"N- Na- Nasıl?" Şükür bir kelime söylebilmiştim(!)
"Hem bana çarpıyorsun hem de..." dizlerinden destek alarak eğilip boyuma gelmişti "Hem de bir özürden acizsin?"
Hadi kızım artık aç şu ağzını ve konuş! Kendini ezdirme.
"B- ben..." yine kekelemiştim anlamıyorum bu heyecan mıydi yoksa yapacaklarından dolayı korku mu? Peki cidden sevdiğim çocuktan korkuyor muyum? Bana zarar verir mi?
"Ne! ne sen?" Doğrulup anlını kaşıdı ve "Ah kekelemeyi bırak! Konuş artık! Konuş!" Yüzüme haykırıp arkasını dönüp hızlı adımlarla sınıfına girdi.
Ah ne hoş(!) Hem kendi çarpıyor hem de mağdur rolu oynayan o!
Elimi kalbime doğru kaldırdım ve gözlerimi kapatıp yaklaşık 5 dakikadır olduğum yerde dikilip bekleyen ben değilmişim gibi hala bekliyordum.
"Sus artık!" Neden anlamıyorum neden söz geciremiyorum sana! Bu kadar hızlı atman benim içinde kötü senin içinde...
Kalbim sakinleşmeye başladı ve gozlerimi açıp yolu devam ettim.
12-F kapısından geçtiğimde ruhum o kapıdan içeri girio Burağın dibinde dururken bedenim hala yol alıp kendi sınıfının kapısının önünde durdu.
Öylece kapıda durup içerideki hiç olmayan arkadaşlarima baktım.
Cidden arkadaş edinmek bu kadar basit bir şey mi? Bu kadar kolay mı!
Bazıları köşelerine sıkışmış başka taraflara dalmışken bazıları 'yapmacık' arkadaşlarıyla oturmuş kahkahalarla konuşuyordu.
Mutlu olmak bu kadar basit mi?..
Belki evet belki de hayır.
Kanıtlanmış bir bilime göre dışardan gülen insanların içinde kanayan yarası daha çokmuş. Hiç belli olmuyor ama neyse...
Saatlerdir oturmuş ders dinliyormuş gibi tahtayı izliyordum.
Bu umursamazlığım benim için ne gibi tatsizlikler olucak tabii ki seneye mezun olduğumda başlayacak!
Babamın umurunda olmasada annem derslerimin iyi olmadığını universite sımavında yüzü kara bir şekikde çıktığımı öğrendiğinde o sıra ne olucak çok merak ediyorum!
Özel okulda iken kafamı takmıyorken dershane gibi bir saçmalığa girerler mi çünkü 1 yıl daha okumak isteyeceğim son şey bile değil.
Keşke imkanlarım olsa da bir evim olup yalnızca o evde çürüsem...
Kitaplarım, odam, günlüğüm ve ben. Çok iyi dörtlü(!)
Evime gelmiş sessiz sedasız odamda çıktım.
Kıyafetlerimi indirip banyoya girdim acilen duş almam gerekti!10 dakikadır soğuk suyun altında öylece bekliyordum. Hiç beklemediğim bir şey olmuştu bugün Burak ile konusmuştum.
Tabii konuşmak denilirse buna... Keşke oturup saatlerce konuşsak o benim yanımdayken konuşabileceğimi pek sanmıyordum ama olsundu oturur gözlerini izlerdim. O karanlığı içine çekmiş kahve gözlerini.
Bornozumu giyip yatağıma uzandım gözlerim yorgunluktan kançanağına dönmüş vazifesinde!
Gözlerim kapanmak üzere iken bildirim sesi ile sonuna kadar gözlerim açıldı.
Bana mesaj gelmezdi ki?
Kesin Tarifeler için gelen bir mesajdır bakmaya bile gerek yok! Uykum çok vardı ama ilk önce guruldayan karnımı doyurmalıydım.
Altıma siyah tayt ve üstünede kırmızı en sevdiğim t-shortumu giydim.
Aşağı indiğimde yemeği çoktan yediklerini anlamak zor değildi yemek saati yarım saat önceydi!
Mutfağa geçtim hava çok sıcaktı cidden Mart ayında bu kadar sıcak olması saçmalıklar kraliçesi oluyor.
Karnımı az da olsa doyurup yukarı çıktım ve o miss yatağımda uzandım.
Kendimi yatağımda çok güvenli ve beynimi devre dışı bırakıyordum. Her şeyden uzak ve her şeyi bir süreliğine de olsa unutmak.
Telefonu elime alıp keşfette gezmek için açtığım sıra aslında saçma sapan telefon mesajlari sanarken bam başka bir şey karşıladı beni.
Bu bir mesaj!
Hem de numarama gelen bir mesaj!
"Neden içine kapanık küçük bir kız çocuğusun"
BÖLÜM SONU ♡
SORU -->
SİZCE MESAJI ATAN KIM?
GİZLİ BIR HAYRAN MI GİZLI BIR AŞIK MI YOKSA HERHANGİ BİR MERAKLI MI?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BEYAZ KARANFİL
FantasyO Beyaz Karanfil gibi temiz ve çok masumdu, o herkesin okulda dilinde olup herkesten kötü muamelesini gören masum bir kızdı sadece. Ona umut veren ona zaferi tattırmaya çalışan en yakınından büyük darbeyi yedi. Daha önce kalbini herkes kırmıştı ama...