chapter'3

118 13 6
                                    

Hastaneye girdiğim anda herkesin bana baktığı hissine kapıldım, ama bu kadar kısa zamanda haber almaları küçük bir ihtimaldi diye düşündüm.

Yavaş ama emin bir adım daha attım. Bozuntuya vermedim ve 2. katta olan odama adımlamaya devam ettim. Biraz sonra odamdaydım. günlük işleri, seansıma girecek hastalara ve seansların saatlerini kontrol ediyordum, kafam çok doluydu. Her şey olduğundan daha anlamsız ve zor geliyordu.

adeta tüm insanlar düşüncelerinden kurtulmuşta hepsini yeterince yorgun olan Jisoo'nun omuzlarına bırakıyor gibiydi.

Daha sonra sanki ilk kez kendi odasını görüyormuş gibi etrafı izlemeye başladı uzun uzun. Siyah tonları ile donatılmış oda ruhunu yansıtıyordu herkesin odasından farkılıydı Jisoo'nun odası, tamamen koyu renklerden oluşmuş bir cennet gibi geliyordu Jisoo'ya, oldu olası açık renkleri sevmezdi. Hep yalandan bir perde gibi görürdü gerçekleri kapatan bir perde.

Eskisi gibi olup olmadığını anlamaya çalışıyordu dalıp gitmişken. Eski sevgilisi olan Kim Junmyeon'un ona söylediği güzel şeyler ve verdiği sözler aklına geliyor daha çok sinirleniyordu, evet hala normal hissettmediğinin farkındaydı ama bu aldatıldığı gerçeğini değiştirmiyordu. Ben onu gerçekten seviyordum.  Diye geçirdi içinden, bitmişti belki çoktan, hatta Kim Junmyeon kendi kendini bitirmişti Jisoo'nun kalbinde, artık ne onu ne yeniden diriltebilecek bir Jisoo, ne de kendini affetirebilecek bir Junmyeon vardı.

Diğer yandan Annesi başka bir yük olarak omuzlarındaydı. Onu kaybettiğine hala inanamıyordu birisinin çıkıp tüm bunların iğrenç bir eşek şakası olduğunu söylemesini istiyordu. Gerçek olduğunun farkındaydı ama inanmak istemiyordu, kendisi bile açıklayamıyordu içinde olup bitenleri. Yıllarca kendinden büyük yükler taşımamış mıydı? yorulmamış mıydı? bu kadar yorgunluk yetmez miydi Jisoo'ya?

Ama her şey oldukça gerçekti ve bunların farkında olmak daha çok acı veriyordu. Farkında olmamış olmayı istedi bir anlık. Bu bir eşek şakası değildi. O gecede de...tüm bunların olduğu gecede de... Junmyeon'a Gerçekten bunu yaptın mı? beni aldattın mı?  dediğinde de Tanrı'ya bu bir eşek şakası olsun diye yalvardığını hatırlıyordu, ama hemen sonrasında Junmyeon'un yüzsüzce evet aldattım söcüklerini unutmak pek de mümkün değildi Jisoo için...

Onu düşüncelerinden ayıran kapıya tıklayan parmaklar olmuştu. Sesini normal çıkarmaya çalışarak ''Gel'' diyebildi.

İçeri giren yeni stajyerlerden biriydi

-Efendim Bay Min sizi odasına çağırdı.

Bir süre durdu. Gözlerini kahverengi deri defterinden kaldırıp stajyere baktı Jisoo.

-Tamam. Gidiyorum, teşekkürler çıkabilirsin.

Stajyer çıktı, Jisoo gerginleşmişti Bay Min'in beni çağırma sebebi ne olabilir? diye düşünüyordu, evet yumuşak biriydi ama hiç beklenmedik tepkiler verdiği çok olmuştu.

Çok geçmeden odadan çıktı ve Bay Min'in odasına doğru gidiyordu pek dolu olmayan koridorlarda giydiği topukluların sesleri onu biraz daha geriyordu, bu durum küçük bir irkilmeye sebep olmuştu.

aklı hafiften dolanıyordu sanki arada bir.

