Kitap zaten okunmadığı için hemen final yapacağım.
Yeosang ve Mingi arabaya binmiş ve yakınlarda, bahçeli bir kahvaltı yerine gelmişlerdi.
Kafenin üst balkonuna çıkarak güzel manzara karşısında kahvaltı siparişi verdiler.
Yeosang gülümseyerek etrafa bakıyordu. Yeosang doğayı gerçekten çok severdi. Ağaçlar, çiçekler, böcekler...Her biri özeldi sarışın çocuk için. Dirseğini masaya yasladı, avuc içini de çenesine yerleştirerek manzarayı izledi. Mingi'de kendi manzarasının tadını çıkarıyordu.
Yeosang yüzündeki tatlı gülümseme ile dışarıyı izlerken sonunda siparişleri gelmişti. Yeosang garsonun siparişleri masaya yerleştirmesini izledi.
Her şey tamam olduğunda ikili önündekilerden yemeye başladı. Kahvaltıları fazlasıyla sessiz geçmişti tâ ki Mingi'nin kahkahaları duyulana kadar. Yeosang meraklı bakışlarını uzun olana çevirdi.
"Neden gülüyorsun?"
"Burnun..."
Lafını kahkahaları bölmüştü.
"Ya niye gülüyorsun?"
"Burnunda yoğurt var."
Mingi hâla gülerken Yeosang burnuna bakmak için gözlerini şaşı yaptı. Mingi bu gördükleriyle daha da gülmüştü.
Peçetelikten bir peçete alarak sarışının burnundaki yoğurdu sildi.
"Çok tatlısın..."
Yeosang'ın rezilliği bir yana bu iltifat üzerine yanakları daha da kızarmıştı.
"Teşekkür ederim."
"Rica ederim minik kedi."
"Kedi mi?"
Yeosang kendisine verilen hayvan ismi ile şaşırmıştı.
"Evet kedi ama minil olanından."
Mingi gülerek Yeosang'ın önüne gelen bir tutam saçı kulağının arkasına koydu.
"Hadi şimdi yemeye devam et."
Yeosang başı ile onaylayarak yemeye devam etti.
Yemekten sonra tekrar Mingi'nin arabasına binip eve gitmişlerdi.
"Dışarıda biraz yürümek ister misin?"
"Evet."
Üzerlerini giymek için odalarına çekildi. Mingi üzerine bol, uzun bir eşofman ve ince, uzun kollu bir tişört giymişti. Koluna da bir bandana bağlamıştı. Odasından çıktı ve karşı odanın kapısına baktı. Zaten saniyeler sonra o kapıda açılmıştı. Yeosang üzerine pembe, uzun kollu bir tişört giymişti altında da beyaz bir şort giymişti. Fıstık yeşili bir ceketi beline bağlamıştı.
"Ah hazırlanmışsın."
"Evet çabuk oldu benimkisi."
Yeosang gülümsedi.
"Hadi çıkalım o zaman."
Yeosang ve Mingi evden çıkarak ormana yapılan yürüyüş yoluna girdiler. Yan yana yürüyen ikili küçük küçük sohbetler ediyordu. O kadar sohbete daldılar ki kaç saat yürüdüklerini fark etmediler hatta yürüyüş yolundan çıktıklarını bile fark etmediler.
Yeosang ayağındaki acı ile inlediginde Mingi endişe ile yanında çocuğa döndü.
"Yeosang bir şey mi oldu?"
"Bileğim...bileğim burkuldu."
Mingi telaşla yere eğildi ve Yeosang'ın bileğine baktı. Kolundaki bandanayı Yeosang'ın bileğine bağladı ve ayağa kalktı. Bir kolunu Yeosang'ın bacaklarından diğer kolunu da kolunun altından geçirerek kucağına aldı.
Yeosang şaşkınlıkla uzun olana baktı ama Mingi yola odaklanmıştı. Acele ile eve doğru yürümeye başladı.Yeosang kollarını uzun olanın boynuna doladı. Gözlerini Mingi'nin sivri çene hatlarında gezdirdi. Mingi gerçekten göz alıcıydı.
"Gözünü çok mu aldım hm?"
"N-ne yok hayır."
Mingi Yeosang'ın kekelemesinden sonra güldü.
"Utanma bu kadar güzelim."
"Güzelim?"
"Güzel değil misin?"
"Güzelim güzel olmasına ama... sonundaki aitlik eki."
"Resim öğretmeni olmana rağmen ekleri de biliyorsun demek hm?"
"Tabii ki biliyorum. Oradan bakılınca cahil gibi mi duruyorum?"
"Hâşa Bay Song."
"Song mu? Song senin soy adın Mingi karıştırdın heralde."
Sonunda Mingi'nin evine geldiklerinde Mingi kapıyı açarak Yeosang'ı içeriye taşıdı.
"Karıştırmadım. Ileride ki soy ismin ile seslendim."
Yeosang şaşkınlıkla Mingiye baktı.
"Yani-"
"Evet, benimle çıkar mısın Yeosang?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Colleague > MinSang
Fanfiction●TAMAMLANDI● Hwahyung:Çocuklar okula yeni bir resim öğretmeni geliyormuş. Minsang yazmaktan bıkmayan bir yazar ve gece 3'te gelen ilhamları sonucu oluşmuştur.