10: canı isteyince gelmeler ve cevaplanmak istenmeyen sorular

2.3K 397 433
                                    

kreşten mia'yı aldığım gibi marketin yolunu tuttuk. mia arkada koltuğunda otururken uzun uzun dışarı baktı, ne düşündüğünü anlamadım ama yetişkin biri gibi gözlerini uzun uzun ya yukarı, ya aşağı doğru odaklıyor ve derin nefesler alarak başını bir tarafa yaslıyordu. ben de onu izliyordum gizli gizli, bu olgun bakışları onda yaratan şey ne, diye düşündüm uzunca.

tam ne olduğunu anlatır belki diye gününün nasıl geçtiğini soracakken kendisi lafa atladı ve hiç beklemediğim bir soru sordu.

"baba, yukarısı neden mavi?"

bu muydu gerçekten?

"bu mu aklına takıldı bebeğim?"

usulca başını salladı.

"şimdi..." derin bir nefes aldım, "güneşten aslında beyaz renkli ışıklar geliyor bizim dünyamıza. beyaz da içinde her rengi bulundurur."

"beyaz mı?"

"hmhm, seninle onun videosunu izleriz."

"izleyelim." diyerek yerinde kıpırdandı, devam etmem için beni izledi merakla.

"işte, bu beyaz ışıklar dünya'ya doğru gelirken dümdüz gelmez, yamulur." bir elimle kısaca açının bozuluşunu gösterdim. "bu beyaz renkli ışık yamulunca içindeki renkler ortaya çıkar. mavi rengi diğer renklerden daha... uzun olduğu için bize o görünür gün içinde. ama gökyüzü farklı renklerde de oluyordu sanki." dedim dikiz aynasından ona bakıp.

"kırmızı?"

"kırmızı oluyor, aferin. işte o zaman güneş tepede değil, veda etmek üzere oluyor. yani güneş konum değiştirdikçe gökyüzünün rengini de değiştiriyor."

durdu bir süre, mantığını kavraması çok zordu ama sürekli bir şeyler sorardı bana.

"denizler neden mavi?"

"gökyüzü ile aynı şekilde, ona da ışıklar gelirken sürekli yamuluyor, başına iş geliyor."

güldü bir süre. "ışıklar akılsız mı? neden yolunu bulamıyor?"

bu sorusuna karşılık ben de güldüm uzun süre. "senin gibi akıllı değiller." dedikten sonra da indik marketin otoparkında, mia'yı alışveriş arabasına oturttum ve birlikte onun yine sorular sorduğu ve deminki gibi yine cevapladığım bir baba-kız konuşmasını sürdürdük.

"mısır gevreği nerede yetişiyor?"

"o bir sürü gıdanın karışımı."

"kötü mü?"

"aslında kötü bir şey, sürekli almamak lazım."

"ama alalım!"

"alalım, her zaman yemek yok ama?" ondan onay ister gibi kendisine bakarken kafasını hızlıca yukarı ve aşağı salladığını görünce gülümseyip arabaya bir kutu mısır gevreği attım.

sonra kedi mamalarının önünden geçerken bir anda heyecandan ayaklarını arabanın tellerine vurmaya başladı, "baba! miyavlar için! marketin önünde!"

"kedi demiyor muyduk onlara biz?"

"kedi, kedi! onlar için!" diyerek mamaları gösterdi. "bizim önde de çok var kediler."

"o zaman..." büyük bir kedi maması paketi aldım, "buradaki kedileri besliyorlar mı diye çalışanlara sorarız, besliyorlarsa bizim oradaki kedlere götürürüz. olur mu?"

"olur!"

buna bu kadar heyecanlanmış olması beni arabaya geçene, hatta eve varana kadar çok mutlu etti. böyle küçük bir yaşta bile etrafında olan biten, yaşayan canlılardan haberdar olup insan dışı varlıklarla ilgilenmeyi düşünüyor olması yüzümdeki gülücüğü uzun bir süre yerinde tuttu.

compassHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin