7 1 0
                                    

Mısra 10:Tutunamayanların...

Garip Yaratıklar Ansiklopedisinden:

Tutunamayan (disconnectus erectus):  Beceriksiz ve korkak bir hayvandır. İnsan boyunda olanları bile vardır. İlk bakışta, dış görünüşüyle, insana benzer. Yalnız, pençeleri ve özellikle tırnakları çok zayıftır. Dik arazide, yokuş yukarı hiç tutunamaz. Yokuş aşağı, kayarak iner. (Bu arada sık sık düşer). Tüyleri yok denecek kadar azdır. Gözleri çok büyük olmakla birlikte, görme duygusu zayıftır. Bu nedenle tehlikeyi uzaktan göremez.
Erkekleri, yalnız bırakıldıkları zaman acıklı sesler çıkarırlar. Dişilerini de aynı sesle çağırırlar. Genellikle başka hayvanların yuvalarında (onlar dayanabildikleri sürece) barınırlar. Ya da terkedilmiş yuvalarda yaşarlar. Belirli bir aile düzenleri yoktur. Doğumdan sonra ana, baba ve yavrular ayrı yerlere giderler. Toplu olarak yaşamayı da bilmezler ve dış tehlikelere karşı birleştikleri görülmemiştir. Belirli bir beslenme düzenleri de yoktur. Başka hayvanlarla birlikte yaşarken onların getirdikleri yiyeceklerle geçinirler. Kendi başlarına kaldıkları zaman genellikle yemek yemeyi unuturlar. Bütün huyları taklit esasına dayandığı için, başka hayvanların yemek yediğini görmezlerse, acıktıklarını anlamazlar. (Bu sırada çok zayıf düştükleri için avlanmaları tavsiye edilmez.)
İçgüdüleri tam gelişmemiştir. Kendilerini korumayı bilmezler. Fakat gene taklitçilikleri nedeniyle başka hayvanların dövüşmesine özenerek kavgaya girdikleri olur. Şimdiye kadar hiçbir tutunamayanın bir kavgada başka bir hayvanı yendiği görülmemiştir. Bununla birlikte, hafızaları da zayıf olduğu için, sık sık kavga ettikleri, bazı tabiat bilginlerince gözlenmiştir. (Aynı bilginler, kavgacı tutunamayanların sayısının gittikçe azaldığını söylemektedirler.)
Din kitapları, bu hayvanları yemeyi yasaklamışsa da, gizli olarak avlanmakta ve etleri kaçak olarak satılmaktadır. Tutunamayanları avlamak çok kolaydır. Anlayışlı bakışlarla süzerseniz, hemen yaklaşırlar size. Ondan sonra tutup öldürmek işten değildir. İnsanlara zararlı bazı mikroplar taşıdıkları tespit edildiğinden, Belediye Sağlık Müdürlüğü de tutunamayan kesimini yasak etmiştir. Yemekten sonra insanlarda görülen durgunluk, hafif sıkıntı, sebebi bilinmeyen vicdan azabı ve hiç yoktan kendini suçlama gibi duygulara sebep oldukları, hekimlerce ileri sürülmektedir. Fakat aynı hekimler, tutunamayanların bu mikropları, kasaplık hayvanlara da bulaştırdıklarını ve bu sıkıntılardan kurtulmanın ancak et yemekten vazgeçmekle sağlanabileceğini söylemektedirler.
Hayvan terbiyecileri de tutunamayanlarla uzun süre uğraşmış ve bunları sirklerde çalıştırmak istemişlerdir. Fakat bu hayvanların, beceriksizlikleri nedeniyle hiçbir hüner öğrenemediklerini görünce vazgeçmişlerdir. Ayrıca birkaç sirkte halkın karşısına çıkarılan tutunamayanlar, onları güldürmek yerine mahzun etmişlerdir. (Halk gişelere saldırarak parasını geri istemiştir.)

Alıntı:
Tutunamayanlar, Oğuz Atay
Sayfa: 149-150-151

Daha önce okumasına rağmen tekrar tekrar okudu. Ezberlemişti artık. Tutunamayanlardan mıydı? Henüz onu bilmiyordu. Ama onlara benzediği kesindi.

Kendimi tanımaya başladım artık Mim. Kendimden çok korkuyorum. Kimim ben? Kendimi tanıdıkça kendimden korkuyorum. Kendinizi tanıdıkça neden kendinizden korkuyorsunuz ki küçük hanım? Kendinizi daha çok sevmeniz gerekmez mi? Ne yani? Kendimi mi seveyim? Kendini beğenen egoistlerden mi olayım? Hayır, olmaz. Yapamam ben. Onu demedim. Kendinizi sevmeniz gerekmez mi derken, insan kendini tanıdıkça kendi özbenliğini sever. Bu sayede özgün olabilir kendince. Onu dedim. Siz beni çok yanlış anlıyorsunuz küçük hanım. Kırıldım size. Dur kırılma. Ben hala bir çocuğum. Beni böyle oyuna getiriyorsunuz hep. Tamam. Öyle olsun. Ama bu huyunuzu seviyorum. Ne mutlu bana o zaman...

Dur şimdi. Konu dağıldı. Kendimi tanıdıkça kendimden korkuyorum demiştim. Neden böyle? Biliyor musun Mim? Neden böyle küçük? Düşünüyorum Mim. Bulamadım. Ama sanırım insan olmayı sevmediğimden. Başka bir açıklama bulamıyorum. Allah'tan Turgut'a özendim. Selim'e de özendim tabi de... Sonumuz Selim gibi olmasın da. Selim'i tanıdıkça kendimi tanıyorum. Bu yüzden de korkuyor olabilirim. Ona tamamen benzemekte çok korkuyorum. Canım sevgilim. Canım Selimciğim... Onun yaşama tutunmasını o kadar çok istemişim ki... Turgut'a üzüldüm yine şimdi. Onunla birlikte nasıl yaş tutmuştum. Sen yoktun o zaman. Olric vardı. Turgut'un Olric'i... O biliyor benim ne halde olduğumu. Ağladım çok. Gizli gizli ağladım. Günseli de çok ağlamış mıdır? O da benim gibi çok acı çekmiş midir? Çekmiştir küçük hanım. Bence en çok o acı çekmiştir. En çok o mu? En çok o... Bu konuşma bana neyi hatırlattı küçük hanım?
Cahit Zarifoğlu'nun bir şiiri:

MmrMayaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin