yaşayan herkesi güvenli bir yere toplamışlardı.
Anında destek için ekip çağırmışlardı. Olası bir saldırı durumda baş edebilmeleri için küçük bir önemdi bu.
Jisoo dedektif Cho'nun ona doğru yaklaştığını gördüğünde beklentiyle ona baktı.
Konuşması için başını salladı. Dedektif vakit kaybetmeden özet geçti.
"Gelen ekipler evin etrafını detaylı bir şekilde araştırmışlar."
"Ve?"
"Hiçbir şey bulamamışlar efendim."
Jisoo sinirle saçlarını karıştırdı. Bu durum fazlasıyla sinirlerini bozmaya başlamıştı. Onlara göz dağı veriyor yetmezmiş gibi düpedüz alay ediyordu. İstese onu vurabilir hatta ölmesini bile sağlayabilirdi. Fakat bunu yapmamış onun yerine kafasının yanından geçen mermi kilidi parçalamıştı.
"Bizimle dalga geçiyor..." Kendi kendine konuşuyordu.
Sinirle güldü.
"Nereden ateş edildiğini bulun. Bulmadan hiçbiriniz gözüme gözükmeyin. Tek bir hata dahi istemiyorum."
ᅳ
Jisoo elindeki kilidi kıran kurşuna bakarken ateş edilen yeri bulduklarını öğrenmiş ve vakit kaybetmeden oraya gitmişti.
Karşılaştığı şeyse... Fazlasıyla beklenmedikti. Aklına gelen hiçbir fikir aslında olan şeyin yakınından bile geçmeyi başaramamıştı.
Fazlasıyla dar; basık ve nemli bir kiralık dairenin tam ortasında duruyor, gözleriyle etrafındaki nesneleri tarıyordu.
Camın tam önünde hafif makineli bir silah duruyordu. Açısı ayarlanmış, sabitlenmiş ve öylece bırakılmıştı. Cama doğru yürüdü. Bay Hyun'un evi tüm çıplaklığı ile gözlerinin önündeydi artık. İncelenecek daha birçok şey vardı fakat kafasındaki onlarca cevapsız soru bir bir aydınlanıyordu.
Hiçbir şeye elini sürmemeye dikkat etti ve camdan uzaklaştı. Gözleri duvara takıldığında kaşları çatıldı.
Önünde durduğu geniş duvarda birkaç tanıdık yüz ve bir o kadar da yabancı surat vardı. Kafası fazlasıyla karışmıştı.
Bir adım atarak daha da yaklaştı duvara. Babasının gülümsedi fotoğrafa bakarken çatık kaşları gevşedi.
Babasının katilinin fotoğrafını gördüğünde dudakları şaşkınlıkla aralandı. Üstüne çarpı işareti çizilmişti. yanında Bay Hyun'un fotoğrafı vardı. Fotoğrafın altına kırmızı renkli bir kalemle ismi yazılmıştı. Bay Hyun'la birlikte ismi kırmızı renkli kalemle yazılan dört kişi daha vardı.
Babasının ve katilinin fotoğraları merkezde duruyordu. Diğer fotoğraflarsa onları çevreliyordu.
Bay Hyun'un başına gelenlerin babasıyla ne alakası olabilirdi? Olayı araştırdığı her yerde karşısına babası çıkıyordu. Gözlerini kırpıştırdı. Cebindeki küçük not defterini hızla çıkardı. Adları kırmızı renkle yazılan adamların isimlerini tek tek yazdı.
Bu isimlerin ortak bir noktası olmalıydı. O noktanın aynı zamanda bu olayın kilit noktası olduğunu da biliyordu. Elinde hiçbir şey olmamasına rağmen olayı çözmüş gibi hissediyordu.
Buradaki işi bitmişti. Kapıya doğru ilerledi. Aklına gelen şeyle olduğu yerde durdu.
Düşündüğü şeye göre babası ve katilinin de ortak bir noktası olmalıydı. Gözlerini kapattı ve derin bir nefes aldı. Nefrete hatta hiçbir duyguya yer yoktu yaptığı işte.
Defterini tekrar çıkarttı ve hiçbir zaman unutmadığı o ismi bu sefer not defterine yazdı.
Kim Mingyu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
the past─vsoo
Fanficsooyaa: biliyor musun? seni, sen söylesen de söylemesen de bulacağım. bilinmeyen numara: ben istemediğim süreçte bana ulaşamazsın Savcı Kim.