Burnumdaki algıların, o sivri nane kokusunu tatmasıyla, gözlerimin kocaman açılması bir olmuştu. Beynime dahi işleyebilecek bu kokunun kaynağının ne olduğunu anlayabilmek için daha derin nefes almaya başlamıştım. Nane kokusunu sevdiğimi inkar edemezsim fakat bu kadarı gözlerimin yaşarmasını sağlamıştı. Genizlerime kadar yol alan ve uğradığı her noktayı yakmaya yeten ağır bir nane kokusuydu bu.
Yorganımın köşesini burnuma dayayarak etrafıma bakmaya çalıştım. İlk karşılaştığım manzara beni dehşete düşürmeye yetmişti. Gözlerimin iyice büyümesini sağlarken, ağlamamak için kendimi zor tutmuştum.
Renginden hiç hoşnut olmadığım bu krem rengi perdeler ile cam kamufle edilmişti. Karşımda beyazdan çok uzak bu perde, irkilmeme, hatta korkmama sebep oldu. Gözlerimi kapatmam gerekti. Direniyordum. Uyanır uyanmaz karşılaştığım bu görüntü... Ah! Bu aptal perdenin açık olması gerekti.
Manzara içime çöken o sinsi perde fobisini mutlu etmişti. Karın kasalarımın kasılmasını önemsemeyerek yatağımdan fırladım ve pencereye doğru koştum. Uyanır uyanmaz başıma mentol kokusundan daha beter bir şeyin gelmesi günümü rezil edebilirdi.
Derin derin alıp verdiğim nefeslerimi düzene sokabilmek için perdeleri sonuna kadar bir hışımla açtım. Tabi bu kadar hızlı ve kaba davrandığım için perdelerin bir kaç mandalı raydan çıkmıştı ve perde yamuk duruyordu. Önemsemeyerek nefes alış verişlerimi normal ritmine sokmaya çalıştım. Dışarıyı izliyordum. Burnumdaki bu acı mentol ve karşımdaki soğuk hava manzarası üşümemi sağlamıştı. Bu huyumdan nefret ediyordum. Beyaz olmayan bir perdeyi gördüğüm anda çıldırmamdan nefret ediyordum.
Mentol kokusunun nereden geldiğini görmek için bedenim ile birlikte kafamı odanın tamamını görebileceğim şekilde döndürdüm. İlk önce bir duman abidesi, ardından kahkahalarla gülen bir surat ile karşılaştım. Grinin binbir tonuyla oluşan ve gözlerimin kamaşmasını sağlayan duman ve onun ardındaki ince yüzlü mor saçlı gülen bir kız...
Bu yaşıma kadar denemelik dahi içmediğim o lanet sigarayı, oda arkadaşım; saçtığı puslu dumanlarını şekilden şekle sokarak, ustaca içiyordu. Gözlerimin kocaman olduğuna iddiaya girebilirdim. Şaşkınlıkla Buğuya bakmaya devam ederken, azımın açıldığını aynı anda elimin burnumu siper ettiğini gördüm. Berbat bir nane kokusuydu bu. Karşımda karnını tutarak gülen ve upuzun bir çubukla yoğun dumanı tüttüren Buğu görüntüsü midemi bulandırıyordu.
"Eliz ne oluyor böyle? Ay! Karnıma ağrı girdi gülmekten."Nedenini bilmediğini biliyordum. Birçok insanın perde fobimden haberi yoktu. Veya bu kokuya alışık olduğu için benim rahatsız olabileceğimi düşünemiyordu. Fakat sigara veya bu içtiği iğrenç şey her neyse; berbat koktuğunu inkar edemezdi. Burun yollarımın açıldığına iddiaya girebilirdim.
"Buğu bu koku ne? Cidden iğrenç kokuyor. "
Pencerenin kulbuna ulaşarak zor da olsa camı açmıştım. Soğuk olmasına aldırış etmiyordum çünkü kokunun gitmesi için herşeyi yapabilirdim.
"Sigara kokusunu sevmiyor musun? Hemde mentollü?"
Dalga geçiyor olmalıydı. Kim bu kadar yoğun bir sigara kokusuna tahammül edebilirdi ki?
"Hayır. Nefret ederim. Lütfen şu işini sonlandırabilir misin?"
Pes edercesine ellerini harekete geçirirken; sigara olduğundan şüphelendiğim uzun çubuğu küçük bir kapta dolu olan suya daldırdı. Buğu ile ilk gecemdi ve sabahına bu denli köyü bir manzarayla karşılaşmam içimdeki Eliz'in rahatsız olmasını sağlamıştı. Her sabah bu manzarayla karşılaşmak istemiyordum. Konuşmalıydım. Konuşmak uzlaşmaya varmamız için tek yoldu fakat, ben hala bu görüntünün berbatlığından kurtulamıyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SAPLANTI
Teen FictionDeniz mi daha dalgalı yoksa onun saçları mı ? Yapraklar mı daha yeşil yoksa onun küçük gözleri mi? Elmas mı daha parlak yoksa onun gülüşü mü ? "Benim misin?"