gönülçelen

207 12 24
                                    

duyamadığın sürece son ses müzik, tamamen faydasızdır.

aynı dinlemeyen insanların yanında bağırmak gibi.

ömrüm boyunca insanları dinlemeyen biri oldum. çünkü onlar hep konuşurlardı, asla susmazlardı ve karşısındakinin düşüncelerini bilmeden ağızlarına gelenleri söylerlerdi. biri konuşurken başımı diğer yana çevirirdim ve onları dinlemezdim. böylece insanların arasında kendini soyutlayan biri oldum ve insanlar daha fazla benimle konuşmak istemedi.

çünkü kimse seni dinlemiyorsa gerçekten konuşmanın bir anlamı kalmıyordu.

sonradan bu vurdumduymazlığım yüzünden pişman oldum çünkü şimdi kimsenin sesini hatırlamaz oldum. kafamın içinin bomboş, en ufak bir sesinin olmadığını hissediyorum ve öyle de.

şimdi, insanlar benimle konuşamıyor çünkü ben onları dinleyemiyorum.

komik, değil mi? dinlemek istemediğin zaman susmaları ve dinlemek istediğin zaman konuşmamaları.

karşımdaki kadın sonunda bilgisayardan başını kaldırıp konuşmaya başladığında gözlerimi ona çevirdim, dudaklarından anladığım kadarıyla "ne istiyorsun?" demişti. işitme engelli olduğumu anlamasi için ellerimi kaldırıp "müzik odasının anahtarını."

bir şeyler mırıldandığında ne dediğini anlamamıştım çünkü spesifik değildi. en çok da bunu sevmiyordum, insanların önümde benim hakkımda konuşmalarını.

kadın ofladıktan sonra bana döndü ve ağzını gösterdi. başımı iki yana salladım ve kulağımı gösterdim. o sırada önündeki kağıda bir şeyler yazıp bana doğru uzattı.

ne istiyorsun?

kağıdı ve kalemi kendime çekip yazdım.

müzik odasının anahtarını.

kalemi eline alıp sinirle yazdı ve kağıdı üzerime atarcasına ittirdi.

kapısı açık.

başımı usulca sallayıp danışmanlıktan müzik odasına doğru ilerledim. vardığımda kapının kolunu indirdim ve kapıyı açtım. içeri girdim, piyanonun karşısına oturdum. odanın diğer yanında gitar çalan kişiyi fark etmem uzun sürmemişti.

çünkü o taraftan ses gelmişti.

kulağıma.

kulağıma?

iki elimi kulaklarıma götürdüm ve ikisini de kaşıdım. garip hissettiriyordu, sanki bir şey tırmalıyor gibiydi.

ama hayır, ben gerçekten karşımdaki adamı duyabiliyordum. şokla ağzımdan garip bir ses çıkarken - ki onu bile duyamazken sadece adamı duyuyordum - ona odaklanmıştım. gitarının sesi veya ritim tutan ayağının sesi gelmiyordu, sadece naif şarkı söyleyen sesi geliyordu kulağıma.

kulaklarımı ellerimle kapatıp geri açtığımda delirmediğimi ve gerçekten duyduğumu anlamıştım. yine de emin olmak için sağ elimle sol kolumu cimcikledim.  hayır, kesinlikle hayal görmüyordum. gözlerimi kapatıp başımı hızla sağa sola salladım.

gerçekti.

kulaklarımın karıncalandığını, ellerimin, ayaklarımın titrediğini hissediyordum. öylesine heyecanlanmıştım ki, ne dediğini yeni kavrıyordum.

"gönülçelen, gönülçelen.

biraz gerçek, biraz yalan.

hem yara bandım, hem yaram.

bitsin artık, gönülçelen."

işitme yetimi kaybetmeden önce en çok dinlediğim şarkılardan biriydi bu şarkı. bir daha asla dinleyemem diye üzülürken bir anda kulağıma dolduğu için için öylesine mutlu olmuştum ki, gözyaşlarım yavaş yavaş akmaya başlamıştı.

şarkıyı söylemeyi bıraktığında ağladığımı görmesin diye başımı eğdim. buna rağmen beni fark etti.

"hey - günaydın."

günaydın. bunu aklıma kazımalıydım.

ayağa kalktım ve çantamı sırtıma takıp odadan çıktım. ona bir şey demeyi ben de isterdim fakat ben kendimi duyamadığım için konuşmayı da hatırladığımdan emin değildim. sesim nasıl çıkar, ağzım nasıl bir şekil alır bilmiyordum ve bu yüzden kendi kendimeyken bile konuşmuyordum.

ve şimdi yine kendi kendimeydim ve yine ölüm sessizliğindeydim.

ve şimdi yine kendi kendimeydim ve yine ölüm sessizliğindeydim

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.


kitapta given manga panellerini kullanmaya karar verdim

izlemeyen varsa izlesin çünkü çok güzel <3

gönülçelen // emfurHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin