günlerden pazar, jihye'nin doğum günü. mia ile ona hediyemizi birkaç gün önceden almıştık ve evde küçük bir kahvaltının ardından onların evine gittik. ev cidden güzel süslenmişti. yaklaşık on çocuk ve aileleri ile birlikte ev gerçekten kalabalık olmalıydı. eunji her zamankinden güzel giyinmişti, üstünde beyaz ve dizlerinin üstünde biten güzel bir elbise vardı ve saçları ile yüzü de her zamanki gibi bakımlıydı. changbin'in yaklaşık iki hafta önce bize gelmesinden sonra dolaylı yoldan bile herhangi bir iletişimimiz olmamıştı ve kapıyı açtığında bizi görünce günün öneminden olmalı ki yapmacık bir gülümseme ile bizi karşılamıştı. o da sadece mia içindi sanırım. sadece beni görmüş olsa bırakın tepki vermeyi, kapıyı bile açmayacağından emindim.
"merhaba abla!" mia pembe elbisesinin kabarık eteklerini elleriyle tutup heyecandan buruştururken eunji'ye kocaman gülümsedi. eunji de aynı şekilde gülümsedi ona karşı.
"hoş geldin mia, nasılsın bakalım?"
"iyi, sen çok güzel olmuş bugün."
eunji buna karşı seslice gülüp mia'nın yanağını okşadı. "senin güzelliğin o hayatım." dedikten sonra ise kapıyı kapattı. ben mia'nın montunu çıkarırken ise yüzüm ona dönük olduğundan dolayı bir süre ifadesiz şekilde bakıştık. ne bir gülümseme, ne bir öfke. sadece durgun suratlarla birbirimize baktık. onunla böyle olmak istemezdim, yemin ederim istemezdim. changbin'in dengesiz ve boktan davranışları olmasaydı gayet anlaşılabilecek biriydi eunji.
"çocuklar salonda, oraya geçebilirsiniz. sen zaten salonun nerede olduğunu biliyorsun." soğuk sesiyle uzun bir bakışmanın ardından bana bunu demesiyle kafamı sallamak dışında bir şey yapmadım. sonra o da arkasını dönüp nereye olduğunu bilmediğim şekilde yürümeye başladı.
"palyaço geldi mi?"
"bilmem, gel de bakalım." dediğimde eunji'nin dediği gibi salona doğru ilerledik. oda çok güzel süslenmişti, tavanda duran bir sürü balon ve duvardaki 'seo jihye' yazısı ile gerçekten harika gözüküyordu. sarı, bol kıyafeti ve peruğu ile birlikte salondaki palyaçoyu gördüğü gibi mia içeri daldı beni yok sayıp. içerde herhangi bir yetişkin yoktu, sadece çocuklar ve çocuk kahkahası ile doluydu. mia'yı izledim, gelinlik misali annesi gibi beyaz, kabarık bir elbise giymiş olan jihye ile sıkı sıkı sarıldılar birbirlerini gördükleri gibi. nereye gitmem gerektiğini, ne yapmam gerektiğini bilmiyordum. o yüzden sadece burada durup kollarımı önümde bağlamış şekilde çocukları izlemeye başladım. keşke gidebilsem dedim hatta içimden ama mia'yı burada yalnız bırakmak istemiyordum. changbin'in burada olduğunu tahmin ediyordum ama onu aramak da istemiyordum, bugünün olaysız geçmesi için her şeyimi verebilirdim.
sonuçta bir çocuğun en mutlu günüydü bugün, eunji ise changbin ve ben konusunda patlamaya hazır bir saatli bomba gibi olduğundan dolayı minik parti bitene kadar kendimi görünmez yapacak şekilde bir yerde duracak, sonra da mia'yı aldığım gibi eve geri dönecektim. harika bir plan. kimseyle muhabbete girmeden, içlerine girmeden sakin geçecek birkaç saat tek istediğim.
"hoş geldin." tanıdık sese doğru kafamı çevirdim, changbin.
"hoş buldum." dedim düz bir sesle.
"ne yapıyorsun burada? balkona gelsene, herkes orada."
derin bir nefes aldım. kreşte olan o olaydan dolayı onların bulunduğu ortama girmeye de çekiniyordum aslında. changbin'e baktım çekingen gözlerle.
"kimler var?"
omzunu silkti changbin, "işte gelen çocukların velileri."
derin bir nefes alıp önüme baktım, burada bulunmak istemiyorum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
compass
Fanfictionchanglix ❝felix, kreşin başladığı gün kızını bırakmaya gittiğinde lise aşkıyla karşılaşır.❞ _₂₀₂₂ 🚫bu kurgu; argo, küfür, zararlı alışkanlıklar ve aldatma bulundurmaktadır🚫 kurguyu hazırlarken benden daha çok yorulan, bu hayattaki en önemli varlığ...