Kalan dokuz günün sekiz günü bir sürü şey yapmışlardı. Uraz Mete'ye İstanbul'u gezdirmişti, birlikte pikniğe gitmişlerdi, kütüphanede kitap okumuşlardı, onu kelebekleri görmeye götürmüştü. Şimdi son iki gün kala en sonunda Uraz'ın istediği gibi onun evindeydi, onu teyzesi ile kaldığı eve çağırmıştı. Hastaneden sonra çıktığı ev burasıydı, tüm acıların onun için toplandığı yer...
Mete ciğerlerine oksijen dolduğunu hissedemiyordu. Burada on dakika daha bekleyebilirdi, bir saat veya bir gün... Yeter ki içeri girmesindi, dileği buydu ama kapının açılması ile gri eşofman takımı içinde elinde çöple şaşkın bir Uraz ile bakışmıştı.
"Sen çoktan gelmişsin." dedi Uraz gülümseyerek. Birlikteyken tüm sorunları yok olmuş gibiydi, sanki olabilecek hayatlarını yaşıyorlardı.
"Evet, yeni geldim." dedi Mete içeri girerken. Ev tahmin ettiğinden daha sadeydi, arada kahverengilikler olsa bile genel olarak eve hakim bir gri tonu vardı. Üç kişilik büyük kanepeye oturduğunda fotoğraflarla kaplı duvar dikkatini çekmişti Mete'nin, yine de yaklaşmadı, bakmak istemedi.
"Ne içersin?"
"Ben... teşekkür ederim içmeyeceğim bir şey."
"Sonunda geldin."
"Hoşgeldim."
Söylenmemiş çok söz var gibiydi aralarında, ama sözlerden daha çok kırgınlıklar vardı. Uzun bir sessizlikten sonra konuşan Mete olmuştu.
"Geriye dönüp baktığımda... sana hep haksızlık ettim, Uraz. Bu kalbini kırmadan önce sana karşı yaptığım ilk yanlıştı. Seninleydim ama değildim gibi... Ömür boyu senle kalabileceğimi düşünüyordum, bir yanım ise gerilmeye başlamıştı. Daha çok gençtik... Ya birbirimizin gençlik macerasından başka bir şey değilsek? Bunların yanında hep mükemmel bir ben istiyordun, mükemmel bir üniversiteye gitmeli ve mükemmel bir sevgili olmalıydım. Tanrı aşkına, yedi dakika geciktim diye yağmurda beni bırakıp gitmiştin... Sana olan sonsuz sandığın sabrım ilk o zaman çatlamaya başlamıştı, ya ileride de beni yarı yolda bırakırsan?"
Mete bir an durdu, bunları konuşmanın kimseye anlamı olmadığını düşündü. Derin bir nefes aldıktan sonra devam etti:
"Bizim ilişkimizde hatalı olan bendim, seni yarı yolda bırakan da ben oldum ve şimdi Uraz sen.. beni asla affetmedin. Affedemiyorsun. Ne kadar denerse dene tahammül edememeye başladın, geçmişi hatırlıyorsun ve sinirleniyorsun. Biz... artık birbirimizi hayatlarımızdan çıkarmalıyız."
Mete gözünü yerdeki halıdan ayırmamıştı, başını kaldırdığında gördüğü kara gözlerden yaşlardan akmasından korkuyordu ve gerçekten de yere damlayan damlalarla o da kendisini ağlamamak için zor tutuyordu.
Uraz'ın iyiliği içindi.
Gerçekten Amsterdam'a gidip kendine yeni bir sayfa açabilirdi, bunu yapmasından başka gönülden bir isteği yoktu Mete'nin, olmayacaklarını uzun zaman önce anlamıştı.
"Ben seni seviyorum" diyip kollarına atılan bedene sımsıkı sarıldı Mete, dudaklarını ona açtı bir kere daha, kalbi zaten ona hep açıktı.
"Lütfen... gitme" dedi Uraz ama Mete dilediği şeyin bu olmadığından emindi.
Çünkü yıllar önce Uraz'ın defterinin köşesinde not aldığı şiirin iki satırı gibiydi ilişkileri, sevgi emekmiş, emek ise vazgeçmeyecek kadar ama özgür bırakacak kadar sevmekmiş.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ex lover [boyxboy texting]
Short Story0535....: İyi ki doğdun. 0531....: Kimsin? 0535....: Numaramı silmen kalp kırıcı ama Ben Eski sevgilin