uğultu.
tek duyabildiğim, uğultuydu.
bir şeyler ulaşıyordu kulağıma, evet ama neyin geldiğini seçemiyordum. duymak ve dinlemek arasında büyük bir fark vardı, belliydi.
biri omzumdan sarsamaya başladığında hiçbir şey duyamadığımı fark ettim. uğultu yavaş yavaş kaybolmuş, hiçlik vardı şimdi kafamın içinde.
önümdeki kadın beni canımı çıkarırcasına sarsarken gözlerimi ona kilitlemiştim ama nasıl olduysa sesi yoktu. evet, ağzı açılıp kapanıyordu hararetle. ama ben gerçekten duyamıyordum.
×××
ŞİMDİ OKUDUĞUN
gönülçelen // emfur
Romancefurkan, işitme engelliydi. ta ki emir'in sesini duyana kadar. angst//elidemir & yalçın