Ten | Take A look at my boyfriend

185 20 105
                                    

"Take a look at my boyfriend

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

"Take a look at my boyfriend."

___________

Charles:
Nasılsın?

Erik:
İyii
Sen?

Charles:
Gergin
Anneme 'stresten dudağımı yiyorum, bu yüzden kanıyor' dedim...

Erik:
Gülmemem lazım gülmemem lazım-

Charles:
Kahkahalarla güldüğüne eminim

Erik:
Beni bu kadar yakından tanıman
Göz yaşartıyor

Charles:
Ne sandın ✌️

Erik:
Yarın senin için büyük gün

Charles:
Eveett
Gerginim ve birazdan çatlayacağım

Erik:
Çatlamaman gerek
Eğer sen catlarsan ben ne yaparım?
Beni yalnız bırakma lütfen

Charles:
Öyle bir planım yok

__________

4 Ay Sonra

Erik:
Size geliyorum
[13.40]
Kapıyı açmayı düşünüyor musun?
[13.59]

Charles:
Tek bir soru
Uçtun mu?

Erik:
Sadece kapıyı açsan?

Charles:
Bekle

_-_-_-_-_-_-_-


"Işınlanmayı keşfettin, tebrikler!" Charles Erik'e yol vermeden önce içeriye bir göz gezdirdi. Görünürde kimse yokken Erik'e 'gel' anlamında elini salladı ve kolundan tutup içeriye soktu.

"Annem evde. Tamam onaylamış olabilir -yaklaşık üç ayda- yine de hâlâ pek çekemiyor." Charles Erik'i kolundan çekiştirerek yukarı kata çıkarmayı başarmıştı. Merdivenlerin sonuna geldiğinde Erik'i odasına soktu ve kendisi aşağı katın haline baktı.

"Biraz başım ağrıyor büyük ihtimalle uyuyor olurum. Rahatsız etmezsen sevinirim!" hızlıca odasına girdi ve kapıyı arkasından kapattı.

Charles nefes alarak yatağına oturduğunda ayaktaki Erik lafa başladı.

"Niye bu kadar gerildiğini anlamıyorum." dedi Erik odayı incelerken.

"Sadece...beni rahatsız ediyor. Sen yokken de bunu yapıyorum merak etme, benim açımdan yeni değil."

Erik zaten defalarca geldiği odaya bir göz attıktan sonra Charles'ın yanına oturdu ve kolunu beline sardı.

"Yorgunum."

"Yarım saatlik yolu 19 dakikada gelseydim ben de yorulur-" Erik Charles'ın bu konudaki ısrarını anlayınca ikisinin dudaklarını birleştirdi.

Minik bir öpücük ardından Erik geriye çekildiğinde Charles'ın hâlâ şaşkın olan yüzüne bakıyordu. "Ne diyordun?"

"Bir. Dahakine. Haber. Vermezsen. Kalp. Krizi. Geçireceğim."

"Bugünde çok tatlısınız bay xavier."

Charles'ın yanakları kıpkırmızı olduğunda Erik güldü ve yerinden kalktı. "Buraya bunun için gelmedim. Yürüyüşe ne dersiniz acaba?"

Erik'in bu ani çıkışı Charles'ı şaşırtırken ellerinin arkasını yanaklarına değdirdi.

"Seni bulmak için ne yapmış olabilirim?" diye sordu Erik. "Romantiklik sevmediğin için başka bir şey demiyorum. Hadi evden kaçalım."

"Delirdin mi? Camdan atlamayı falan mı düşünüyorsun?"

"Orası sana kalmış, hayatım."

Charles daha ne kadar kırmızı kesilebileceğini düşünürken kapıyı açtı ve odadan çıktı. Merdiven boşluğundan kafasını uzatıp "Sanırım biraz hava almaya ihtiyacim var. Bay." diye bağırdıktan sonra aşağı inip kapıyı açtı. Erik hızlıca evden dışarı çıktıktan sonra Charles ayakkabılarını alıp arkasından koştu.  "İyi ki benim kadar zeki bir sevgilin var."

"Sen olmasan ne yapardım?"

"Yavru kedi Erik, neden biz sürekli soğuk havalarda kaçıyoruz? Aklıma takıldı öylesine." Charles söylenirken bir yandan da uzun kabanını giyiyordu.

"Çünküü soğuk havalarda yüzün daha bir kırmızı oluyor ve bu seni çoook sevimli yapıyor."  Erik Charles'ın elini tutmuştu. Isınması için yapıyordu, aksini iddia etmeyin.

"Normalde tatlı olmadığımı mi iddia ediyorsunuz?" Charles Erik'in elini daha sıkı kavrarken trip atmaya çalışıyordu, başarılı olup olmamasi ise tartışılırdı.

"Aramızdaki boy farkının bazenleri dağları aştığını hissediyorum." diye homurdandı.

"Küçükken sütünüzü icmediniz mi acaba beyefendi?"

"Kısa olmak benim sorunum değil. Uzun olmak senin sorunun." Kollarını kavuşturdu ve kafasını sağ tarafına çevirdi. "Bugün attığın kaçıncı trip oluyor. Saymayı bıraktım."

Sağında yürüyen Charles'a doğru döndü ve kollarını beline doladı. Kendine yakınlaştırdıktan sonra dudaklarını yaladı ve Charles'ın yüzünü incelemeye başladı. Charles gibi biriyle tanışmış olmasının, yaz mevsimindeyken kar yağması kadar garip buluyordu. -Belki de bu olabilirdi. Ama bilirsiniz... Erik'in kelimelerle arası pek iyi değildir.-

"Bana yine iltifat edecek gibi duruyorsun, yapma. ÖLECEĞİM BAYILACAĞIM BİR GÜN BUNLAR YÜZÜNDEN ŞEKER HASTASI OLACAĞIM ERİ-"

Erik'in dudaklarını kapatan eli ile duraksadı."

"Gerçekten mi?"

"Seni duyamıyorum Charles."

Elini çektikten sonra arkasında kalan Charles'a bakmadan, yüzünde koca gülümsemesi ile ilerlemeye başladı.

"ERİK! SİKTİR GİT. BUNU BİR DAHA SAKIN YAPMA!"

Erik ise hâlâ onun bu haline gülüyordu.

"Gelmiyor musun?"

"Geliyorum, hayatım."

Charles, koşarak Erik'in sırtına atladı ve adamın tokezlemesine neden oldu.  Sonunda toparlanabildiğinde ise sırtında bir kedi olduğu kesindi. Büyük bir kedi. Oldukça büyük bir kedi.

"Her an dusebilirsin haberin olsun, hayatım. Sonra beni suçlama."

Charles son anda yere indi ve derin bir nefes aldı "kesinlikle seni suclardim"

Erik sıkıca elini tuttu. "Sosisli yemeye gidelim mi?"

"Hayır diyemem."

"O zaman bundan sonraki durak: sosisli!"

_______________

BİTİRDİM!! BİTİRDİM BİTİRDİM BİTİRDİM BİTİRDİM BİTİRDİM BİTİRDİM!

AĞAĞA SONUNDA

neyse umarım güzel falan olmuştur. Final diye karaladım biraz.

Hadi kaçıyorum ben

milky wilky | cherikHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin