"1896 yılında mı lanet başlamış?" diye sordu taehyung, bir yandan da elindeki eski fotoğrafa bakıyordu."1896," dedi ve iç çekti jisoo. "O yılın kraliçelerini anneannem bana anlatırdı."
"Ne anlatmıştı?" diye sordu taehyung merakla.
"Kendisi o zamanlar prensesmiş," dedi jisoo. "Kraliçeden yani annesinden nefret edermiş."
"Neden ki? Annesinden neden nefret ediyormuş ki?" diye sordu taehyung.
"Bilmiyorum."
"Ben biliyorum." dedi arkadan bir ses.
Taehyung ve jisoo bu sesi duyunca arkalarına dönüp duraksadılar.
"Ahh bayan sarah, annem geldi sandım." dedi jisoo ve kalbini tuttu.
Gelen hizmetçi sarah idi. Amerikan kökenliydi ama işi için buraya gelmişti ve jisoo kendini bildi bileli bu krallıkta çalışıyordu. Annesi ve diğer hizmetçilerin tersine bayan sarah, jisoo'yu anlıyor ve ona yardım ediyordu. Jisoo, sırlarını hep ona anlatırdı.
Taehyung, Jisoo'ya "bu kim?" bakışı attıktan sonra jisoo konuşmaya başladı.
"Hizmetçimiz bayan sarah," dedi jisoo ve bayan sarah'a döndü. "Bu da buz krallığının prensi bay kim taehyung."
"Anladım, prens kim taehyung ve prenses jisoo." dedi sarah. "Şimdi tüm gizemi açığa çıkarmama hazır mısınız?"
İkili başını olumlu anlamda sallayıp sarah'ı dinlemeye başladılar.
"1896 yılında annem burada hizmetçi olarak çalışıyordu, o zamanlar senin anneannen de prenses idi. Prenses eun." dedi bayan sarah. "Bir sabah prenses eun'un kardeşi yani diğer prenses, gezintiye çıkmak için hazırlanmıştı, üzerine kan k*rmızısı bir elbise giymişti. Sonra kraliçe ile birlikte sarayın önünde güzel ve ikonik bir fotoğraf çektirmişlerdi. Kraliçe'nin işleri vardı bu yüzden prenses kendi başına gezintiye çıkmıştı, ama gezintiden 2 gün boyunca dönmeyince baya merak edildi. Kraliyet polisleri tüm gün onu aradılar ama bulamadılar. Sonradan ortaya çıktı; prenses, yakışıklı bir prens ile buluşmaya gidiyormuş fakat prens denilen kişi, kimse kim olduğunu bilmiyor, onu öldürmüş. Prenses'in kanları o kadar k*rmızıymış ki üzerindeki elbise ile neredeyse aynı renkmiş, kraliçe de bu k*rmızı rengi lanetli ilan etmiş ve adı bike söylenince lanet olacağına yemin etmiş."
Taehyung ve Jisoo ağızları açık bir şekilde sarah'a baktılar.
"Henüz gizemi anlatmadım," dedi sarah. "Bu rengin lanetini kızı prenses eun'a anlatmış ve bu laneti devam ettirmesi için ondan söz vermesini istemiş, fakat eun söz vermemiş, kraliçeye; ateş krallığı için k*rmızı önemli bir renktir demiş, ve kendisi o rengi severmiş, kabul etmediği için prenses eun'dan yıllarca uzak durmuş halk. Ona iftira atmışlar ve çokça zarar vermişler. Prenses eun'un kızı olduğunda yani senin annen doğduğunda, kraliçe bu laneti devam ettirmek için torununu kullanmaya karar vermiş, yani senin anneni."
"Başka? Devamı yok mu?" diye sordu jisoo.
"Malesef bildiğim şeyler burada sona eriyor," dedi sarah. "İşte sizn göreviniz burada başlayacak, bu gizemi çözüp krallığı kurtarmak."
Bayan sarah, bunları söyleyip odadan hızla çıktı.
Taehyung, Jisoo'ya döndü.
"Şimdi ne yapacağız?"
"Katilin yanına gidip gerçekleri bir de onun ağzından dinleyeceğiz."
"Katil mi?" diye sordu taehyung.
"Evet, katil. Prenses Jennie'nin katili ve lanetli rengin öncüsü."
***
Finale adım adım yaklaşıyoruz...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
red dress.
Fanfiction[Tamamlandı.] "Kırmızı elbiseler tehlike getirir.." Prenses Jisoo'nun baloya katıldığı ilk gün bir felaket olmuştu. Bir cinayet işlenmişti.. Suç mahalinde sadece iki kişi vardı : Prens Kim taehyung ve prenses jisoo... Peki ya suçu hangisi iş...