Hislerin süzgeci yoktur. Düşüncelerin perde arkası, kelimelerin kısaltılması.Herşey apaçık ortadaydı. Bavul bana aitti, ve bu bir iftiraydı. Ve ben bunu dile getiremeyecek kadar halsizdim. Cezam işleve geçmişti bile ve ben bu gün için yurttaki son saatlerimi yaşıyordum.
Sadece 9 saat burada bulunabilirim ve gece 11 den önce gelemem. Sabah saat 8 de ayrılmak zorunda olmam beni pek etkilemiyordu. Zaten okula gitmek için 7.30 da evden ayrılıyordum. Fakat gece 11 e kadar nerede duracaktım?
Gece boyunca ağlamış bir gram uyku uyuyamamıştım. Saat 5-6 civarında uykuya dalmıştım. Sabah zilim çalarak kaltığım için sinirlerim volümünü arttırmıştı. Aynanın karşısına geçince tekrar bir ağlama isteğiyle dolmuş gözlerimi durduramamıştım. Berbat görünüyordum. Baharla odalarımız ayrıldığı için biraz daha rahattım. Böyle bir şeyin bana nasıl yapıldığına hala anlam veremiyordum.
Sürünerek okula gitme kavramını yaşıyordum. Sürünerek. Cezam olmasa akşama kadar yatağımdan çıkmazdım. Ama eli mecbur hazırlanmaya başladım. Artık bavulumun içindekilere ulaşmam olanaksız olduğu için spor çantama sığdırdığım şeylerle idare etmek zorundaydım. Ama bir sorun daha vardı. Dans çalışması için giyebileceğim hiçbirşey yoktu.
Spor taytlarım, salaş tişörtlerim, eteklerim hepsi bavuldaydı ve bavulumdakiler çöp olmuş durumdaydı. ÇÖP!
Hızlıca ne yapabileceğimi düşünmeye başladım. Okulum kuzeydeydi. Avm ise batıda. Avm ye gidersem okula biraz geç kalacaktım. Yaksi bulsam Avm de harcayacağım paranın yarısı taksiye gidecekti. Koşsam... bunu geç. Birinden ödünç alsam, kimi tanıyordum ki? YALNIZDIM. Kendi başımın çaresine kendim bakmak zorundaydım çünkü bu asiliği ben seçmiştim. Bu yolda imkansızdı.
Çantamı ve kitaplarımı alarak aşşağıya doğru yürümeye başladım. Merdivenlere geldiğimde temizlik olduğunu fark ettim. Müdür odasına gidecek ve müdireyle konuşacaktım. Aileme bilgi vermemesi için ısrar edecektim. Suçsuzdum ama ceza almıştım. Bunun üzerine bir de aileme rezil olmak istemiyordum.
Müdür odasının önüne gelince fare Elizi ortadan yok etmiş ve içimi kemirmeye başlamıştı. Kalbim fazla volde çarpıyordu ve bu kaburgalarımın kasılmasına sevep oluyordu.
Ve kapıyı çaldım.
Asaletli bir ses içeri girmemi söylediği zaman kapıyı araladım ve ürkek adımlarla oda içerisinde ilerlemeye başladım.
"Merhaba Yasemin Hanım."
Kaşkarını çatarak yüzüme bakmaya başladı.
"Buradan ayrılman için 10 dakikan var. Bir sorun mu oldu?"
Aptal kadın.
"Evet. Yani sorun sayılmaz aslında ama ailemle konuştunuz mu?"
Gözlerini yüzümden çekerek kağıtlara bakmaya başladı.
"Hayır. Henüz değil."
"O zaman sizden bir şey rica edeceğim. Aileme bildirmeseniz bi sakınca olur mu?"
Şaşkın tavrı öfkesini bastırdığı için bakışları yumuşadı.
"Neden Eliz Atasoy. Ailen yaptığın bu terbiyesizlik nedeniyle sana kızar mı?"
Ap tal kadın.
"Aslına bakarsanız ben dün olanlardan haberdar değildim. İnanın ben böyle bir şey yapmam ayrıca..."
Sözümü kesti.
"Bana duygu sömürüsü yapma. Daha önemli işlerim var ve sana inanmamı bekleme. Begümü 3 yıldır tanırım. Buradaki en sevdiğim öğrenciler aradında. Ayrımcılık yaptığımı da düşünme, Begümü tanırım."
Ap tal ka dın.
"İnanın saygı duyuyorum ama cidden bavul bana ai..."
"Tamam Eliz ailenin haberi olmayacak ama sorumluluk almam. Gidebilirsin."
APTALhiçbirşey demeden odadan çıktım. Gözlerim yanıyordu. Eğer bir daha iftira yersem bu sefer yurttan atılacaktım. Ve olanlara hala anlam veremiyordum.
Yemekhaneye uğramadan çıktım. Ne iştahım vardı ne de Begüm denen salağı görme isteğim. Servisim gelmişti. Biner binmez oturan kızlara,
"Yedek taytın şortun var mı?" Diye sordum. Pis zenginler sanırım hepsi benciller. Hepsinin cevabını "mağleseeeeeefff." olarak alınca paşa paşa yerime oturmaya gittim. Dans iptaldi. Bir lens bebesi yüzünden çektiklerim bana fazlaydı. Buraya gelmekle hata ettiğimi düşünmeye başlamıştım. Hani iki yolum vardı ya, Ankarada normal hayat mı? Burada kendi ayaklarının üzerinde durmak mı?
İşte seçim yaparken acaba hata mı etmiştim?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SAPLANTI
Teen FictionDeniz mi daha dalgalı yoksa onun saçları mı ? Yapraklar mı daha yeşil yoksa onun küçük gözleri mi? Elmas mı daha parlak yoksa onun gülüşü mü ? "Benim misin?"