geçmişe şöyle bir göz attığımda gerçekten beraber bir sürü güzel anı biriktirdiğimizi görüyorum. hepsi de hatırlamaktan oldukça keyif duyduğum anılar. çıktığımız randevular, sayısız kütüphane buluşmaları ve daha bir sürü şey. aklıma gelmişken, bugün crane sokağından geçiyordum ve eski pastaneyi gördüm. aklıma anında sevimli bir kadının pastanesinde her gün yediğimiz donut düştü. en sevdiğin hep çilekli olanlardı. hala hatırlıyorum. fakat malesef senin varlığını daha iyi hissedebilmek için o pastaneye giremedim. zavallı kadın bir kaç hafta önce vefat etti. pastaneyi devralacak hiç bir akrabası olmadığından kapatmışlar orayı.
artık ne o kadın, ne o pastane, ne de çok sevdiğin çilekli donut var.
yol boyunca sadece bileğimdeki küçük dövmeyi okşadım. dövme yaptırdığımız günü hatırlıyor musun diye sormayacağım, aşkım. çünkü sen en küçük şeyleri bile unutmazsın, biliyorum. ben bileğime ay dövmesi yaptırmıştım, sen ise güneş. ikisi de çok küçüktü çünkü evdekilerin görüp de kızmasını istememiştik. ama bu küçücük dövmelerimiz boyutlarından çok daha büyük anlam taşıyor. ay beni temsil ediyor, güneşse seni. ay ve güneş dövmelerimiz birbirini tamamladığı gibi tamamlıyorduk biz birbirimizi. ellerimiz, dudaklarımız ve vücutlarımız. resmen her bir parçamız birbiri için yaratılmıştı. birimiz olmadan diğeri asla tam değildi.
diğer yarımdan, ruhumun en özel yarısından ayrılmaya hazır değildim. seni böyle çabuk kaybetmeye hazır değildim. keşke hala yanımda olsan, ellerimi tutsan ve bana her şeyin düzeleceğini, her şeyin daha iyi olacağını söylesen. kendimi her zaman aksine inandırmak istesem de biliyorum ki hiç bir şey düzelmeyecek. bir daha asla hiç bir şey çok daha iyi olmayacak. yerimde sayıp duracağım. çünkü sen artık yoksun, aşkım.
sen benim güneşimsin, jaeyun ve ben güneşime hasret kaldım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
junnen' jakehoon
Fanfictionsen benim güneşimsin ve ben güneşime hasret kaldım. Park Sunghoon x Sim Jaeyun [minific, letters, angst]