1|Doğum Günü

34.6K 2.7K 1.4K
                                    

Otobüsten inip eve adımlamaya başladığım andan itibaren omuzlarıma çöken yorgunluk nedeniyle ağır ağır hareket ediyor ve bedenimi güçlükle ayakta tutuyordum. Şirkette aynı odada çalıştığım tasarımcı arkadaşımın önerisi üzerine uğramak istediğim mağazaya dahi uğrayamamış, eve gelebilmek adına dakikaları sayar olmuştum.

Neden bu kadar halsiz olduğum hakkında bir fikrim yoktu. Özge'ye göre sırf Savaş'a inat olsun diye bahçede oturmamdan kaynaklı olarak üşütmüştüm ancak kesinlikle yanılıyordu. Bir kere ben Savaş'a inat olsun diye çıkmıyordum bahçeye, yalnızca aynı ortamda bulunmak istemiyordum.

Sonunda ulaşabildiğim apartmanın bahçesinden içeri girip bu saatlerde bahçede oturmaktan hoşlanan komşularımıza selam vererek yanlarından geçtim. Başka zaman olsa mutlaka beni yanlarına davet ederlerdi ancak onlarda ne kadar yorgun olduğumun farkında gibiydi. İçlerinden birisi, benden yaşça büyük olan bir komşum, gider gitmez uyumam gerektiğini bile söylemişti.

Eve girer girmez banyoya attım kendimi. Sanırım sürekli şikayetlendiğim evimin tek katlı olmasına sevindiğim nadir anlardan birini yaşıyordum çünkü benim istediğim ancak Savaş'ın bir türlü taşınmayı kabul etmediği o villalardan birinde olsaydık kat kat merdiven çıkmak zorunda kalırdım ki benim bir adım daha atacak halim bile kalmamıştı.

Soğuk suyla yıkadığım yüzümün ne kadar solgun göründüğüne baktım bir süre. Yüzüme uygun bir biçimde sıralanmış kaşlarımın altındaki gözlerim baygın baygın bakıyor, dudaklarım titriyor gibi hissediyordum. Ellerimi lavaboya yaslayıp gözlerimi kapattığımda midemde hissettiğim bulantıyla dişlerimi sıktım. Destek almayı bıraktığım an yere yığılacakmışım gibi geliyordu ve ben odama gidip uzanmak istiyordum.

Eskiden olsaydı, Savaş sırf benimle biraz daha vakit geçirebilmek adına işten erken çıkmış olurdu ve ben ona seslenir, iyi olmadığımı söylerdim. Anında yanıma gelip beni kucakladığı gibi odamıza götürür, sonrasında da iyi hissetmem için uğraşır dururdu.

Tabii şu an benim için erken gelmeyi bırak, saatlerini ziyadesiyle geciktiren bir eşim varken bu mümkün bile değildi.

Kendimi biraz daha iyi hisseder hale geldiğimde yavaşça tutunmayı bıraktım. Başımdaki hafif dönme son bulmuştu ve midem o kadar bulanmıyordu artık. Biraz uzanabilirsem eğer toparlanacağımı umuyordum.

Duvarlara tutunarak çıktım banyodan. Yatak odasının bulunduğu koridora ilerleyip odamızla antrenin ayrılması için özel olarak yaptırdığım tamamı camdan oluşan sürgülü kapıyı çekerek açtım. Odanın ortasında bulunan daire şeklindeki geniş yatağıma ilerleyip kendimi siyah saten nevresimlerin üzerine bıraktığımda gözlerim bunu bekliyormuş gibi kapanıverdi.

Ne kadar süre o halde yattım ya da uyudum bilemiyorum, gözlerimi yeniden araladığımda başımda hafif bir sızı vardı ve odanın içerisi zifiri karanlık olmuştu. Kenardaki, odanın dekorasyonuna uygun olarak aldığım siyah abajura uzanıp yaktığımda kolumdaki saati görebildim. İki saattir hiç kıpırdamadan uyuyordum ve Savaş hala ortalarda yoktu.

Yavaşça kalktım yattığım yerden. Üzerimdeki beyaz ve yumuşacık bir kumaşa sahip olan gömleği çıkarıp kirli sepetine attım. Dolaptan seçtiğim tozpembe tişört ve rahat bir taytın ardından odadan çıkarak geçtiğim yerdeki ışıkları aça aça mutfağa kadar ilerledim.

Evet, eğer kendimi hasta hissetmeseydim eve gelir gelmez yapmayı düşündüğüm şeye başlayacaktım şimdi.

Uzun bir süre sonra, Savaş için akşam yemeği hazırlayacaktım.

Daha birkaç gün önce Özge'yle konuşurken ondan boşanmak istediğimi açıkça dile getirebilmiştim ancak Savaş'la yüz yüze konuşarak bunu ifade edebilme şansım olmamıştı. Bir kere bu şeyi düşünmesi ne kadar kolaysa, söylemesi o kadar zordu ve annemin uyarısı üzerine kendime zaman tanıyor, pat diye karşısına çıkıp geri dönüşü olmayan laflar etmiş olmamak için sabrediyordum.

Bebeğimiz İçin • [b×b]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin