1 hafta sonra.
yalçın.
geçtiğimiz bir hafta boyunca emir, her gün yanıma gelmiş ve dersse gidiş dönüşlerde beraber olmuştuk hep. birbirimizi iyice tanımamızın yanında alışmıştık bile. ben de iyice duymaya alışmıştım, şimdi tek korktuğum emir'in sesini duymamın bir anda durmasıydı. sonuçta tüm dünyaya kulaklarımı kapattığımda da bir anda olmuştu ve bu da her an olabilirdi. bu yüzden ne diyorsa aklıma kaydediyor, evde söylediği şeyleri ayna karşısında tekrar ediyordum.
şu ana kadar bir kelime söyleyememiştim ama söyleyeceğime emindim. belki bir gün ondan öğretmesi için rica ederdim.
şimdi cumartesi olmasına rağmen kampüse gidiyordum çünkü ailem oradaydı ve kaçmak için kulüp toplantısı olduğunu söylemiştim. böylece tüm gün boyunca evde olmuyordum ve her cumartesi ailemi görmek zorunda kalmıyordum.
kampüse girdiğimde boş olduğuna çok sevindim, kiraz ağacının altında bir banka oturdum ve çantamdan kitabımı çıkardım. normalde bugün emir ile kütüphanede olacağımı düşünmüştüm ama sanırım başka bir işi çıkmıştı. sorun değildi, zaten iyi arkadaşlar - en azından bana göre - olduğumuz için elbet başka bir gün giderdik.
yine de bir yere davet edilmek hoştu. gülümsedim gözlerim satırlarda gezinirken. sadece okuduğumu ve anlamadığımı fark ettiğimde kalın kitabı kapatıp kucağıma koydum ve düşen sakura yapraklarını izledim.
ardından bir kahkaha sesi duydum.
bir ses duymayı beklemediğim için sıçradım ve sesin geldiği yere doğru döndüm.
"hey - hayır öyle değil! telleri koparmak üzeresin, sadece ikinci tel, yedinci perdeye basmalısın... hayır!"
emir, biraz uzağımdaki çardakta ,oturma yerine ayaklarını koymuş sırt yaslama yerine oturmuştu*. kucağında gitarı vardı ve karşısındaki kıza doğru kahkaha atıyordu. öyle mutluydu ki, karnımda bir ağrı hissettim. bunların kelebek olmadığına emindim şayet canımı yakıyordu. elimi karnıma doğru götürdüm ve işe yarayacakmış gibi sıvazladım.
neydi ki bu? onun mutluluğuna mutlu olmam gerekmez miydi?
o zaman neden canımın çekildiğini hissediyordum? benimle olan planını bozup bir kızla buluştuğu için mi?
hayır, ben sadece kıskançtım, bencildim. bir haftadır tanıdığı birini mi seçerdi, böylesine eğlendiği birini mi seçerdi ; pekala onu seçerdi. ben de onun sadece bana ilgi göstermesini beklemiştim. sonuçta o benim ilk arkadaşımdı ve duyabildiğim, şimdiye kadar dinlediğim tek kişiydi.
ben onun için ne olabilirdim ki en fazla, bir tanıdık işte.
"bak, aynen böyle." dedi, sol elini klavyeye yerleştirdi.
"eğer bizi sual eden olursa.
eğer bizi sual eden olursa.
boynu bükük benzi soluk yar söyle.
gülüm gülüm kırıldı kolum,
tutmuyor elim turnalar hey.
ah gülüm gülüm yar gülüm,
kız gülüm gülüm turnalar hey."
tanımıştım. o olaydan önce dinlediğim son şarkı ve benim en sevdiğim şarkıydı.
şimdi anlamsızdı sanki. nedendi, niyeydi bilmem ama anlamsızdı işte.
daha fazla izlemek istediğimi fark ettiğimde ayağa kalktım. ayağa kalkmamla birlikte kucağımdaki kitap da yere savruldu, sert kenarının çıkardığı ses tüm kampüste yankılandı.
ve ela gözleri, üzerime kilitlendi. ağzı hafif aralıktı ve gülümseyen yüzü bir anda solmuştu. bir şey olmamış gibi davranmak için kitabı yerden alıp çantaya sıkıştırdım ve fermuarı doğru düzgün çekemeden çıkışa doğru ilerledim. arkamdan bağırdığını duyabiliyordum ama tepki vermedim. anlamasın diye değil de, duymamazlıktan geldim diye.
"furkan! bi'baksana!"
sonunda bana ulaştığında ve nasırlı parmakları zayıf bileğimi sardığında ona döndüm usulca. sanki onu çok sıkıyormuş gibi gözükmemek için yalandan gülümsedim.
"sen - sen iyi misin?"
başımı usulca salladım ve elinden kurtulup gitmeye çalıştım fakat izin vermedi. "neden buradaydın?"
kaşlarımı çattım, 'burası benim de okuduğum yer.' dercesine. başını hızla birkaç kere salladı, anladığını belli edercesine.
"tamam ama cumartesi bugün. yani-" bir anda lafını böldüğünde ve arkasına döndüğünde, o kızın ona bağırdığını anladım. çantamdan defter ve kalemi çıkarıp o kıza duyması için bağırırken yazdım.
sanırım kız arkadaşın seni bekliyor. benimle vaktini harcama.
defteri kalemi çantama attım, kopardığım kağıdı büzüştürüp zorla çektiğim eline sıkıştırdım. ani hareketimden dolayı bana döndüğü anda arkama dönüp istasyona doğru ilerledim. hızlıydım, o okuyup bana bağırana kadar istasyona koşmuştum.
gözden kaybolduğumda duymak falan istememiştim. şayet hep duymayı isterken o an başka bir şey dilemiştim, tanrıdan, evrenden veya her neyse.
o kızın yerinde olmayı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
gönülçelen // emfur
Romantizmfurkan, işitme engelliydi. ta ki emir'in sesini duyana kadar. angst//elidemir & yalçın