Kapının önünde durup yüzüne sahte bir gülümseme koymaya çalıştı ve ne kadar olduysa öylece içeri girdi.

-Beni çağırmışsınız. Dedim eğilip selam verirken.

-Evet.

Masasının karşısında duran iki koltuktan birini oturmam için işaret etti Bay Min.

Oturduktan sonra küçük bir sessizlikten sonra Bay Min devam etti.

-Bunu direkt söylemek senin için kötü olabilir ama pek uğraşacak vaktimiz yok maalesef.

Söylediklerinin nereye varacağını anlamamıştım ama anlamış gibi başımı sallamıştım.

-Edebiyat yapmak istemiyorum, zaman değerli bir şey,

Nefes alıp yarım bıraktığı sözünü tamamladım.

demem o ki yaşadığın şeyler kısa sürede hastaneden dışarıdaki insanların da kulağına gitti.

Bay Min'in son dediği şey ile şoka uğramıştım, hastanedekileri de geçmiş dışarıya mı gitmişti? Herkes hakkımda asılsız dedikodular yaymaya başlamıştı belki de. Hayretimi gizlediğimi umarak dinlemeye devam ettim.

-Zor durumdasın seni anlıyorum, zaten hastane yönetimi olarak ihtiyacın olduğunda daima yardım edeceğimizi biliyorsundur. Bu durumda bile işe gelmenden işini sevdiğini de çok iyi anlıyorum ve işinde de iyisin, bunu da biliyorum.

Konunun nereye varacağını hala anlamamıştım.

-Ne yazık ki hastanedeki kıdemli olan tek psikiyatrist sensin, fakat eğer hatırlarsan eskiden de sen istemediğin için yanına başkasını vermemiştik, dediğim gibi yaşadığın kötü olaylar, hakkında kötü izlenim verecektir ve bu da hastanemizin güvenilirliğini azaltıyor tahmin edeceğin gibi. Uzatmayacağım, yanına başka bir Psikiyatrist vereceğiz hatta kendisini seçtik bile, Bay Kim de senin gibi profesyonel biri yani bu senin için de iyi olacak hem daha az çalışmış olacaksın umarım beni yanlış anlamamışsındır. Biliyorsun bunu hepimizin iyiliği için alınmış bir karar.

Ha bu arada bu gün izinlisin hatta diğer günde gelemeyebilirsin, yok illa gelmek istersen yarın gelebilirsin yeni psikoloğumuz da yarın başlayacak.

Kafamı sallayabildim, ama sonrasında cevap vermem gerektiğini düşündüm ne de olsa bana sorma gereğinde bulunmuştu. Ve çok düzgün bir dille yapmıştı bunu. Yapmayadabilirdi her şey onun emrinin altındaydı bir gün fazladan izin hakkı tanımasıda büyük incelikti.

-Evet efendim anlıyorum. Eminim bu benim için de hastane için de en iyisidir. İşimi hakkı ile yapmaya devam edeceğimden emin olabilirsiniz. İyi günler.

dedim ve odasından çıktım. Sinirliydim, işimi başkası ile paylaşmak istemiyordum zaten tek uğraşım buydu en azından kafamı hastalara vermek ve birine yardım etme düşüncesi beni yaşanmışlıklardan biraz da olsa uzaklaştırıyordu ama artık daha az olacaktı. Bu şansımı bile almıştı hayat elimden, ama Bay Min'e birşey diyemezdim çünkü haklıydı, hakkımdaki olumsuz haberler yayılamaya başlamıştı bile. Bay Min de hastaneyi düşünmekle haklıydı, hastanede en gözde doktorlardan olan birisi hakkında olumsuz haberler çıkarsa illa ki hastane de etkilenecekti.

Yeni gelen her kimse umarım gıcık bir tip değildir diye umdum elimden gelen tek şey buydu.

Odama çıktım, eşyalarımı alıp aşağı indim ve arabama bindim.

Moral Of The Story • VSooHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin